Sanayi devriminden bu yana doğayı kirletip terk edip giden sistem şimdi de kirliliği azaltmak ya da temizlemek için kendine yeni bir piyasa yaratıyor. 2015-2018 yılları arası genelde çevre sorunlarıyla ilgilenen (su, atık su, çöp, geri dönüşüm) ve şimdi de çevre ıslahı adına şirket kurup piyasaya giren şirketlerin Fransa’da 2015-2018 arasında ciroları yüzde 4,5 arttı
Bir yönden kapitalizm kâr amacı uğruna doğayı katledip kirletirken ve insanların sağlığını tehlikeye atarken, diğer yönden de kirliliği azaltma ya da çevre ıslahı adına kendine yeni piyasa açıyor.
Önce kirlet, sonra temizle ama bunun da bir maliyeti var.
Kirletirken, yani negatif dışsallıklar yaratırken hiçbir sorumluluk üstlenmeyen sistem, çevre ıslahına gelince “Parayı veren düdüğü çalar” diyor ya da “Temizlediğim yeri bana ver” diyor.
Her şey piyasanın, teknolojinin içinde dönmeli. Önce “Kirleten öder” diye teselli ediyoruz. Sonra karbon piyasası ile yine kesenin ağzı açılıyor ama kimse doğaya ne oldu, bir yılda neden 4 milyon kişi kirlilikten ölüyor, nehirler, yer altı suları kirlendi, atık suya ne yapılıyor, çöpler nereye gidiyor diye sormuyor ya da sorulmasını engelliyorlar.
Sermayenin kirleterek izini bıraktığı metruk araziler temizlenerek yeniden değerlendirilmek isteniyor. Bunun da bir piyasası ve bu piyasanın oyuncuları var.
Fransa’da piyasanın değeri bir milyar avro ve yıllık büyüme oranı yüzde 2-3 arasında.
Eski bir sanayi yerleşimini, maden havzasını, çöplüğü, vahşi depolama alanını, terk edilen nükleer santral alanını kirlilikten arındırarak konut, AVM, eğlence alanı, depo kurmak, güneş panelleri yerleştirmek amacıyla şirketler bu piyasaya girip ya kirliliğin azaltılması karşısında gelir elde ediyorlar ya da temizlenen araziyi satın alarak yeni yatırımlar yapıyorlar. Şirket çevre ıslahı maliyeti ile bu alana yapılacak yatırımın getirisine göre hareket ediyor.
Kimi zaman bu metruk araziler ya da Flaminia Paddeu’nin dediği gibi kapitalizmin yıkıntıları arasında bostancılık ya da kentsel tarım yaparak fakir ya da geliri az insanların gıdaya erişimini sağlamak amacıyla uygulamalar da ortaya çıkıyor. Ama zehirlediği toprağı dikkate almak gerekiyor.
Kimyasal gübreler nedeniyle kıyılarda oluşan yeşil yosunları temizlemek için yine şirketler devreye giriyor.
Sanayi çöpleriyle kirlenen akarsuların temizlenme sorumluluğunu şirket üstlenmiyor ve sadece terk edip gidiyor.
Kimi ülkelerde İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan savaş atıkları (roket, bomba) temizlenerek yerleşime açılıyor.
Ama kimi zaman da kirlilik saklanıyor ve kirli alana yapılan konutlarda oturanlar zamanla hastalanınca olay ortaya çıkıyor. Özellikle buraya hastane yapılacaksa arazinin önceki kirliliği önemli.
Varsayalım ki bir belediye başkanı ya da devlet eski ve terk edilmiş bir sanayi tesisinin, eski bir çöplüğün, maden ocağı arazisini yeniden değerlendirerek konut, yeşil alan, oyun ve spor alanı, depo, garaj inşası amacıyla kullanmak istemektedir. Bunu yaparken de bu metruk arazinin amacına uygun olup olmadığı için denetim yapmak zorundadır. Ayrıca Aarhus Sözleşmesi’ni de dikkate almak zorundadır. 25 Haziran 1998 yılında Danimarka’nın Aarhus kentinde imzaya açılan ve 30 Ekim 2001 yılında yürürlüğe giren anlaşma çevresel konularda bilgiye erişim, çevresel karar verme sürecine halkın katılımı ve yargıya başvuru sözleşmesi olup 39 ülke tarafından imzalandı. Ülkemiz ne yazık ki bu sözleşmeye imza atmamıştır.
Böylece yerel yönetim ya da devlet verimli tarım arazisini konut, depo, park yeri için kullanmak yerine metruk araziden yararlanabilir.
İlk önce bu terkedilmiş arazide inceleme yapılmalı ve özellikle toprak kirlilik açısından tahlil edilmelidir. Arazinin alanı kadar araziyi kimin kullandığı önemlidir. Sanayi tesisi ise hangi tür sanayi olduğu belirlenmelidir. Kimya sanayi ise ne gibi ürünler üretilmiştir, çöplerini araziye mi bırakmıştır, yoksa ilgili bir çöplüğe mi yollamıştır diye sorulmalıdır. Eski bir çöplük ise çöplerin toprağa, toprak altına ve canlılarına verdiği zarar göz önüne alınmalıdır. Maden ocağı, eski bir nükleer santral ise ne tür maden çıkarılmıştır, siyanür ve diğer ağır metal çöpleri, uçucu organik bileşenler, radyoaktif öğeler, asbest kalıntıları halen var mıdır diye inceleme yapılmalıdır. Sanayi felaketlerini ve çevre ve insan sağlığına verdiği zararı dikkate alan Seveso grubunda bir tesis ise inceleme daha da önem kazanır. Bu durumda sanayici zorunlu sigorta yaptırmalıdır.
