Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) çalışanlarının yaşadığı mobbing, hak ihlalleri ve sömürüye karşı eylem
DİSK Sosyal-İş’in çağrısıyla Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) çalışanlarının yaşadığı mobbing, hak ihlalleri ve sömürüye karşı KA.DER binası önünde bugün (6 Mart) saat 13.00’te açıklama yapıldı. Açıklamaya çeşitli milletvekilleri, DİSK ve Sosyal-İş’i temsilen üye ve yöneticiler ile KA.DER çalışanları katıldı. Eyleme ayrıca Kadınlar Birlikte Güçlü de yoğun katılım gösterdi.
Eylemde yapılan açılış konuşmasından sonra Sosyal-İş, KA.DER çalışanları, Kadınlar Birlikte Güçlü, DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki söz aldı.
KA.DER çalışanlarının açıklaması şöyle:
Bizler KADER’de (Kadın Adayları Destekleme Derneği) çalışan kadınlar olarak aylardır hak ihlalleri ile karşı karşıyayız. KADER, 97 yılında bir grup feminist tarafından, tüzüğünde her kadının örgütlenme özgürlüğüne özellikle vurgu yapan ve bunun için mücadele eden her kadını destekleyeceği beyanı ile kurulmuş bir dernek. Maalesef mevcut yönetimle artık, kuruluşundaki amaç ve ilkelerden son derece uzaklaşmış bir kuruma dönüşmüş görünüyor.
KADER’in şu anki yöneticileri, kendi bünyesinde çalışan kadınların ağır ekonomik kriz ortamında gelir düzeyini korumak adına hiçbir çaba sarf etmediği gibi yan hakları dahi olmadan çalıştırmakta hiçbir beis görmemektedir. Aksine bu çalışma koşullarının insani olmadığını dile getirdiğimizde ise KADER Yönetim Kurulu Başkanı Nuray Karaoğlu, bizlere sistematik bir biçimde taciz boyutunda mobing uygulamaktadır.
Yönetim Kurulu Başkanı Nuray Karaoğlu ile diyalog kurma olanaklarımızın bütünüyle yok olması üzerine, örgütlü olma gücünün bilinciyle DİSK’e bağlı Sosyal-İş’te sendikalaştık. Sendikamız tam olarak bir aydır KADER Yönetim Kurulu Başkanı Nuray Karaoğlu’ndan, Yönetim Kurulu ile birlikte görüşme yapmak üzere randevu almaya çalışmaktadır. Sözde hak savunucusu olan bu dernek “yetkili sendika değil, görüşmek zorunda mıyım” tavrı ile diyalog yollarını kapatmıştır.
Sendikanın randevu talebinden sonra Yönetim Kurulu Başkanı Nuray Karaoğlu, Yönetim Kurulu üyesi Yasemin Öz ve derneğin avukatının da olduğu bir “personel toplantısı” gerçekleştirdik. Bu toplantıda kendilerine taleplerimizi ilettik. Taleplerimizin başında maaşlarımıza en az asgari ücrete gelen zam oranında zam yapılmasıydı, ancak toplantıdan sonra hesaplarımıza yatırılan maaşımıza yapılan zam oranı sadece %13,5 olduğunu öğrendik. Her STK’nın çalışanlarına zam yapmamak için öne sürdüğü, fon kuruluşunun bütçesi bu kadar açıklaması dışında bir cevap alamadığımız gibi bunun köle gibi çalışın demek olduğunu yinelediğimizde ise hayrete düştüklerini, koşullarımızın yasalara uygun ve bizleri gözeten şekilde hazırlandığını iddia ettiler.
Normal mesai süremizin 9:30- 19:00 gibi uzun bir saat olduğu ve buna rağmen Şubat ayına kadar haftanın en az 3 günü mesaiye kalmamız sonucunda istediğimiz fazla mesai ücretlerimize karşılık bu dernekte fazla mesai ücreti ödemek gibi bir uygulama olmadığı dile getirildi. Mesai ücreti yerine denkleştirme de yapabiliriz diye bir teklifte bulunduk ancak bu teklifimiz de kabul edilmedi. Üstelik zaten çok uzun saatler çalıştığımız bir yerde, Yönetim Kurulu Başkanı tarafından mesai saatleri dışında sürekli aranıyor ve telefonu açmadığımızda üst üste defalarca aranıp, azarlanıyorduk. “Ben ne zaman ararsam size ulaşmalıyım, beni asla cevapsız bırakamazsınız” cümleleri ile karşı karşıya kalıyorduk. Ve tabii ki mesai saatleri dışında aranmak istememe talebimiz de kendileri tarafından kabul edilmedi.
En kabul edilebilir olduğunu düşündüğümüz “regl izinlerinin Pazartesi ve Cuma günleri de kullanılması ayrıca 8 Mart’ta dernek çalışanlarının izinli olması” olan taleplerimiz bile bir kadın örgütünün yöneticileri tarafından kabul edilmemiş, YK üyeleri ile paylaşacakları söylenmiştir, ancak hala bize herhangi bir karar bildirilmemiştir.
