Deyim yerindeyse yok olmuş bu kentlerde, insanların kaderine terk edildiği, yaşam savaşı verdiği, ortada devletin olmadığı koşullarda enerji işçileri de gönüllü emeği ile ışık olmaya çalıştılar
Yıkıntılar arasında ve karanlığa mahkûm olmuş kent ve kentler… Deprem bölgesindeki enerji işçileri durumu kendi dillerinden böyle ifade ediyor. Deprem Türkiye topraklarının bir gerçeği ve bunu en acı bir biçimde bir kez daha görmüş olduk.
Kentleri adeta yutan bu gerçeklik ile Hatay’a vardığımda en net biçimde karşılaştım; yıkılan bir kent ve jeneratör sesleri içerisinde cılız yanan sokak lambaları. Yardımın ulaşmadığı yıkıntıların başında bir umut, çaresizce bekleyen insanlar ve karanlık.
Tüm bunların içerisinde deprem bölgesine ışık olmak için yurdun dört bir yanından gelen enerji işçileri, altyapının çöktüğü ve hiçbir koordinasyon bulunmayan bölgede bir nebze ışık olmak için kolları sıvamışlardı.
Yıkılan, dağılan bu kentte insanların kendi olanakları ile yakınlarına ulaşmaya çalışması, yanlarında yakınlarında olan her şeyin harap olduğu durumda yardım bekledikleri mercilerin onları yok sayması halkın dilinde şu cümle ile dökülüyor: “Burada devlet yok.”
Örgütlü bağımsız kurumların dayanışma ve koordinasyon merkezleri sayesinde, mahallelerde arama kurtarma ve temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik faaliyetler yürütülüyor, insanlar yaralarını sarmaya çalışıyordu.
Kentin olağanca karanlığında hem altyapı hem de üst yapının tahrip olduğu bu aralıkta enerji işçileri bir yandan enerji verilebilecek bölgelere yeniden enerji sağlıyor bir yandan da arama kurtarma faaliyetlerine katılıyordu.
Durum çok açık ve netti; yardımın ulaşmadığı ve devletin ortada görünmediği yerde gönüllü emeği ile bütünleşen dayanışma faaliyetlerine katılmak bir gereklilikti.
Bu dayanışma faaliyetlerine olabildiğince dahil olmaya çalışan enerji işçileri, görevli olarak gittikleri bu bölgede kendi yaşam olanaklarını da kendileri yaratmak durumundaydı.
Barınmak için kendi yanlarında getirdikleri çadırları kendileri kurdular. Sonra olabildiğince çevre köylere / mahallelere enerji vermeye başladılar. Arta kalan zamanda da kurtarma çalışmalarının ilerleyebilmesi için kent merkezinde ve çeper mahallerde çalıştılar.
Deyim yerindeyse yok olmuş bu kentlerde, insanların kaderine terk edildiği, yaşam savaşı verdiği, ortada devletin olmadığı koşullarda enerji işçileri de gönüllü emeği ile ışık olmaya çalıştılar.
Hâlâ oradalar, hâlâ devlet yok, hâlâ çadır yok. Ama kapkaranlık değil bu yıkık kentler. Emeğin ve dayanışmanın ışığı var.
Emin Atsız: DİSK/Enerji-Sen Genel Sekreteri
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.