AKP’li yıllarda çocuk politikalarının sonuçlarını incelediğimiz serinin ikincisinde odağımız evlendirilmeye zorlanan ve çalışmak zorunda bırakılan çocuklar. Bütçede eğitime ayrılan payın azalması, 4+4+4 ile çocukların zorunlu eğitimden koparılışının kolaylaşması ve gerici kuşatmanın yaygınlaşmasıyla evlendirilmeye zorlanan çocuk sayısındaki artış arasındaki paralellik dikkat çekiyor. Ülke genelindeki yoksullaşmayla birlikte çalışmak zorunda bırakılan çocuklar arasındaki paralellik de dikkat çeken bir diğer ilişki
AKP’li yıllarda çocuk politikalarının sonuçlarını incelediğimiz serinin ikincisinde odağımız evlendirilmeye zorlanan ve çalışmak zorunda bırakılan çocuklar.
AKP’Lİ YILLARDA ÇOCUK (1): EĞİTİM SİSTEM BİLE YORGUN; 6 KEZ LİSE, 3 KEZ ÜNİVERSİTE SINAVI DEĞİŞTİ
Bütçede eğitime ayrılan payın azalması, 4+4+4 ile zorunlu eğitimden kopuşun kolaylaşması ve gerici kuşatmanın yaygınlaşmasıyla evlendirilmeye zorlanan çocuk sayısındaki artış arasındaki paralellik dikkat çekiyor. Ülke genelindeki yoksullaşmayla birlikte çalışmak zorunda bırakılan çocuklar arasındaki paralellik de dikkat çeken bir diğer ilişki.
Sadece eğitim denince akıllara gelen çocuklar 21 yılda yapılan politikalarla okuldan koparıldı, çalıştırılan ve evlendirilen çocuk sayısı her geçen gün daha da arttı. AKP’nin çocuklara verdiği değer önceki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un mevsimlik işçi olduğu için okula gidemeyen çocuğa kitap verip karşılığında domates aldığı görüntülerle aklımıza kazındı. Bakanın çocuk işçiliğini meşrulaştırması bu kadarla da kalmadı, çocukların çalıştırılması, evlendirilmesi, öldürülmesi 21 yılda devlet eliyle meşrulaştırıldı.
İktidarın “Aslan payını ayırıyoruz” dediği MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içindeki oranı her geçen yıl erimeye devam ediyor. 2023 yılında 9,64 olan oran, 2010 yılından bugüne görülen en düşük oran oldu. Yüksek enflasyona rağmen 21 yılın en düşük 5 oranından biri 2023 yılına ait oldu. Pandemi bile MEB bütçesini arttırmak için gerekçe olmadı. Sadece asgari ihtiyaçlar dikkate alınarak ayarlanan MEB bütçesi, yıllardır yeni yatırımlar için neredeyse hiç kullanılmadı. Rakamsal olarak artış olduğu düşünülse de doğrudan eğitim hizmetlerine yönelik yatırımlar açısından bütçelerde gerçek anlamda bir artışın yapılmadığı görülmektedir. Eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’ya 21 yılda hiç ulaşamadı.
MEB’in artan ama merkezi bütçe içinde sürekli daralan payının en büyük harcama kalemi önceki dönemin eğitim bakanı Ziya Selçuk tarafından “Eğitimde asıl yük öğretmen maaşı” şeklinde değerlendirilmişti. Selçuk’un “Eğitimde asıl yük öğretmen maaşı ile ilgilidir. Öğretmen maaşlarından dolayı yatırıma fırsat kalmıyor. … Yani asıl yük kira varsa kirada ve öğretmen maaşındadır. Geri kalan yük vergi yüküdür ve elektrik, su parasıdır” şeklindeki açıklaması da eğitimde zorunlu kalemler dışında harcama yapacak bütçe olmadığını ortaya koydu. MEB öğretmen maaşını öne sürse de ne gereğinden fazla öğretmen kamu görevinde, ne de öğretmenler çok yüksek maaşlar alıyor. MEB bütçesinin (2023) yüzde 78,70’i personel giderleri iken yüzde 9,18’i sermaye giderleri, 8,95’i mal ve hizmet alımı ve yüzde 3,09’u ise içinde dini vakıf ve derneklerin de olduğu kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferlerden oluşuyor. Devletin eğitim bütçesi her yıl azalırken halkın cebinden çıkan eğitim harcamaları her gün artıyor.
MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında yüzde 17,18 iken bu oran 2009’da en düşük oranı olan 4,57’yi görmüş, 2023’te ise 9,18’de kalmıştır.
21 yılda öğrenci ve veliler müşteri haline gelirken, eğitimde piyasallaşma arttı. Mahalleden mahalleye bile değişen eğitim kalitesi ve olanakları, kısa mesafelerdeki eğitim alanlar arasında bile derin bir uçurum yarattı. Kamusal kaynakların eşit kullanımı tarih oldu. Devlet okulları işletmeye dönüştü, özellikle meslek liselerinde açılan işyerleri ile döner sermayeye para akışı eğitim adı altında öğrencilerin işgücü ile sağlanmaya çalışıldı. Kamu kaynakları özel okullara aktarıldı, devlet okulları kendi kaderine teslim edildi.
