Bugüne kadar, Hatay CHP teşkilatı da dahil olmak üzere, her hatasında öylesine arkasında duruldu ki, hatta o hatalar halıların altına öylesine güzel süpürüldü ki, güç zehirlenmesine yakalanması kaçınılmazdı! Ne CHP Hatay teşkilatı ne de parti üst yönetimi, yaşananlara gereken ayarı hiçbir zaman veremedi! Vermemekle de kalmadı, sustu, susturdu!
Muhalif bir belediye başkanı düşünün; muhalefetin kalesi durumundaki bir kentte, hükümetin bakanlarıyla beraber protesto edilsin !
Muhalif bir belediye başkanı düşünün; belediye bünyesinde neden CHP’lilerin az olduğuna dair bir eleştiriye, “Getirin bana yetişmiş Cumhuriyet Halk Partili, varsa işe alayım” diyecek kadar ileri gidebilsin !
Muhalif bir belediye başkanı düşünün; sorumluluğunu üstlendiği “sol” çizgiye rağmen ülkücü/milliyetçi söylemlerinden asla vazgeçmesin. Ama buna rağmen de parti merkezi tarafından hep arka çıkılsın!
Muhalif bir belediye başkanı düşünün; depremle yerle bir olmuş bir kentte, henüz enkazı altından cesetler çıkmamış bir binanın mimarını övecek kadar kendini kaybetsin, ama bunun için de asla pişman olmasın, özür dahi dilemesin!
Haklısınız, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın, normal şartlarda, yaklaşan yerel seçimlerde aday olmaması, hatta aday sepetine bile girememesi gerekirdi belki ama statükodan yana durmayı tercih eden sözde değişimcilerin de vazgeçilmezi oluverdi! Belki bu yüzden, herkes ondan istifasını isterken, o, AKP geçmişini hatırlayıp “Durmak yok, yola devam” deyiverdi!
Düzenlediği son basında toplantısında çizdiği profille de aslında hepimizi haklı çıkardı!
Nasıl mı?
Dediğine göre onu protesto edenler birkaç yüz kişiymiş! Partisi arkasındaymış! Asla istifa etmeyecekmiş! Depremzedeler tarafından protesto edilmesi, “kirli bir oyun”, hatta “provokasyonmuş”! Protestocuların kim olduğunu biliyormuş! Korkmayacakmış, sinmeyecekmiş ve yılmayacakmış!
Haklı aslında!
Bugüne kadar, Hatay CHP teşkilatı da dahil olmak üzere, her hatasında öylesine arkasında duruldu ki, hatta o hatalar halıların altına öylesine güzel süpürüldü ki, güç zehirlenmesine yakalanması kaçınılmazdı! Ne CHP Hatay teşkilatı ne de parti üst yönetimi, yaşananlara gereken ayarı hiçbir zaman veremedi! Vermemekle de kalmadı, sustu, susturdu! Eskişehir ve İzmir gibi, seçmenlerin “devam etmeliler” dedikleri isimler yerlerinden alınırken, bugüne kadar fazlasıyla tepki çeken Bolu ve Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlarıyla “yola devam” kararı alındı, ki zaten bu tercih bile “halka rağmen” alınan kararların en net olanıydı!
Aslında, “değişim” diye başlatılan o rüzgarın nereden nereye estiğini/estirildiğini kimse anlamadı!
Gariptir, CHP’nin Ankara’ya taşıdığı Hatay milletvekilleri de bir şey anlamamış. Servet Mullaoğlu’nun da dediklerini hatırlayalım:
Lütfü Savaş’ın adaylığına neye göre karar verildi, bilmiyoruz! Anketler olduğu söyleniyor ama nasıl yapıldı edildi, bilmiyoruz! Biz, bölge milletvekili olarak, halkın fikirlerini genel merkeze ilettik… Genel merkezin nasıl belirleme yaptığını bilemiyorum! Keşke yeniden değerlendirilse…
Bu kadar bilinmeyenin olduğu trajikomik bir durumda bile, Lütfü Savaş’ın, sanki daha dün protesto edilen kendisi değilmiş gibi basın mensuplarının karşısına büyük bir özgüvenle çıkıp “her şey yolunda” demesini, yaşadığı güç zehirlenmesinin bir travması olarak mı kabul etmeliyiz sahi?
Sonuç ne olur bilinmez, ama net olan bir şey var ki, aday gösterme, geri çekme veya yeniden değerlendirme yetkisi, genel merkezde! Ama onlar da “hata yapan taraf” gibi gözükmeme uğruna, aynı güç zehirlenmesinin bir parçası olarak yollarına devam etme kararı alabilir! Ya da parti isminde yer alan o “halk” denenin sesine kulak verir, saygı duyar ve “değişim”i hayata geçirir !
Göreceğiz…
“Halk”a rağmen mi?
“Halkla beraber” mi ?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.