Yenilenebilir enerjilerin payı giderek artsa da ve kuruluş maliyetleri azalsa da 2040-50 yıllarında kömüre olan bağımlılığın devam edeceği anlaşılıyor. Daha uzun yıllar kömürle yaşayacağız
“Yaşamın kâr üretimine boyun eğdiği bir sistemde şiddetin kendisi en üretken güç olur”
Silvia Federici, Caliban et Sorcière ; femmes, corps et accumulation primitive, Cenevre, entremonde, 2017.
1829 yılında kara elması bulan Uzun Mehmet bugün gelip dünyamıza baksaydı acaba ne derdi? Kömür madenleri hâlâ çalışıyor mu derdi yoksa kömür yerine geçecek başka bir maden bulamadınız mı derdi. Her yıl ölen madenci sayısı 500 bin iken evde kömür yakanları ve demir-çelik sanayini de ele alırsak yarattığı kirlilikten ölenlerin sayısı 2 milyonu geçmektedir. Ölümlerin çoğu Çin, Hindistan, Polonya ve Rusya’dadır.
Sera gazı üretiminin yüzde 40’ı kömürden kaynaklanmaktadır.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre öngörülen 1,5 derecelik sıcaklık artışı hedefi için 2030’da kömür üretimi düzeyi yüzde 280 aşılmaktadır.
2002-2028 yılları arası Çin’de kömür santralleri yüzde 40 artış gösterir.
Avrupalıların yüzde 98’i zehirli hava soluyor. Son 30 yılda genç kuşakta sanayinin sıvı, katı ve gaz çöpleri, ulaşımın egzozlarıyla, tarım çöplerinin (tarım ilaçlarının suya karışması) yarattığı hava, su kirliliği ve kötü beslenme nedeniyle kanserden ölenlerin sayısı yüzde 80 artmıştır ve her yıl 400 bin kişi ölmektedir.
Ve hâlâ kömüre bağımlılık devam ediyor, özellikle elektrik üretiminde. Asya’da 1200 yeni kömür santrali kurulmaktadır.
2021 yılında Glasgow’da gerçekleşen COP26 zirvesinde 40 ülke kömüre son vereceğini açıklar ve yıllar sonra bunun yalan olduğu ortaya çıkar. 2030 yılında gelişmiş ülkeler ve 2040 yılında gelişmekte olan ülkeler kömüre son vereceğiz diye yine söz verirler.
Dünyanın “en gelişmiş” ülkeleri G20 adı altında ara sıra toplanarak diğer ülkelere ders verirler ama dersin altında daha çok sömürü vardır ve enerjiye bağlı kirliliğin yüzde 80’nin kendilerinden kaynaklandığını ört bas ederler. Gelişmekte olan ülkelere salımları azaltmak için 20 milyon dolar yardım yapmak istenir ama para pek kasalarından çıkmaz.
Bu tarihleri beklerken biz son yıllarda kömüre olan bağımlılığın nasıl arttığını ülke temelinde görmeye çalışalım.
Belli başlı olarak elektrik üretimi, demir-çelik sanayi ve ısınma amacıyla kullanılan kömür tüketimi 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 5 azalırken 2021 ‘de yüzde 3 arttı. 2017-2018 yıllarında ise yüzde 0,5 arttı. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre dünya elektrik üretiminde payı yüzde 38’dir ve 30 yıldır değişmemektedir.
Demir-çelik sanayinde kok kömürü kullanılır ve üretimin yüzde 70’i bununla sağlanır. Çelişki şudur ki çelik yenilenebilir enerji sistemlerinin kurulmasında önemli bir malzemedir. Avrupa’da çelik üretimi için hidrojen kullanımı denenirken Asya’da ise kömür ilk sıradadır.
Kömür üretimine yer açmak için ağaçlar kesilir. Ülkemizde de örneği olduğu gibi ağaç kesimi sonrası yağış ile toprak kayması gerçekleşir, toprak fakirleşir, doğa feda edilir.
Kömüre çok ülke bağımlıdır ve üstelik de ucuzdur. Rezervlerinin daha 150 yıl işletilebileceği söyleniyor. Dünya kömür rezervlerinin yüzde 28’i ABD’de bulunmaktadır.
2015-2022 yılları arasında kömür santrallerinin karbondioksit salımı yüzde 9 artmıştır.
Ayrıca yasa dışı işletilen kömür madenleri olduğunu da unutmayalım.
