Sermaye daha geniş koşullarla birlikte geliştikçe işçilerin dünyası da aynı şekilde, hem platformların onları birleştirme yolları hem de başkaldırıp örgütlenme yolları açısından gelişir
Bir kez daha kendimizi ekonomik krizin içinde buluyoruz. Biz enflasyon ve devalüasyon döngülerinde mücadele ederken, dünya çapında binlerce işçi geçim kaynaklarını kaybetti. Yine de tüm bunların ortasında, dünyanın dört bir yanındaki işçilerin greve gittiğini ve protesto ettiğini gördük. Bugün dünyamızın bu eşitsizliklerinin bir tezahürü, Amazon, Google ve Meta gibi uluslararası oyuncularıyla platform ekonomisinde görülebilir. Bu aynı zamanda güvencesizliğin güncel bir somut örneği haline gelen Uber ve Uber Eats veya Amazon Mechanical Turk gibi kısa süreli iş platformlarını da içerir.
Kitabımda, platformların işçileri yabancılaştırmasının, işçilerin kendi eylemliliklerine nasıl sahiplendiklerinin ve kolektif nasıl örgütlendiklerinin farklı yollarını daha yakından araştırmak için arayüzlerin arkasında platform ekonomisine güç veren işçilere daha yakından bakıyorum.
İşçilerin dünyasına dalmadan önce, platform ekonomisinin nasıl ortaya çıktığını, nasıl geliştiğini ve daha adil bir çalışma dünyası için nasıl farklı bir şekilde yeniden geliştirilebileceğini anlamak için onu tarihselleştirmek ve bağlamına oturtmak önemlidir. Tüm gelişmelerde olduğu gibi platform ekonomisi de bir fanusta gelişmemiş, belirli bir dizi politik-ekonomik, toplumsal ve teknolojik koşulların bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Platformların temel özelliği, internet yoluyla aracılık rolü üstlenmeleridir ve bu nedenle platformlar sadece internetin gelişmesi ile değil, 1990’larda daha geniş kesimlere yaygınlaşmasıyla sıçrama yaşamıştır.
İnternetin heyecan verici bir şekilde ticarileşmesi, dot-com balonu[1] olarak da anılan dot-com çağında bir çılgınlığa yol açtı. Bu da, “kârdan önce büyüme” modellerini besleyen ilk halka arzlardan [Initial Public Offerings(IPO)] risk sermayesine ve finansal sermaye akışına dönüştü. Birinci nesil platformlar olarak adlandırdığım platformlara örnek olarak, e-ticaret platformu Amazon ve onun daha sonra ‘her şey mağazası’ haline gelecek ‘hızlı büyü’ düsturu gösterilebilir.
Dot-com balonunun 2000’lerin başında patlaması ve devamında birlikte gelişen koşullar, finansal sermayenin yokluğunda büyümenin yeni yollarını bulması gereken ikinci nesil platformları beraberinde getirdi (O zamanki Facebook veya Google ile reklam modelleri gibi). İnternetin dünya çapında daha fazla yaygınlaşması, yalnızca geleneksel olarak bir depo gibi sabit bir yerde değil, işe Amazon Mechanical Turk’te (MTurk) görüldüğü gibi artık doğrudan web üzerinden de aracılık etmek için yeni koşullara dönüştü.
Amazon, MTurk’ü başlangıçta kendi dahili kullanımı, örneğin kendi sayfasındaki kopyaları belirlemek için geliştirmiş olsa da, MTurk esasen dijital bir dışarıdan tedarik biçimidir. Kendi ifadesiyle, MTurk’te “küresel, isteğe bağlı, 7/24 işgücüne erişebilirsiniz.” MTurk, Amazon’un başlangıçta kendi dahili kullanımı için geliştirdiği tek platform değildir, şu ana kadar tekelleşen bulut sağlama platformu olan Amazon Web Services ile de birleştirilmiştir.
MTurk, platform ekonomisinde büyüyen modern parça başı iş dünyasının başlangıcının sinyalini verdi. 2006-2008 ekonomik krizinin ve artan işsizliğin ardından, tam olarak güvencesizlikleriyle tanımlanan üçüncü nesil platformlar gördük; örneğin araç çağırma veya yemek teslimatı için gig ekonomisi.
