Sosyalizmin ABC’sini bilmeli ki (Kapital okumamış olsa da olur), doğal olaylar neden felakete dönüşüyor anlayabilsin. Anlayabilsin ki kimi suçlayabileceğini, kimi koruyacağını bilsin. Bilsin ki yeniden imar edilirken neye itiraz etmesi, neyi savunması gerektiğini şaşırmasın. Bilsin ki felaketten sonra dilencileştirme hamlelerinin karşısına dayanışmayı çıkartabilsin, tevekkülü değil yağmacı düzene isyanı örgütleyebilsin. Felaketin içinden alternatif, dayanışmacı bir yaşamın nasıl yeşertilebileceğini, kamuculuğun neden yaşamsal olduğunu anlayabilsin, anlatabilsin. Ve ülkenin devrimci insani birikimini felakete maruz bırakılmış insanlarla dayanışmaya nasıl, hangi yol ve yöntemlerle sevk edeceğini bulabilsin
Hatırlama notu da diyebiliriz zira bu dersler daha önce de çıkartılmıştı…
Bu kuşak devrimcilerin önemli bir kısmı 1999 Gölcük ve Düzce, 2011 Van, 2022 İzmir depremleri; 2009 Şavşat, 2021 Batı Karadeniz (Bozkurt) Sel Felaketleri, 2021 Orman Yangınları gibi, doğal olaylarla bağlantılı neoliberal kapitalizmin insani felaketlere dönüştürdüğü birçok afet yaşadı. Son yaşadığımız Antep-Maraş depremi ise depremlerin değilse bile sayılan felaketlerin en büyüğü olduğu gibi Cumhuriyet tarihinin de en büyük felaketi oldu. Depremler, yangınlar, seller doğal olaylardır, önlenemezler ancak kontrol edilebilirler. Dünyamızın yaşamsal çevriminde belirleyici öneme sahip bu ve benzer doğa olaylarının felakete dönüşmesine neden olan insanlardır. Tabii ki tek tek insanlar değil, kapitalist üretim kurallarına, inanışına, kültürüne göre birbirleriyle ve doğayla ilişki kuran insanlardır. En son depremin en büyük felakete dönüşmesinin nedeni de ülkemizde kırk yıldır uygulanan kapitalizmin neoliberal stratejisinin kamuculuğu, kamusal çıkarları ve kamusal denetimi yok etmesidir. Artık her doğal afet insani bir felakete dönüşmektedir. Büyük yıkımın sorumlusu olan neoliberal yaklaşım, “ayağa kalkmaktan” büyük bir beton faaliyeti gerçekleştirmeyi anlıyor. Oysa ayağa kaldırılması gereken on binlerce can kaybıyla, yüz binlerce yaralıyla, yakınlarını, yaşam alanlarını kaybeden insanlarla, göçlerle, yoksullaşma ve işsizlikle büyük bir insani yıkım var. Bu önemli tartışmayı başka yazarlara ve yazılara bırakarak tekrar dersler konusuna dönelim.
Bu kadar felaketten sonra hala ders çıkarmaktan mı bahsediyorsun diyen olursa sonuna kadar hak veririm ama ne yazık ki durum budur.
Birincisi hatta en temel ders her devrimci (özellikle genç devrimciler) “sosyalizmin abcsi”ni*[1] okumuş ve temel arama kurtarma ile temel ilk yardım eğitimi almış olmalıdır (Bu ikisini almamış olan her devrimci eksiktir, felaketler karşısında aciz kalmaya, hatta felakete uğramaya mahkumdur). Yani her devrimcinin bir elinde Sosyalizmin Alfabesi, diğer elinde çekiç-balyoz, hidrolik kriko; bir elinde Sosyalizmin Alfabesi diğer elinde diğerinde sargı bezi… olmalı. Arama kurtarma eğitimi almalı ki jeneratör nasıl çalıştırılır, kriko, manivela, kırıcı-delici nasıl kullanılır, halat nasıl bağlanır, yangın tüpü nasıl kullanılır bilebilsin ve (kendisininki de dahil) hayat kurtarabilsin. “İlk anların ve ilk 72 Saat”in önemini ve öncelikle yapılması gereken işleri; ikaz yeleğini üzerine giyen on örgütlenmiş insanın inisiyatif almasının, diğer insanları organize etmesinin ne kadar yaşamsal olduğunun bilgisine önceden sahip olabilsin.. Bugünkü kentleşmenin mantığını, dere yataklarına neden imar izni veriliyor, inşaatlarda eksik malzeme neden kullanılıyor, denetleyenler neden denetleyemiyor, çalanlar neden çalmadan duramıyor, riskli mahallelerde ve riskli yapılarda insanlar neden oturmak zorunda kalıyor, toplanma alanlarını kim yok ediyor… anlayabilsin. Neden yeterince arama kurtarma ekibi yok, neden yeterince ekipman yok, yangınlar neden söndürülemiyor, insanların enkazlardan çıkartılmasında neden geç kalınıyor… Anlayabilsin ki kimi suçlayabileceğini, kimi koruyacağını bilsin. Bilsin ki yeniden imar edilirken neye itiraz etmesi, neyi savunması gerektiğini şaşırmasın. Bilsin ki felaketten sonra dilencileştirme hamlelerinin karşısına dayanışmayı çıkartabilsin, tevekkülü değil yağmacı düzene isyanı örgütleyebilsin. Felaketin içinden alternatif, dayanışmacı bir yaşamın nasıl yeşertilebileceğini, kamuculuğun neden yaşamsal olduğunu anlayabilsin, anlatabilsin. Ve ülkenin devrimci insani birikimini felakete maruz bırakılmış insanlarla dayanışmaya nasıl, hangi yol ve yöntemlerle sevk edeceğini bulabilsin.[2]
Bu anlattıklarım ufak tefek şeyler, eskilerin deyimiyle çelik-çomak işleri. Ülke siyaseti, seçimler ve seçimlerin ertelenmesi, iktidar çatışmaları büyük işler. Bu ufak tefek işler bakarsınız büyük işlerin çarkına çomak bile sokar. (Not: Ara ara aklıma böyle çelik-çomak işleri gelirse yazarım, siz de yazarsanız, bakarsınız büyük işlere de burnumuzu sokarız).
[1] Aslında “Sosyalizmin Alfabesi diyecektim ama illa o kitap olmasa da başka bir temel kitap, biraz kalın olmakla birlikte Halkevleri’nin Halkın Haklarına dair kitapları da olur.
[2] *Yanlış anlaşılma ihtimaline karşı bir not: politik örgütlerin arama kurtarma örgütlerine dönüştürülmesini, politik mücadelenin yerine dayanışmanın geçirilmesini önermiyorum. Şimdilik, bütün süreçlerin politik iktidar perspektifiyle ele alınması gerektiğini vurgulamakla yetinelim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.