Şu ana kadar yaptığı açıklamalarla “güç zehirlenmesi” yaşadığını açık açık ortaya koyan Lütfü Savaş, bu defa, ki kendine göre “vuruşa vuruşa” aldığı bu adaylıkla, bu zehirlenmenin zirvesine tırmandı! Onu omuzlayanlar da, normal demokratik ülkelerde olduğu gibi, halk değil, parti yöneticilerinin kaybetme korkusu oldu!
Adayımız…
Aday olsa mı ki?
Biraz düşünsek mi ki?
Sanırım adayımız değil!
Halkımız/anketler istemiyor!
Yok, bu defa kesin, son kararımız!
Düşündük de, tekrar aday olsa mı?
Hatay için en doğru isim, o!
Örgütümüz de istiyor!
Halk mı?
O kim?
Zaten denen de, “Son değerlendirmeler sonucunda; il örgütümüzün, ilçe örgütlerimizin, ilçe belediye başkan adaylarımızın talep ve mutabakatları üzerine…”
CHP’nin, o bir türlü esmeyen, esse de fark edilemeyen değişim rüzgarının marka sahibi (!) Özgür Özel ve ekibinin Hatay onay listesinde, il örgütü de var, ilçe örgütleri de var, ilçe belediye başkan adayları da var. Ama bu listede, 24 binden fazla insanın hayatını kaybettiği, 3100 binanın yıkıldığı Hatay’ın insanları yok, hani “provokatör” denen, “zaten bir kaç kişilerdi” denen, “onlar zaten beni çekemeyenler” denen, “depremin öfkesiyle bağırdılar” diye de eklenen insanları yok!
Peki, gerçekten de durum bu mu? Böylesi hassas bir dönemden çıkan bir kentte, bu kadar tepki çeken bir ismin, “sol” cephenin en güçlü(!) partisini bu denli zapt etmesini kabul edilebilir bulmak mümkün mü? O zaman sormak gerekiyor… Lütfü Savaş’ı değiştirme cesareti gösteremeyen bir CHP, o “değişim”in sloganlarında kendini nasıl değiştirecek? Kendini değiştiremeyen bir CHP, adım adım şeriatın gölgesi altına sokulmak istenen bir ülkenin iç politik tehditlerine karşı, insanları değiştiğine nasıl ikna edip, bir araya getirecek ?
Net olduğumuz tek bir şey var…
Özgür Özel, 31 Mart Yerel Seçimleri’nden ölesiye korkuyor! Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından teslim aldığı liderlik koltuğunun, alacağı kötü bir sonuçla tartışmaya açılabileceğinin fazlasıyla farkında! Hatay gibi, halkın açık açık tartışmaya açtığı bir isimde yaşanan bu siyasi mahkumiyet, bundan! “Sağ”ı ve “sol”u toparlayacak (!) tek (!) isim gözüyle bakılan Lütfü Savaş’ı, diğer sol partilerle dayanışmaya bile gerek duymadan seçmesi bundan!
Bir tespite katılmamak mümkün değil.
Şu ana kadar yaptığı açıklamalarla “güç zehirlenmesi” yaşadığını açık açık ortaya koyan Lütfü Savaş, bu defa, ki kendine göre “vuruşa vuruşa” aldığı bu adaylıkla, bu zehirlenmenin zirvesine tırmandı! Onu omuzlayanlar da, normal demokratik ülkelerde olduğu gibi, halk değil, parti yöneticilerinin kaybetme korkusu oldu!
Aslında Lütfü Savaş’ı da kutlamak (!) gerekiyor!
İsminin, CHP’nin Ankara’da düzenlediği 31 Mart Yerel Seçimler Aday Tanıtım Toplantısı’nda okunmamasının ardından, ekibiyle çok yoğun bir lobi çalışması başlatan ve “aday değilsem” hikayesini başka başka partilerle işbirliği senaryolarıyla süsleyen Lütfü Savaş, “Aday yapamıyoruz ama sen de aday olma” diyen Özgür Özel’i en çok korktuğu yerden vurdu! Onsuz kaybedecekleri bir senaryonun varlığıyla… Salı sabahı, CHP’den eğer ki onun adaylığını destekleyecek bir adım atılmamış olsaydı, aynı gün öğleden sonra “bağımsız adaylığını” ilan edeceği belli olan Savaş, siyasetin Türkiye modelinde başarılı (!) bir oyuncu olduğunu bir kez daha kanıtladı!
Halka rağmen aday olarak da, en büyük golü, ona tepki gösteren depremzedelere attı!
Yine de, Özgür Özel’in ona dair “niye seçtik” hikayesini, “Hatay’ı ele geçirip, demografisini değiştirmek isteyen ve Hatay’ı Hatay olmaktan çıkaracak olanlara karşı, örgütümüzün talebi, inancı ve seyre baktığımızda, Hatay’da yola Lütfü Savaş ile devam etmeye karar verdik” ifadesiyle süslemesi, Erdoğan’ı hatırlattı!
“Sağ”ın da “sol”’un da ortak bir malzemeyle, “korkutarak” yönetmedeki ısrarını en çok da!
Anlayacağınız siyaset, kaz-tavuk hikayesinin kâr hanesi için savaşanlara hizmet ettiği sürece, bu denklemde kaybeden taraf hep halk olacak!
O zaman, gelin, biz kazanalım!
Kazı da tavuğu da yolup, ellerine verelim !
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.