Günde en az 9.5 saatimiz geçirdiğimiz bir alanda bizleri sürekli gözetleyen biri/ birileri bulunmaktadır. Çalıştığımız yere kameralar takıldı ve buna itiraz ediyoruz, çünkü sigara içmek için balkona çıktığımızda Yönetim Kurulu Başkanı Nuray Karaoğlu tarafından mesai saatlerimizde sigara içemeyeceğimize dair bir uyarı aldık. Bu durumun kabul edilemez olduğunu belirttiğimizde ise Yönetim Kurulu Başkanı Nuray Karaoğlu, “yönetici olarak kendi çıkarlarını korumak için” bizleri izlediğini itiraf etti.
Yönetim Kurulu Başkanı Nuray Karaoğlu ve Yönetim Kurulu Üyesi Yasemin Öz, bir kadın derneğinde kadın çalışanlarına performans dayatması yapmaktadır. Sizlerin de bildiği gibi performans dayatması işçiler arası rekabet ve daha fazla kâr amacıyla patronların zorladığı bir sistemdir. KADER kar amacı gütmeyen bir kadın derneği olmasına rağmen insanlık dışı bu dayatmalarda bulunmaktadır. Hangi metni kaç dakikada yazdığımızı not etmemiz dahi istenmektedir. Kâr amacı gütmeyen bir derneğin performans değerlendirmesi yapmasını kabul etmediğimizi, performans değerlendirmesi isteyen kurumlar/ fon kuruluşları varsa bu isteklerini, bu durumdan birincil olarak etkilenen bizler ile paylaşmalarını istediğimizde ise, durumun öznesi değilmişiz gibi size böyle bir belge/ yazı göstermek zorunda değiliz şeklinde yanıtlar aldık. Bu yanıt çok açık bir şekilde derneğin işleyişine dair çalışanlar ile açık- şeffaf bir iletişim kurulmadığını gösteriyor, ki iş ile ilgili konularda açık- şeffaf iletişim kurulması da taleplerimizin arasındaydı.
KADER’de her gün işe giriş çıkış saatlerimizi yazıp, imzaladığımız bir imza föyü bulunmaktadır. Nuray Karaoğlu ve Yasemin Öz tarafından Şubat ayının başında yani sendikalı olduğumuzu öğrenmelerinden sonra, imza föylerine iki kahve arası başlangıç ve bitişi eklenmiştir. Toplam 9,5 saatimizi geçirdiğimiz bir yerde sadece iki kez 15 dakikalık ara vermemiz ve bu araları, saatlerini yazarak imzalamamız istenmiştir. Üstelik sigara içenlerin de sadece günde iki kez, bu arada, sigara içmesi istenmiştir. Eğer ki o gün çok stresliysek Nuray Karaoğlu’ndan izin alıp birkaç sigara daha içmemize izin verilmiştir, fakat bir şartla; sigara içerken harcadığımız zamanı, mesai saatinden sonra çalışarak telafi edersek. Üstelik sigara aralarını birlikte kullanmamız, aynı anda iki çalışanın balkona çıkması tamamen yasaklanmıştır.
Bu toplantıda kabul edilen tek talebimiz, 13:00- 14:00 saatleri arasının öğle arası olarak düzenlenmesi ve o 1 saati istediğimiz gibi değerlendirmemiz konusunda kimseye açıklama yapmak zorunda bırakılmamaktır. Şubat ayından önce dernek çalışanları öğle aralarında dışarı çıkamıyor, öğle arasını asla bir saat kullanamıyor, Yönetim Kurulu Başkanı tarafından sürekli aranıyor ve yemekte olduğumuzu söylediğimizde ise “önce istediğim işi yapın sonra yemeğinize devam edersiniz” şeklinde bir cevap alıyorduk.
Çok düşük ücretlerle, sürekli mesaiye kalarak, “performansımızın” mobing yapılarak ölçüldüğü, sürekli kamera ile izlenen ve şeffaf bir iletişimin olmadığı bir kadın örgütünde çalışan bizlere söylenen tek şey her şeyin hukuka uygun olduğudur. Ve daha dün 5 Mart’ta öğlen arasından döndüğümüzde işyerinde iş için bize teslim edilen telefonlara el koyduğunu gördük. Yetmemiş gibi bize bir açıklama yapmaksızın çalıştığımız bilgisayarlara ne olduğunu bilmediğimiz bir program yüklendi. Hukukları da kadın örgütü olmaktan anladıkları da bu.
Bahsettikleri hukuk, sermayeyi güçlendiren işçi düşmanı burjuva hukukudur. Sırtlarını dayadıkları bu hukuk katledilen binlerce kadının faillerini aklayan hukuktur. İliç’te güvencesiz şartlarda çalışıp göçük altında kalan işçilerin faillerini cezalandırmayan hukuktur. Binlerce insanı KHK’larla işsiz ve güvencesiz bırakan hukuktur. LGBTİ+’ların evlerini kapatıp onları evsiz bırakan, nefret cinayetlerini meşrulaştıran, iş bulmalarını imkansız kılan bir hukuktur. Sığındığınız sistemin altında işçilerin, kadınların, LGBTİ+’ların ahı var.
Bizler aylardır yaşadığımız bu köle düzenine karşı örgütleniyoruz, susmuyoruz, haklarımızı kazanana dek, sendikamızla görüşülüp ILO Sözleşmesi imzalanana dek mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz!
Sendika.Org