Platformlar, hepsi COVID-19 salgını sırasında daha da belirgin hale gelen çeşitli derecelerde teknolojik, politik-ekonomik ve toplumsal güce sahip hale geldikçe, arayüzlerin arkasında platform ekonomisine güç verenlere daha yakından bakmamız bizim için önemlidir. Sermaye daha geniş koşullarla birlikte geliştikçe, işçilerin dünyası da aynı şekilde, hem platformların onları nasıl birleştirdiği, hem de nasıl başkaldırıp örgütlendikleri, açısından gelişir.
Platform ekonomisinde boyutları, yani platformun doğası ve işin doğası bakımından farklılık gösteren iki örnek, Amazon depo çalışanları ve Amazon Mechanical Turk çalışanlarıdır. Bu işçiler kitabımın ana odak noktasını oluşturuyorlar. İlk durumda emek mekana bağlıdır, bu nedenle platformun doğası mekana dayalıdır, işin doğası ise saatlik ücrete dönüşür. Buna göre, bu işçiler daha geleneksel yollarla örgütlenmiş olarak anlaşılabilir. MTurk çalışanları (web tabanlı, esnek ve güvencesiz çalışanlar) ise ne bir yere bağlılar ne de saatlik ücret alıyorlar. Bu iki boyutun etkileşime girme biçimleri, sırasıyla hem çalışma koşulları ve işçilerin gerçeklikleri için hem de eylemliliklerini ifade etme yolları için de anlamlar taşır.
Bir işçinin yaptığı işe, o işin ürününe, iş dışındaki yaşamına ve diğer insanlarla ilişkilerine yabancılaşmasının farklı boyutlarını daha yakından incelemek için Marx’ın 1844 Ekonomik ve Felsefi El Yazmaları’na dönüyorum.
Amazon’un depolarında, çalışanların dolaşım hattı boyunca hiper-taylorize edilmiş bir işbölümüyle organize edildiğini görüyoruz. Yani işçiler, ürünü müşteriye olabildiğince verimli bir şekilde ulaştırmak amacıyla bir ürünü hazırlama, istifleme, toplama veya paketleme gibi görevlere bölünmüş durumda. Bu geleneksel işçi organizasyonu, verimlilik ve üretkenliği sağlamak için teknoloji ile birleştirilmiştir. İşçiler hem sosyal hem de teknolojik gözetimle karşı karşıya kalırken, atanan Saat Başına Birim (UPH) oranları ile karakterize edilir. Bu depolarda işçilerin bireysel emeği “Çok çalış. Eğlen. Tarih yaz” sloganı altında bir araya geliyor.
Öte yandan MTurk çalışanları dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda ve arayüzdeyken kimseyle karşılaşmıyorlar: Hem kendilerini istihdam eden sermayeye (“Talep edenler” olarak adlandırılır) hem de dünyanın herhangi bir yerinde bulunabilecek diğer işçilere (Gerçi MTurk’te çalışanlar ağırlıklı olarak Hindistan ve ABD’dedir) yabancılaşmış durumdalar. Kişi anonimleştirilmiş bir kimlik alırken, görevi gönderen ‘talep eden’ de kendisini anonimleştirebilir. Esasında işçiler, hiper-taylorize edilmiş bir veri üretim hattında da çalışıyorlar ancak bu, işçiler tarafından görülemiyor. Makbuzların yazıya dökülmesi, duyguların veya nesnelerin tanımlanması gibi görevleri yaparken aslında bunun ne için kullanılacağını bilemeyebilirler. Genel olarak, bunu yapay zekanın (AI) makine öğrenimi algoritmaları için veri olarak kabul edebiliriz. Depo çalışanları UPH oranlarına göre disipline edilirken, MTurk çalışanları gönderilen ve onaylanan görevlere dayalı onay derecelerine göre disipline edilir. Ancak o zaman kısa süreli iş ücretlerini alırlar.
