Ekonomik sistemimizin mevcut tasarımı, tüm insanların yalnızca yüzde 1’inin refahına ayrıcalık tanımaktadır. İster ölümcül bir virüs isterse ölümcül bir iklim olsun, sistemik sorunları net bir şekilde tespit etmedikçe ve ekonomik sistemimizi tüm insanların refahını merkez alacak şekilde yeniden tasarlamadıkça, gelecek yaşanabilir olmayacak ve “verimlilik” tartışmalarını mümkün olan en ölümcül şekilde tartışmalı hale getirecektir
Amerika’da bu yaz sıcaklıkların yükselmesi ile beraber, aramızdan bazıları klimalı alanlarda bulunabilecek, yemek, market gıdaları, kıyafet ve diğer siparişleri verebilecek kadar şanslı. Geri kalanlar ise sağlıklarını ve hatta yaşamlarını tehlikeye atarak aşırı sıcaklarda ürünleri sıcak depo raflarından taşıyor ve onları kavurucu teslimat kamyonlarıyla kaldırım kenarlarına bırakıyor. Temmuz 2023 gezegenin en sıcak ayı olarak kayıtlara geçti.
Perakende satış devi Amazon’un çok büyük bir depoya ve ikmal merkezine sahip olduğu Kaliforniya San Bernardino’da, temmuzun büyük bir bölümünde günlük sıcaklıklar 3 haneli rakamlara [Fahreneit cinsinden, Ç.N.] ulaştı ve bütün yaz tehlikeli bir biçimde sıcaktı.
Inland Empire Amazon Workers United (IEAWU) üyesi işçiler tehlikeli koşulları protesto etti ve eyaletin İş Güvenliği ve Sağlığı Bölümü CAL-OSHA’ya şikayette bulundu. Daniel Rivera adındaki bir işçi Fox11’e “Amazon’un asıl odağı üretim. İş işten geçene kadar güvenlik onların önceliği değil” dedi.
Giderek yaygınlaşan bu örneklerde tanık olduğumuz şey, kapitalizm kaynaklı iklim değişikliğinin kapitalizm kaynaklı emek sömürüsü ile kesişmesidir. Bu ölümcül bir kombinasyon ve nedenleri ile çözümlerini belirsizleştirecek bir şekilde tartışılıyor.
En popüler sözcüğü “verimlilik” olan kurumsal medyayı ele alalım. CBS 1 Ağustos 2023’te yaptığı “Sıcak hava çalışan verimliliğini nasıl etkiliyor ve bu ekonomi için ne anlama geliyor” başlıklı haberde endişelerini dile getirdi. The New York Times 31 Temmuz 2023’teki manşetinde benzer bir şekilde “Sıcaklık, verimlilik kaybı üzerinden ABD ekonomisine milyarlarca dolara mal oluyor” diye yakınmış. Sıcaklığın ekonomiye (hisse senedi değerleri ve kâr marjları için kullanılan bir örtmece) maliyeti insanların güvenliği ve sağlığı değil, kâr-zarar hanesidir. Bu sebeple Times’a göre büyük önem taşıyan şey “ABD’de yüksek sıcaklıklardan dolayı tarım, inşaat, imalat ve hizmet sektörlerinde 2,5 milyar saatten fazla işgücü kaybı yaşanmış” olmasıdır
Times’ın haberinde, çevre ve çalışma ekonomisti R. Jisung Park’ın, işçilerin “yüksek sıcaklıkta performanslarının önemli ölçüde düştüğü” ve bu nedenle “yüksek sıcaklıkların ekonominin çarklarını bozduğu” yönündeki endişelerine yer verildi.
Şirket kaynaklı iklim krizi şirket odaklı işçi sömürüsünün performans standartları için ne kadar sakıncalı!
İşçileri kâr odaklı yukarıdan aşağıya bir sömürü sistemi için üretim birimleri olarak gören bir ekonomide kurumsal medyanın içselleştirilmiş kapitalist değerlere dayanan anlatısına şaşırmamalıyız.
Başkan Joe Biden yönetimi, en azından yüzeysel olarak, işçi güvenliği ve refahını merkeze alıyor gibi görünüyor. Temmuz ayının sonlarında Biden, Çalışma Bakanlığı’ndan “sıcaklık için ilk defa ‘tehlike uyarısı’ bildirmesini” ve sıcakla ilgili işçi korumalarının uygulanmasını artırmasını istedi. Beyaz Saray, “Tehlike Uyarısı, işçilerin federal yasalar kapsamında yüksek sıcaklıklarla ilgili koruma önlemlerine sahip olduğunu yeniden teyit edecektir” açıklamasında bulundu. Biden yönetimi gururla “Amerikan tarihindeki en iddialı iklim gündemini uygulamaya devam ettiğini” ve bunun aksine; “Kongre’deki çoğu Cumhuriyetçi iklim değişikliğinin varlığını inkar ettiğini” belirtti.
Ama aslında Biden ilk iki yılında bir önceki Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump yönetiminin ilk iki yılına göre daha fazla petrol ve doğalgaz sondaj iznine onay verdi. 2023 Temmuz sonlarında 21 yaşındaki iklim aktivisti Elise Josho, Beyaz Saray Basın Sekreteri Karine Jean Pierre ile karşı karşıya geldi. Pierre “Bir milyon genç Alaskada’ki feci bir petrol sondaj projesinin onaylanmaması için yönetime mektup yazdı ve biz görmezden gelindik” dedi. Joshi’nin cesur sözlerinin videosu viral oldu.