Okullaşma oranları açısından son on yılın en dikkat çekici verisi, ilkokulda okullaşma oranının yüzde 99,57’den yüzde 93,16’ya düşmesi, ortaokulda okullaşma oranının yüzde 95,68’den yüzde 89,84’e gerilemesidir. Lisede okullaşma oranı ise yüzde 67,37’den 53,55’e düştü. Okullaşma oranının düşmesine neden olan durumların başında çocukların ekonomik kaygılarla aile ekonomisine dahil olması ve evlendirilmesi ve bu nedenlerle okulun bırakılması ya da örgün eğitim terk edilerek açık öğretim okullarına geçiş yapılması gelmektedir.
Çocuk yaşta zorla evlilikler özellikle 4+4+4 sistemi ile zorunlu eğitime vurulan darbe ile belirgin oranda çoğalmıştı. Bu artış pandemiyle birlikte daha da artmış, devlet yüz yüze eğitime geçişi uzattıkça birçok çocuk okuldan koptu. Bu dönemde sadece evlilikler değil, istismar ve şiddet de artış gösterdi, çocukların fiziki ve psikolojik iyiliklerinin takibi zorlaştı. Çocuk yaşta evlilik ve devamında gelen 18 yaş altı doğum oranları artmaya devam etse de resmi verilerde takip yapmak zorlaştı, resmi nikah yapılmayan tüm evlilikler bu verilerden doğal olarak çıkarıldı. Çocuk yaşta evlilikle gelen istismar, şiddet arttı çocukların eğitim, sağlık ve istihdam hakkı çocukların ellerinden alındı.
TÜİK’in 2022 yılı İstatistiklerle Çocuk verilerine göre, kız çocuklarının toplam resmi evlenmeler içindeki oranı yüzde 2,3. Rapora göre toplam resmi evlilik sayısı ise 561 bin 710. Resmi evlilik sayısının yüzde 2,3’ü hesaplandığında 12 bin 919 kız çocuğunun erken yaşta evlendirildiği görülüyor. Son 10 yılda resmi verilere göre toplam 302 bin 159 kız çocuğu evlendirilmiş.
2002-2021 yılları arasında TÜİK’in açıkladığı verilere göre 16 ve 17 yaşında olup aile onayı ile evlendirilen kız çocukları sayısı 731 bin 16, oğlan çocuklarının sayısı ise 34 bin 795. Aile onayı ile evlendirilen kız çocuklarının sayısı, oğlan çocuklarının sayısının 21 katı. Bu sayı 16-17 yaş ve aile onayı ile yapılan resmi evliliklerin sonucunda ede edilen veri. Resmi nikah olmayan, 16 yaş altında olan çocuklar bu verilere dahil değil. 2002 – 2021 arasında sadece 16-17 yaşında aile onayı ile evlendirilen 1 milyona yakın çocuk var.
UNFPA’nın 1993-2018 yılları arası yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de 18-45 yaş arasındaki her 5 kadından 1’i çocuk yaşta evlendi. Çocuk yaşta evlenen her 3 kadından biri ise yine çocuk yaşta anne oldu. Yine çocuk yaşta evlenen kadınların yarısı şiddete maruz kaldı. TÜİK resmi verilerine göre her yıl binlerce çocuk anne oluyor. Bunlardan bazıları 15 yaşından küçük. Resmi verilere göre 2021 yılında 15 yaşında küçük 117 olmak üzere toplam 7 bin 190 çocuk doğum yaptı. Aynı verilere göre 2020 yılında çocuk yaşta doğum sayısı 8 bin 304, 2019 yılında 10 bin 138. Bu sayı 2019’da 152; 2018’de 187 ve 2017 yılında 273 idi. 18 yaşından küçük toplam çocuk anne sayısı 8 bin 271.
UNICEF’in çocuk evlilikleri 2021 raporunda Türkiye, 202 ülkenin yer aldığı 18 yaşından önce evlenen çocuk oranları listesinde yüzde 14,7 oranı ile 87. sırada yer aldı. İMDAT Derneği 2020 yılı Türkiye Çocuk Evlilikleri Raporu’na göre Türkiye, 15 yaş ve öncesinde evlenen çocuk oranı sıralamasında ise yüzde 2 oranına sahip ve Avrupa’da çocuk evliliklerinde birinci sırada. Ayrıca 25 Şubat 2021 tarihinde yayınlanan TÜİK evlenme istatistiklere göre, 2020 yılında 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarının yaklaşık yüzde 88’i kendilerinden 4 ila 33 yaş büyük erkeklerle evlendirilmiş.