Dijital olarak çalışmak ve manuel olarak çalışmak, kapitalizmde belirli yabancılaştırıcı çalışma koşullarını beraberinde getirirken bu durum işçilerin dayanışma oluşturmadığı ve kolektif olarak örgütlenmediği anlamına gelmez. Beverly Silver ve Erik Olin Wright’ın çalışmalarından yararlanan Güç Kaynakları Yaklaşımı, emeğin eylemliliğini daha somut bir şekilde incelemek için bize analitik araçlar sunar. Bunu yaparken, emek mücadelesini hem destekleyebilecek hem de zayıflatabilecek daha geniş politik-ekonomik bağlamları ve bunların endüstriyel ilişkilerini dikkate almak önemlidir.
Amazon’un depo çalışanlarının depolarda daha geleneksel bir şekilde örgütlendikleri için birbirleriyle karşılaşırlar ve birbirleriyle konuşabilirler. Bu durum işçilerin, yabancılaştırıcı koşullara karşı “Biz robot değiliz” sloganı altında yerel ve ulusal (veya uluslararası) dayanışma ve örgütlenme zemini olabilir. İşçiler, bulundukları yerin hem yasal çerçevelerinde hareket etmek hem de sendika karşıtı duruşu ve sendikal örgütlenmeyi kırma taktikleri olan Amazon’la yüzleşmek zorundayken, daha iyi ücretler ve çalışma koşulları için farklı protesto, grev ve sendikalaşma biçimlerini defalarca gösterdiler.
MTurk çalışanlarının zemini, platformun sınırları ve zaman dilimlerini aşması hatta çalışanların platformda birbirleriyle karşılaşmaması nedeniyle temelden farklıdır. Web tabanlı bir esnek çalışma platformu için çalışırken geleneksel örgütlenme ve grev biçimleri, çalışmalarının belirsizliği ve parça başı doğası ile tanımlandığı düşünüldüğünde oldukça zor görünüyor. Bu dayanışma ve örgütlenme anlayışlarından uzaklaştığımızda, MTurk işçilerinin örgütlenmesinin alternatif (Turker Nation gibi Reddit forumları ve işçilerin yönettiği Turkopticon gibi) yollarını tespit edebiliriz. Temel olarak, çalışanlar, MTurk’te nasıl yollarını bulacaklarına ilişkin ipuçları ve tavsiye alışverişinde bulundukları çevrimiçi topluluklar oluşturur ve bunlara katılır.
Amazon depolarının atölye katını ve MTurk’ün dijital atölye katını daha yakından inceleyerek, bu işçilerin çalışma koşullarını ve gerçeklerini daha net bir şekilde tespit etmek mümkündür. Böylelikle, platformların işgücü piyasasındaki eğilimleri nasıl yeniden ürettiğini (güvencesizlik gibi) ve aynı zamanda yenilerini (algoritmik yönetim gibi) ürettiğini de kavrayabiliriz. Bu durumla ilgilenmek, emek ve işin geleceği ile işçi örgütlenmesinin kendisi hakkındaki modern tartışmaların merkezinde yer alır. Bu işgücünün daha iyi koşullar talebi için geleneksel ve alternatif olarak örgütlenme biçimlerinin farklı olduğunu anlamak önemlidir. Bunlar olurken biz de işçileri desteklemenin yollarını belirleyebilir ve daha iyi düzenlemeler için baskı yapabiliriz.
Daha fazlası için bakınız: Sarrah Kassem. Work and Alienation in the Platform Economy: Amazon and the Power of Organization. Bristol University Press, 2023.
Sarrah Kassem, Tübingen Üniversitesi Siyaset Bilimi Enstitüsü’nde Ekonomi Politik alanında öğretim üyesi ve araştırma görevlisidir. Çalışmaları, platform ekonomisindeki işçilere ve onların farklı emek örgütlenme biçimlerine odaklanır.
[1] Dot-com balonu 2000 yılının Mart ayında teknoloji firmalarını yer aldığı borsa endeksi olan NASDAQ’daki senetlerin büyük değer kaybı yaşamasıyla sönen ekonomik balon. Söz konusu kriz, gelişen bilgisayar ve Internet teknolojilerine yatırım yapan risk sermayesi şirketlerinin yatırımlarının geri dönüşünü sağlayamamaları sonucunda bu sektörlerden çekilmeleri sonucu yaşanmıştır. Yatırımlardaki bu azalma yüzünden hisse senetleri büyük oranda değer yitirmiştir. (Vikipedi)
[Marxist Sociology Blog’daki İngilizce orijinalinden Erdoğan Can tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.