Eğer Biden çalışan insanların sağlıkları ve güvenliklerini ve Joshi gibi gençlerin geleceğini gerçekten umursuyorsa, güvenlik standartlarını uygulamaktan çok daha fazlasını yapabilecek güce sahip -ki güvenlik standartlarını uygulamak bir geçici çözümdür ve küresel ısınmayı durdurmak için hiçbir şey yapmayacaktır.
Biyolojik çeşitlilik Merkezi BidensClimatePowers.org adlı bir web sitesinin tamamını bu konuya ayırmış durumda. Site başkanın kongre onayı duymadan neler yapabileceğini açıklıyor. Öneriler içinde Joshi’nin de kendisine söylediği gibi, fosil yakıt projelere izin verilmemesi de yer alıyor
Ne kurumsal medya ne de kurumsal lobicilere bağımlı politikacılarımız işçi sömürüsü ve iklim değişikliğinin kesiştiği noktayı dürüstçe ele alıyor. Ne ortak nedeni -kurumsal açgözlülük- ne de asıl çözümü -kurumsal açgözlülüğü sonlandırmak- saptayabiliyorlar.
COVID-19 salgınının ilk ayları, şu anda gezegeni saran iklim felaketinde yaşananların bir provasıydı.
Kapatma sırasında evde çalışma lüksüne sahip olanların bile üretkenlikleri ölçüldü. İlk başta kurumsal Amerika bu durumu göklere çıkardı çünkü insanlar çok zaman alan işe gidiş geliş vaktinden ve yüz yüze iş arkadaşlığının dikkat dağıtıcı unsurlarından kurtuluyor ve bu sayede evde iş yerlerinde çalıştıklarından daha fazla çalışıyorlardı. Şimdi çoğu çalışan başkasının çarkında dişli olmak istemediklerinin farkına varıyor. Fortune.com “Amerikan işçi üretkenliği son 75 yıl içinde en hızlı şekilde düşüyor -CEO’ların evden çalışmaya savaş açtığını görebiliriz” manşetini attı.
Bu sırada, toplumumuzun emeğine bel bağladığı kişiler “zorunlu” çalışan olarak etiketlendi ve genellikle yeterli güvenlik önlemleri alınmadan, ölümcül bir virüsle göğüs germek üzere işe gönderildi. Kapatmalar sırasında markette çalışmak bile insanların hayatına mal oldu. ABD’deki her üç işçiden biri “zorunlu” çalışan olarak kabul edildi. Sürpriz olmayan bir şekilde bu kişiler orantısız biçimde düşük gelirli ve beyaz olmayan insanlardı. Aynısı, San Bernardino’da Amazon deposunda çalışan, verimlilik çarkının dönmesi için yakıcı sıcakta çalışan Daniel Rivera gibi insanlardan da bekleniyor.
Şirketlerin işçilerin yaşamlarını çok az önemsemesi gibi, iklim krizi de gelecek nesiller için yaşanabilir bir gezegen sağlamak yerine hissedar kârını maksimize etmek üzere tasarlanmış bir ekonominin öngörülebilir sonucudur. Bilim kurgu yazarı Kim Stanley Robinson New York 2140 romanında noktaları birleştirdi. Robinson, “Bir şeylerin gerçek üretim maliyetinin çok az bir kısmını ödüyoruz ancak bu arada gezegen ve o şeyleri üreten işçiler, ödenmeyen maliyetlerin karşılığını doğrudan alıyor” diyor.
İklim değişikliği ve emek sömürüsünün ortak sebeplerini tespit etmek için distopik gelecekler çizen kurgu yazarlarına güvenemeyiz.
Ekonomik sistemimizin mevcut tasarımı, tüm insanların yalnızca yüzde 1’inin refahına ayrıcalık tanımaktadır. İster ölümcül bir virüs isterse ölümcül bir iklim olsun, sistemik sorunları net bir şekilde tespit etmedikçe ve ekonomik sistemimizi tüm insanların refahını merkez alacak şekilde yeniden tasarlamadıkça, gelecek yaşanabilir olmayacak ve “verimlilik” tartışmalarını mümkün olan en ölümcül şekilde tartışmalı hale getirecektir.
*Sonali Kolhatkar ödüllü bir multimedya gazetecisidir. Free Speech TV ve Pacifica istasyonlarında yayınlanan haftalık bir televizyon ve radyo programı olan “Rising Up With Sonali”nin kurucusu, sunucusu ve baş yapımcısıdır. En son kitabı ise Rising Up: The Power of Narrative in Pursuing Racial Justice’dir (City Lights Books, 2023). Bağımsız Medya Enstitüsü’nde Herkes için Ekonomi projesinde yazar olarak görev yapmakta ve Yes! Magazine’de ırksal adalet ve sivil özgürlükler editörüdür. Kâr amacı gütmeyen dayanışma kuruluşu Afgan Kadın Misyonu’nun eş direktörü olarak görev yapmaktadır ve Kanayan Afganistan kitabının ortak yazarıdır. Ayrıca bir göçmen hakları örgütü olan Justice Action Center’ın yönetim kurulunda yer almaktadır. Bu makale Independent Media Institute’un bir projesi olan Economy for All tarafından yayına hazırlanmıştır.
[City Watch’taki İngilizce orijinalinden Nisan Çıra tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.