Adalet Bakanlığı’nın 2021 adli istatistiklerine göre toplamda cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar kapsamında 50 bin 370 dosya açılmış bunlardan 20 bin 459’u çocuklara yönelik cinsel istismar davası. 2020’de bu rakam toplam 40 bin 819 dosyada 17 bin 948, 2019’da ise 49 bin 57 dosyada 22 bin 689’u çocuklara yönelik cinsel istismar suçları olmuş. 2012’de çocuğun cinsel istismarı davalarındaki suç sayısı 17 bin 589’du.
Adalet Bakanlığı’nın 2019 yılı verilerine göre 16 yaşındaki çocuk için evlenme izni talebi ile aile mahkemelerinde açılan dava sayısı 13 bin 282. Bu davaların 11 bin 473’ü kabul edildi.
Eğitim Sen 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yıl Sonu Eğitimde Cinsiyetçilik Raporu’na göre 2017 yılının ilk beş ayında en az 182 çocuk cinsel istismara maruz bırakıldı. Yine 2002’den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuk maruz bırakıldığı istismar sonucu hamile kaldı. 15 yaşın altında istismara uğrayarak hamile kalan çocuk sayısı ise 15 bin 937 olarak kayıtlara geçti.
Devlet istismar vb. konularda 2017’den beri veri paylaşmıyor. Veriler çeşitli kurumlardan elde ediliyor.
TÜİK 2022 yılı istatistiklerine göre 6 aydan büyük çocukların sadece yüzde 57,8’i süt ve süt ürünü tüketebiliyor. Yine aynı yaş grubu için her gün ekmek/makarna grubu tüketen çocuk sayısı oranı yüzde 62,4. Çocuklardan sadece yüzde 50,5’i her gün meyve, yüzde 33’ü ise sebze tüketebiliyor. 6 aydan büyük çocuklardan sadece yüzde 12,7’si et, tavuk veya balığı her gün tüketirken fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı yüzde 10,9.
TÜİK’e göre son 1 yılda sinema ve/veya tiyatroya giden 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 39,1 oldu. Çocuklar bu etkinliklere katılamama sebebi olarak yüzde 40,1 oranında, ailelerin maddi olarak bu etkinlikleri karşılayamamasını gösterdi.
TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 18,7 oldu. İşgücüne katılma oranı oğlan çocuklar için yüzde 27, kız çocuklar için yüzde 10. 2021 yılı verilerine göre çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 16,4, 2019 sonuçlarına göre; 5-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 720 bin kişi olup çalışan çocukların yaklaşık yüzde 20’si 14 yaş ve altında. Yine 2019’daki verilere göre çalışan çocukların yüzde 34,3’ü eğitime devam etmedi. 5-14 yaş grubundaki çalışan çocukların yüzde 71,9’u, 15-17 yaş grubunda çalışan çocukların ise sadece yüzde 64,1’i çalışırken eğitime devam etti.
1 gün okul 4 gün iş sloganıyla lise eğitimi boyunca sermayeye teslim edilen çocukların sayısı 1 milyon 326 bin 357 oldu. Sadece SGK verilerine göre çırak ve stajyer adı altında çalışan çocuk sayısı 2 milyon. Bu alanda da devlet tarafından nitelikli bilgiler sunulmuyor. Sadece bir yıl içinde 15-17 yaş çocuk işçi sayısının önceki yıla oranla yüzde 2,3 arttığını görüyoruz. Sigortasız çalışan çocuklar, kayıt dışı çalışan mülteci ve göçmen çocuklar bu verilere dahil değil. En son 2009 yılında elde edilen TÜİK’in 720 bin çocuk işçi verisi göçmen, mülteci, kayıt dışı çocuk çalışanlar da eklendiğinde Türkiye’de milyonlarca çocuk işçi olduğu anlaşılıyor.
İSİG Meclisi 2022 verilerine göre 14 yaş ve altı 211, 15-17 yaş 405 olmak üzere son 10 yılda en az 616 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. İSİG verilerine göre 2018-2022 yılları arasında iş cinayetleri sonucu ölen 14-17 yaş arası çocuk sayısı ise en az 330. İSİG Meclisi iş cinayetleri raporlarına göre; 2013 yılından bugüne geçen on yılda en az 616 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Bu çocukların 96’sı kız 520’si oğlan. 4’ü 4 yaşında, 5’i 5 yaşında, 4’ü 6 yaşında, 5’i 7 yaşında, 12’si 8 yaşında, 12’si 9 yaşında, 24’ü 10 yaşında, 13’ü 11 yaşında, 32’si 12 yaşında, 39’u 13 yaşında, 61’i 14 yaşında, 87’si 15 yaşında, 123’ü 16 yaşında ve 195’i 17 yaşında. SGK kayıtlarına göre; 2013-2021 yıllarını kapsayan 9 yılda 102 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Bu çocukların 3’ü kız 99’u oğlan. 4’ü 14 yaşında, 7’si 15 yaşında, 35’i 16 yaşında ve 56’sı 17 yaşında.
Sendika.Org (Merve Büyüktaş)