DİSK/Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı’nın 9 Mart günü evinden polis baskınıyla gözaltına alınmasına tepki gösteren sendikalar Kadıköy’de bir araya geldi
9 Mart sabahı evine gerçekleştirilen polis baskınında işkenceyle gözaltına alınan Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı’nın derhal serbest bırakılması talebiyle bugün (11 Mart) saat 18.30’da Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde çeşitli sendikaların temsilcileri bir araya geldi.
Limter-İş, Enerji-Sen, Basın-İş, Dev Yapı-İş, Sosyal-İş, Dev Turizm-İş Marmara Şubesi, Emekliler Sendikası, DGD-Sen, Kataş-Sen, Dev Tekstil, Sine-Sen, TOMİS, İnşaat-İş’in çağrısıyla düzenlenen eylemde, “Kanber Saygılı yalnız değildir, serbest bırakılsın” pankartı açıldı.
“Kanber Saygılı yalnız değildir”, “Kanber Saygılı serbest bırakılsın”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Direne direne kazanacağız” sloganlarının atıldığı eylemde ilk olarak Limter-İş Genel Sekreteri Hakkı Demiral söz aldı.
Sonra, Limter-İş Sendikası’nın avukatı Önder Özgür söz aldı. Sürecin son derece hukuksuz olduğunu vurgulayan Özgür, dosyada gizlilik kararı olduğu için suçlamayı öğrenemediklerini belirtti. Özgür, “Yarın tüm emek dostlarını Kanber Saygılı’yla dayanışmak için 09.00’da İstanbul Adliyesine çağırıyorum” dedi.
DGD-Sen Genel Başkanı Neslihan Acar’ın 13 sendika adına okuduğu basın açıklamasının tamamı şöyle:
İşçi sınıfının, sendikacıların üstündeki baskılara son verin! Kanber Saygılı serbest bırakılsın.
9 Mart sabahı evine yapılan baskınla DİSK/Limter-İş sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı gözaltına alınmıştır. Yapılan ev baskını sırasında Kanber Saygılı işkenceye maruz kalmış ve bacağından yaralanmıştır. İşkence bir insanlık suçudur ve işkenceyle egemenler gözdağı vermek, hem işkence uyguladığı kişilere hem de tüm kesimlere mesaj vermeye çalışmaktadırlar. Kanber Saygılı’ya uygulanan işkence de, gözaltı da bu amacı taşımaktadır. Ancak yıllardır denenmekte olan bu yöntemlerin işe yaramadığını, biz işçi sınıfının içinde mücadeleci sendikacılığı hayata geçirenler olarak buradan bir kez daha göstermekteyiz.
Kanber Saygılı’nın yanındayız, mücadelesini sahipleniyoruz!
Kanber Saygılı’nın gözaltına alınmasına ilişkin ne gerekçe gösterirlerse göstersinler biz gerçek gerekçenin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Gerçek gerekçe Kanber Saygılı’nın ve DİSK/Limter-İş sendikasının yıllardır emekle ve sabırla başta Tuzla Tersaneler bölgesi olmak üzere yurdun dört bir yanında sürdürdüğü mücadeledir. Bu mücadele hem işçilerin insanca yaşayacak ücret ve güvenceli çalışma koşullarına kavuşması mücadelesidir hem de iş cinayetlerine karşı “Artık yeter! Çalışırken ölmek istemiyoruz!” diyerek yürüttüğü mücadeledir. İSİG Meclisi’nin açıkladığı rapora göre daha geçtiğimiz ay yani Şubat ayında en az 144 işçi kardeşimiz iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
İş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçi arkadaşlarımız en çok tersanelerde, gemilerde, inşaatlarda ve madenlerde bu duruma maruz kalıyorlar. Çünkü sömürünün sınırsızlaştığı, en temel İSİG önlemlerinin dahi alınmadığı iş kolları üzerinden patronlar bu yöntemle yani maliyeti kısarak kar elde ediyorlar. Yani patronlar bizleri yalnızca bir maliyet kalemi olarak görüyorlar. Ancak Kanber Saygılı bu gidişata dur demek için mücadele ediyordu ve mücadele etmeye devam edecek.
Bugün devlet bu mücadeleyi gözaltılarla sona erdirmek istiyorsa tek bir amacı vardır. O amaç da patronların sömürüden kar etmesine, istediği gibi at oynatmasına göz yummayan işçi önderlerinin, sendikacıların ve sendikaların susturulmasıdır. Daha geçtiğimiz günlerde yine iş cinayetleriyle, ücret gasplarıyla gündeme gelen inşaat işkolunda, mücadele ettiği için İnşaat-İş sendikasının yöneticileri ev hapsiyle cezalandırılmak istenmişti. O cezayı sınıf dayanışmasıyla geçersiz hale getirdik, Kanber Saygılı üstünde oynan oyunları da yine sınıf dayanışmasıyla geçersiz hale getireceğiz.
Sayısız örnek sayabiliriz, son yıllarda işçiler nerede bir hak arama eylemine girişse, nerede en temel hakları olan sendikalı olma hakkını kullansa ya yargı yoluyla ya da polis ve jandarma copuyla bastırılmaya çalışılıyor. Valilik ya da kaymakamlık kararlarıyla işçilerin belli sokakları kullanması yasaklanıyor. Geçmişte Migros Depo direnişlerinde, EnerjiSa Sabancı direnişlerinde, Özak Tekstil direnişlerinde ve daha sayısız örnekte benzerlerini yaşadık.
Ancak bir gerçeği herkes bilmelidir! Sendikacılık, sendikal örgütlenme, işçilerin hak ve özgürlük mücadelesini yürütme suç değildir, bunca yoksulluğun ve güvencesizliğin yaşandığı günümüz koşullarında en temel hakkımızdır. Kanber Saygılı bu bilinç ve hakla hareket etmiş, yıllardır gecesini gündüzüne katarak işçiler için, işçilerle birlikte mücadele etmiştir. İşçilerin en genel çıkarları doğrultusunda siyaset de yapmıştır, yapacaktır. Siyaseti sadece zenginlere, patronlara, yandaşlara hak gören, işçiye yalnızca sınırlı bir seçmenlik hakkı tanıyan bu düzen karşısında işçilerin siyasetini yapmak da haktır, meşrudur.
Biz aşağıda imzası bulunan 13 sendika başta olmak üzere, işçilerin hak ve özgürlükleri için mücadele eden herkesin Kanber Saygılı’nın yanında olduğunu beyan ediyoruz ve bir an önce serbest bırakılması gerektiğini söylüyoruz. Kanber Saygılı yalnız değildir!
Sendika.Org