Ayrıca arazi yakınında bulunan bitki örtüsü ve canlıların etkilenip etkilenmediği araştırılmalıdır.
Çernobil gibi nükleer bir kaza ya da önemli bir sanayi kazası sonrası arazinin temizlenmesi ve yeniden kullanımı çok uzun süre alabilir.
Yani sorun arazinin ne kadar kirli olduğu ve ne ile kirlendiğidir. Jeolojik, hidrojeolojik araştırmalar önem kazanır.
Araziyi terk eden kurum, şirket giderken gerekli temizliği yapmış mıdır, yoksa sadece terk edip gitmiş midir diye araştırılmalıdır ve gerekirse temizlik için maliyeti üstlenmelidir. İşte bu değerlendirmeyi yapacak şirketler vardır ve gerekli çalışmayı yaparak araziyle ilgili raporu hazırlar ve sunarlar.
Bu rapora göre ilgili arazide ne yapılacağın karar verilip kirliliğin azaltılması için gerekli çalışmalar yapılacaktır. Kirlilik düzeyine ve temizlenmesinin mümkün olup olmayacağına göre konut, hastane, otel, yeşil alan, spor alanı, park yeri, ticaret merkezi olarak arazi kullanılacaktır. Kirliliğin temizlenmesi çok zor ise konut, ticaret merkezi yerine yol, park alanı yapılması daha uygun olabilir.
Arazinin temizlenmesine karar verilmiş ise ne kadar ve kaç günlük iş var, ne yapılacak, arazi ıslahında olabilecek riskler ve hukuki yönetmelikler dikkate alınarak bu işin uzmanları olan şirketler devreye girer ve arazinin ıslahına, kirliliği azaltma işlemlerine başlarlar. Gerekirse teşvik de alırlar. Islah sonrası araziye sahip olmak için gerekirse ıslah maliyetini kendileri ödeyebilirler.
Örneğin ABD’de “Superfund” diye anılan 1980 yılına ait “Comprehensive Environmental Response Compensation and Liabilty Act (CERCLA) federal bir yasa olup tehlikeli çöplerle kirlenen arazilerin temizlenmesi ve ıslahı ile ilgilidir. Bu yasa ABD Çevre Koruma Ajansı’na çevreyi kirleten sorumlu kişi ve kuruluşları saptamayı, araziyi temizlemelerini zorunlu kılar. Eğer sorumlu bulunamaz ya da saptanamaz ise ajans özel bir fon desteğiyle araziyi temizler ve sorumlu kişilere teslim eder. Almanya’da ise benzer bir kuruluş vardır ve Land Kalkınma Ajansı arazi ıslahı için çalışır.
Arazinin temizlenmesi iki yolla yapılabilir ve bunun için de birçok teknik vardır.
Ex situ (arazi dışı) yönteminde kirlenen toprak taşınarak başka yerde temizlenir. In situ (arazi içi) yönteminde ise toprak yerinde temizlenir. Kuşkusuz sadece toprak değil, kirlenen körfez, akarsu da dikkate alınmalıdır ve su canlılarının neslini kurtarmak amacıyla temizlenmelidir. Örneğin Haliç, Ergene Nehri gibi. Yer altı suları da gözden geçirilmelidir.
Temizlik kirliliğin boyutuna göre az ya da çok maliyetli olabilir ve birçok temizleme tekniği bulunmaktadır: Pompalama, moleküler birleştirme, biyostimülasyon, toprağa oksijen verme ve bakteri ekleme, taraklama, aktif kömür kullanma, bitki ya da bambu dikme, teknik, katodik ya da ilerlemiş oksidasyon (özellikle sular için), fenton reaktifi gibi teknikler var olup toprağı temizlemek için yapılacak salımların da kuralı ve sınırları vardır.
Sanayi devriminden bu yana doğayı kirletip terk edip giden sistem şimdi de kirliliği azaltmak ya da temizlemek için kendine yeni bir piyasa yaratıyor. 2015-2018 yılları arası genelde çevre sorunlarıyla ilgilenen (su, atık su, çöp, geri dönüşüm) ve şimdi de çevre ıslahı adına şirket kurup piyasaya giren şirketlerin Fransa’da 2015-2018 arasında ciroları yüzde 4,5 arttı. Birlikleri vardır ve piyasanın yüzde 70’i ellerindedir. Temizlenen çevre alanı için da yatırım ve de emeklilik fonları da ilgi gösteriyor.
Sonuçta, bu temizlik arsa fiyatlarını da etkiliyor. Temizlenen arazi değer kazanıyor ve özellikle konut, ticaret alanı yapmak için şirketlerin ilgi alanına giriyor.
Kuşkusuz doğanın kirlilikten temizlenmesi olumlu bir adım. İnsan ve diğer canlıların sağlığı açısından da önemli.
Burada kirli oyunlara dikkat edilmeli. Öncelikle ıslahın gerçekten yapılıp yapılmadığı denetlenmelidir. Kimi konut alanlarında yıllar sonra ortaya çıkan hastalıkların temizliğin iyi yapılmamasından kaynaklandığı görülüyor.
Tarım alanlarının kentleşmeye açılmasını önleme, engelleme açısından da önemli. Burada yerel yönetim ve Devlet’e önemli görevler düşüyor ve ıslahı yapılan arazinin kâr peşinde koşan şirketlerin iştahını kabartmadan toplumsal hizmetler için kullanılması ön düzleme çıkıyor. Temizlik için verilecek teşviklerde önemli ve teşvik arazinin sonraki kullanım amacına göre değişmelidir.
Kirlettin, temizle ve topluma ve doğaya geri ver.
Kaynaklar:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.