Yedikule Hastanesi’nde bir doktor tarafından cinsel saldırıya uğrayan hemşirenin davası öncesi Bakırköy Adliyesi önünde bir araya gelen kadınlar açıklama yaptı. Açıklamada “Bu ve bu gibi olaylarda işyerlerinin, ilgili kurumların ve adli makamların gereğini yerine getirerek failleri cezalandırmasını istiyoruz. Suçların idari yönden önlenmesi bakımından ise 6284 sayılı kanunun etkili bir biçimde uygulanmasını istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali, şiddet ve tacizle mücadelede önemli bir araç olan ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesi’nin bir an önce imzalanmasını istiyoruz. Tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı evde, sokakta, işyerlerimizde mücadeleyi daha da yükselteceğiz” denildi
KESK İstanbul Kadın Meclisi’nin çağrısıyla Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde Semih Erduhan isimli doktor tarafından cinsel saldırıya uğrayan bir hemşirenin davası öncesi Bakırköy Adliyesi önünde açıklama yapıldı.
Basın metnini SES Aksaray Şube Kadın Sekreteri Helin Göçmenoğlu okudu.
Yedikule Hastanesi’nde cinsel saldırıya uğrayan hemşirenin davası öncesi kadınlardan açıklama: “Tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı evde, sokakta, işyerlerimizde mücadeleyi daha da yükselteceğiz”https://t.co/KRYd6jyuCr pic.twitter.com/iu3ANln5kw
— sendika.org (@sendika_org) January 25, 2024
Basın açıklamasında şunlar söylendi:
Evde, sokakta, işyerinde sistematik erkek şiddetinin türlü biçimlerine maruz bırakılıyoruz her yer her mekan , kadınlar için şiddet ve suç mahalline dönüşmüş durumda Yargı, failleri kolluyor, hatta cezasız bırakarak neredeyse ödüllendiriyor.
AKP-MHP iktidarının yeni ittifaklarını yanına alarak kadın düşmanlığına hız verdiği, İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığı, 6284 Sayılı Kanun’u tartışmaya açtığı koşullarda iyice derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, yargının kadına yönelik şiddet davalarında cezasızlığı ve erkekten yana tutumu eklendiğinde devlet kadına yönelik şiddetin faili değilse azmettiricisidir.
İş yerlerinde artan şiddet ve tacizlerde mağdur olan arkadaşların çekimser tavır sergilediği görülmektedir. Şikayette bulunulması durumunda idari ve adli girişimlere yönelik kurumsal bir prosedür izlemesi gereken işyeri, kurumsal kimliğini koruma amacıyla çoğunlukla olayı örtbas ediyor ya da şikayetçi veya failden birinin işyerini değiştirerek sorunun çözüldüğünü düşünüyor.
Failin değil mağdurun cezalandırıldığı bu erkek devlet yargısı toplumsal yaşamın genelinde olduğu gibi iş yerlerimizde de erkeğin her türlü şiddetine açık hale gelmemize sebep oluyor.
Bugün tam da böyle bir olaya ilişkin davada Gerçek Adalet istediğimizi bir kez daha haykırmak için buradayız. 19 yıldır Yedikule Göğüiyaşananları ve idarenin kadına yönelik şiddet karşısında ki tutumu kamuoyuyla paylaşıldı. O günden bu yana, yapılan tek şey arkadaşımızın sürgün edilmesi.
Davanın görüşülmeye başlandığı andan itibaren yaşananlar ise bildik yargılama halleri. Cinsel saldırının faili bu tür yargılama süreçlerin tamamında tanık olduğumuz gibi arkadaşımızı suçlayıp, itibarını zedeleyerek kararın kendi lehine çıkması için ithamlarda bulundu. Davanın görüldüğü Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sanığa arkadaşımızın kendisine karşı koyup koymadığını, bağırıp bağırmadığını ve sanıkla flört edip etmediğini sormuş, sanık S.E. arkadaşımızın kendisine iftira attığını ve tüm yaşanan sürecin rızaya dayalı olduğunu bir süredir aralarında duygusal bir ilişki olduğunu ileri sürmüş ve beraat istemişti. Tüm iddiaları boşa çıkarılmasına rağmen son görülen celsede savcı mütalasında sanığın beraatını istedi.
Buradan kadına yönelik şiddet davalarında erkek yargının başvurduğu yargılamanın kendisini şiddete dönüştüren tutumunu kabul etmediğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Kadınların cinsel saldırının faili erkekle tanışıklığı cinsel saldırının olmadığı, rıza ile cinsel ilişki gerçekleştiği sonucunu doğurmaz. Cinsel şiddet kadınlar için en zor şikayete dönüşen ve tüm süreçlerde hem psikolojik hem de bedensel en zor başa çıkılabilecek durumken mahkemenin ve hastane yönetiminin mağdur suçlayıcılığını kabul etmiyoruz.Cinsel şiddet davalarında mağdurun davranışlarının suça gerekçe yapılamayacağını ve mağdurun dolaylı rızasından bahsetmenin kendisinin de bir suç olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Bugün burada bir kez daha, bu ve bu gibi olaylarda işyerlerinin, ilgili kurumların ve adli makamların gereğini yerine getirerek failleri cezalandırmasını istiyoruz. Suçların idari yönden önlenmesi bakımından ise 6284 sayılı kanunun etkili bir biçimde uygulanmasını istiyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali, şiddet ve tacizle mücadelede önemli bir araç olan ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesi’nin bir an önce imzalanmasını istiyoruz. Tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı evde, sokakta, işyerlerimizde mücadeleyi daha da yükselteceğiz. “İstanbul Sözleşmesi yaşatır!”, “ILO 190 İş Yaşamında Şiddet ve Taciz Sözleşmesi” imzalansın.
SES Genel Kadın Sekreterimiz Nursel Yücesoy, adliye önünden seslendi: “Failin hak ettiği cezayı alması için buradayız! Erkek egemen yargının işlemesine izin vermeyeceğiz!”#AklamaCezalandır pic.twitter.com/nANRPlAy4K
— SES Genel Merkezi (@sesgenelmerkezi) January 25, 2024
Açıklamaların ardından Bakırköy Adliyesi’ne geçildi. Davada karar açıklandı. Faile beraat kararı açıklanması adliye koridorlarında tepki ile karşılandı. Davayı takip eden kadınlar “Erkek adalet değil gerçek adalet” sloganlarını attı.
Yedikule Hastanesi’nde cinsel saldırıya uğrayan hemşirenin davası
Doktorun beraat etmesi Bakırköy Adliyesi koridorlarında “Yazıklar olsun” tepkisi ile karşılandı. Adliyede “Erkek adalet değil gerçek adalet” sloganları yankılandı.https://t.co/L7MM14MOWI pic.twitter.com/aef6I54iZR
— sendika.org (@sendika_org) January 25, 2024
❗️SES Genel Kadın Sekreteri Nursel Yücesoy adliye koridorlarından sesleniyor: “Erkek yargı rahat uyumasın. Biz kadınlar onların peşindeyiz. Gerekirse kendi adaletimizi kendimiz sağlayacağız! Tecavüzcü faili, nerede çalışmaya kalkarsa kalksın bulacağız, ifşa edeceğiz!”… pic.twitter.com/A9LeJmszGK
— SES Genel Merkezi (@sesgenelmerkezi) January 25, 2024
Sendika.Org