IEEFA’ya (Institute for Energy Economics and Financial Analysis) göre 2019 yılında Asya’da 1400 kömür santrali olup ortalama 11 yıllıktırlar. Avrupa’da ise kömür santralleri 40 yıllıktır. Bir kömür santralinin ortalama ömrü 40-50 yıl arasında değişmektedir.
Kömüre bağlı olarak karbondioksit salımlarını azaltan ülkeler Almanya, İngiltere, Kanada, Avustralya, Güney Kore, Güney Afrika, İtalya olup Hindistan, Endonezya, Rusya, Hindistan, Polonya, Çin’de ve ülkemizde ise salımlar artmaktadır. 2022 yılı itibariyle ton olarak karbondioksit artışı Çin’de yüzde 58, Hindistan’da yüzde 15, ABD’de ise yüzde 8’dir (Ember’s Global Electricty Rewiev-2023).
Ama nüfusu hesaba katıp kişi başına düşen karbondioksit /ton salımını ele alırsak çizelge değişmektedir. Avustralya 4,14 ton, Güney Kore 3,23, Çin 3,20, Japonya 2,20, ABD 2,02, Güney Afrika 1,50, Türkiye 1,07, Rusya 1,01, Brezilya 0,06, Arjantin 0,04 ton salıma neden olmaktadır.
Almanya 2038’de kömür santrallerinin tümünü kapatmayı planlıyor. Ama elektriğin yüzde 38’ini kömürden sağlıyor. İngiltere ise 2042’de. Kömürden elde ettiği elektriğin oranı ise yüzde 8. ABD ise iktisadi nedenlerle kömür tüketimini 1975 yılı düzeylerine çekmiş durumda. Gaz üretimine öncelik verip daha ucuza üreterek kömürden vazgeçebilmektedir.
Güney Afrika‘da santrallerin yüzde 80’i kömürle çalışır. Bu ülke 7. üretici ve 6. kömür ihracatçısıdır.
Çin ise kömürde ilk üretici olup payı yüzde 50,7’dir. 1978 yılında 600 milyon ton kömür kullanırken 2013’te 4,2 milyon tona çıkar. Enerji üretiminde payı yüzde 66,6 olup petrolün payı 18,8, doğal gazın payı yüzde 5,2’dir. Kömür madenlerinde 6 milyon kişi çalışır. Yenilenebilir enerji payı ise yüzde 9,4’tür. Bir taraftan da Çin 2025 yılında yenilenebilir enerji payını yüzde 20’ye çıkarmak amacındadır. Ayrıca Çin 32 ülkede 36 milyar dolar destekle kömür santralleri kurmaktadır.
Endonezya kömür ihracatında ilk sırada yer alır ve yıllık ihracatı 437 milyon tondur.
Vietnam 2015 yılında santrallerde yüzde 33 kömür kullanırken 2021 ‘de bu oran yüzde 52’ye çıkar. Güneş enerjisinin payı ise yüzde 2’’den yüzde 10’a çıkar.
Japonya ise kirliliği azaltmak içim kömür santrallerinde amonyak kullanmayı denemektedir. Ancak işi zordur. Çünkü amonyak üretimi epeyce elektrik tüketir ve ayrıca azot oksit yayar. 2011’den beri 40 yeni santral devreye girmiştir ve tüm santraller için yılda 20 milyon ton amonyak kullanmak gerekir ki bu da tüm dünya piyasasına eşdeğerdir.
Hindistan‘da enerjide kömüre bağımlılık oranı yüzde 70’tir. İkilem şudur; Kömür ucuz olup istihdam yaratır ve ekonomi için gereklidir denilir. Ancak kirlilik, sağlık harcamaları ve ölümler ise ikinci düzlemde kalır ve ekonomiye etkisi pek tartışılmaz.
Kimi ülkelerden örneklerle kömüre bağımlılığın devam edeceği anlaşılıyor. Dolayısıyla kirliliğin ve ölümlerin de. Yenilenebilir enerjilerin payı giderek artsa da ve kuruluş maliyetleri azalsa da 2040-50 yıllarında kömüre olan bağımlılığın devam edeceği anlaşılıyor. Ulaşımda ise elektrikli araçlarla kirlilik azaltılmaya çalışırken elektrik üretimi çoğu ülkede kömüre bağlı kalıyor.
Daha uzun yıllar kömürle yaşayacağız. Konjonktüre ve jeopolitikaya bağlı olarak üretimi azalmakta ya da artmaktadır. Rusya-Ukrayna savaşıyla gaz ve petrolde yapılan kısıtlamalar nedeniyle Avrupa’da kimi kömür ocakları yeniden açılmıştır.
Uzun Mehmet’in kulakları çınlar herhalde.
Kaynaklar:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.