Şuraya bir yüzü geçmişe, bir yüzü geleceğe bakan Janus heykeli çizecek olsak ne çizerdik? 25 yıl önce ailemizin bir bireyi olarak dünyaya gelen, süt yerine tazyikli su ve biber gazı ile beslenen, ninni yerine marşlarla büyüyerek bugüne gelen sendikamız BES’i…
“biz bir parça acemi bir su yorumcusuyuz
öteden beriden dayanıklılık taşırız durmadan”
Şuraya bir sabah güneşi çizecek olsak ne çizerdik? 25 yıl önce bugün doğan ve kamu çalışanları hareketine büro hizmet kolundan kan taşıyan BES’i… Davul-zurnayla iş bırakıp, vergi dairelerinin, adliyelerin, SGM’lerin önünü bayram yerine çevirenleri… İşyerlerinden meydanlara doğru akarken eyleme katılmayanlara bile “İyi ki KESK var” dedirtenleri… Yeri geldiğinde polis panzerini çiğneyip “Büro ile Barikat Arasında” kitabını yazan Engels’i mezarında gülümsetenleri…
“ellerimiz bir türkü gibi öyle, kendiliğinden
uzun bir gündüzü farkedenlerin en sonuncusuyuz”
Şuraya bir kardelen çiçeği çizecek olsak ne çizerdik? Bütün haklarımızı elimizden alıp bizi yurttaşı olduğumuz ülkenin müşterisine dönüştüren piyasalaştırma saldırısına karşı kamu yararını savunan BES’i…Vergide Adalet mottosu ile halkın soyulmasına karşı duranları, sosyal güvenlik hakkına sımsıkı sarılarak toplumun yaralarını sarmaya çalışanları, çarşının-pazarın etrafından dolanan TÜİK verilerinin yerine kamu çalışanlarının yaşadığı gerçek enflasyonu ortaya koyanları…
“ah büyük tarla, ah büyük deniz, ah büyük çalgı, bil!
senin en son alacağın biçimin sabırlı yontucusuyuz”
Şuraya bir deniz feneri çizecek olsak ne çizerdik? AKP-cemaat koalisyonunun iç çatışması askeri darbe düzeyine sıçrayınca ilan edilen OHAL döneminde yüzlerce üyesi KHK ile ihraç edilmesine rağmen ayakta kalıp, karanlığın içinden yol göstermeye devam eden BES’i…Askeri darbeyi Allah’ın lütfu olarak selamlayıp, “Ne istediniz de vermedim” diyerek cemaatin kalkıştığı darbenin önünü açtığını itiraf edenlerin saldırısı karşısında demokrasi ve laikliği savunmanın tarihsel haklılığı ile başını dik tutanları… Aleyhinde ufak bir delil bile olmadan işten atılan, yargıya erişimi engellenen, ağaç kabuğu yemesi reva görülerek açlıkla sınanan üyeleriyle yıllara yayılan dayanışmayı sürdürenleri…
“sezgilerimiz ve ellerimiz sonsuz bir alışkanlık gibi. İlerde
aşkın ve tüberkülozun ve uranyumun bulucusuyuz”
Şuraya gündüz ve gecede, baharda ve kışta, dik yamaçlarda ve düz ovada döküleceği denize doğru durmadan akan bir nehir çizecek olsak ne çizerdik? Sayısız soruşturma, gözaltı ve davaya rağmen gözlerini ufka dikmiş, arkasına bakmayı aklına bile getirmeden yürekten, gülerekten çıktığı uzun yolda yürümeye devam eden BES’i…
“karalarımız ve aklarımız bir duvarı yıkmaktır, anlatılır
biz, çılgın bir yürüyüşün en tetik yolcusuyuz”
Şuraya bir yüzü geçmişe, bir yüzü geleceğe bakan Janus heykeli çizecek olsak ne çizerdik? 25 yıl önce ailemizin bir bireyi olarak dünyaya gelen, süt yerine tazyikli su ve biber gazı ile beslenen, ninni yerine marşlarla büyüyerek bugüne gelen sendikamız BES’i. Bayrağı bize devredip bulutların üstünden mücadelemizi izleyen Kıyasettin Aslan’ı, Cevathan Özdemir’i, Sevil Figen Erol’u, İbrahim Kaya’yı… Emeğin haklarını almak için yürüdüğü yolu barış, ekoloji, kadın haklarını kucaklayacak şekilde genişletenleri.
“eririz tükeniriz, toplanır yaratırız. Bu bize aşktır
biz belki de en uzun yaşamalı bir su’yuz”
Bugün çok haklı bir gururu yaşıyoruz. 25 yıl önce kurduğumuz sendikamızı, kolumuzu-kanadımızı kırmalarına, ekmeğimize- işimize göz dikmelerine rağmen bugüne getirdik. Tarih direnenleri defterine kaydetti. Acı da çektik, kahır da… Ama güzel günlere olan inancımızı kaybetmedik, kar altında deniz düşü görmeye devam ettik. Gündüzümüzü kararttılar, meyve veren dallarımızı taşladılar. Her seferinde düştüğümüz yerden kalkmasını bildik, yürümeye devam ettik. Onurun, umudun taşıyıcısı; unutturulmaya çalışılan değerlerin koruyucusu olduk. Sendikamızın bayrağının dalgalandığını görenler zulme dayanma gücünü buldular. Yolumuz uzun, tuzaklarla dolu. Henüz ceylanı, aslanın elinden kurtaramadık, güneş bulutların arkasında. Ama haramiler, vurguncular, haydutlar boşuna sevinmesin. Büro Emekçileri Sendikası daha nice yıllar emeğin şövalyeliğini yapmaya devam edecek.
İhsan Gülhan, Büro Emekçileri Sendikası Ankara 2 No’lu Şube Başkanı
*Şiir: Turgut Uyar
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.