Sosyalist Kadın Meclisleri Genel Sözcüsü Çiçek Otlu, "Kadın hareketi ne politik İslamcı faşist rejimin yanında olmalıdır ne de burjuva restorasyoncu ekibin yanında olmalıdır. Başörtüsü yasasına karşı inanç özgürlüğü dışında kadınların nasıl giyineceği konusu herhangi bir yasada yer alamaz" diyor
Kamuda başörtüsü serbestliğini güvenceye alan ve aile kurumunu yeniden tanımlayan Anayasa değişikliğine ilişkin tartışmalar yoğunlaşıyor.
AKP, “din ve vicdan hürriyeti”ni ve “aile ve çocuğun korunması”nı içeren Anayasa maddelerini değiştirmekle neyi hedefliyor? Bu değişiklik kadın özgürlük mücadelesi açısından ne ifade ediyor? Kadınların meclisteki muhalefet partilerinden beklentisi ne? Kadın hareketi ne yapacak? Kadın örgütleri Sendika.Org’un sorularını yanıtladı.
Sosyalist Kadın Meclisleri Genel Sözcüsü Çiçek Otlu, “Kadın hareketi ne politik İslamcı faşist rejimin yanında olmalıdır ne de burjuva restorasyoncu ekibin yanında olmalıdır. Başörtüsü yasasına karşı inanç özgürlüğü dışında kadınların nasıl giyineceği konusu herhangi bir yasada yer alamaz” diyor.
“Dini vecibelere uygun giyinmeyen kadınları dışlıyor, ötekilleştiriyor”
Önümüzdeki günlerde Meclis’e Anayasa değişikliği geliyor. Bu Anayasa paketiyle AKP sizce neyi hedefliyor? Bu paket geçerse artık bir dini buyruğun gereği olarak başörtüsü Anayasal güvence altına alınmış olacak. Buna kadınların özgürlük mücadelesi açısından nasıl yaklaşmak gerekir?
2023 yılında AKP faşist erkek egemen rejimi kalmayı planladığı başörtüsü yasası ile kadınların bedenini tahakküm altına almak istiyor. Din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen anayasanın 24. maddesini “Kadınların başlarının veya boyunlarının açık ve örtülü olması nedeniyle kamu hizmetlerine girmesi, öğrenim hakkını ve çalışma hakkına engel olamaz” hükmünü eklemeyi planlıyor.
Kadınların kıyafeti yıllar boyunca erkeklerin ve devletlerin tartışma konularından biri olmuştur. Bu maddenin değişikliği ile birlikte kadınları başörtülü-başörtüsüz diye bölmeye çalışıyor. Kadınlar dini inançları gereği örtünebilirler, seçimidir. Bir kadının başörtüsünü gönüllü olarak takıyorsa bunda hiçbir sorun yoktur. İnandığı gibi giyinmeye kadının hakkı vardır. AKP erkek egemen faşist rejim anayasada yapmak istediği madde değişikliği ile başörtüsü takan kadınlara ayrımcılık yapılmasını önlemek amacıyla iddia etse de kadınların nasıl giyineceğini, neresini nasıl örteceğini, başörtüsü takan kadınların nasıl başörtüsü takacağını bile belirliyor. Dini vecibelere uygun giyinmeyen kadınları dışlıyor, ötekilleştiriyor. AKP rejiminin belirlediği kurallar içerisine giyinmeyen kadınların sokakta, otobüste dayak yemesini, şiddet görmesini meşrulaştırılıyor.
CİMER’e yapılan şikayetler sonucunda bazı okullarda kadın öğretmenlerin giyimlerine müdahale ediliyor. Kot pantolon ve taytla gelmemeleri üzerine toplantılar yapılıyor. Şort giydiği için metroda dayak yiyen kadınları biliyoruz. Bir kadın şort, tayt, mini etek giydiğinde tacize, tecavüze uğradığında erkek yargı cezasızlık politikası kararlarına yenilerini ekleyecek.
İran Rojhilat’ta kadınlar saçları görüldüğü için katlediliyor. Gülşen’in yaşam tarzı ve giyimi “ahlaksız” bulunduğu için tehdit ediliyor. Konserleri yasaklanıyor. Kadınlar “elmayı yediği” günahkar görülüyor. Bu günahkar görülme ideolojisi devam ediyor.
“Kadına sürekli evde erkeğe, dışarıda ise devlete itaat etmesi hatırlatılıyor”
Çıkarmayı hedeflediği başörtüsü yasası ile kendi tabanını da konsülü de etmek istiyor. Bizden başka başörtüsünü savunan yok biz gidersek bunlar yine eskisi gibi size başörtüsü taktırmaz, takanları işten çıkarır, okulları almaz, ikna odalarına çeker diyerek tabanına propaganda yapıyor.
Ve önemlisi de kadına sürekli evde erkeğe, dışarıda ise devlete itaat etmesi hatırlatılıyor. Senin üzerinde hak, hukuk, yetki erkek egemen devletin elindedir diyor. İyi bir ev kölesi, bir eş olduğun her koşulda yaşama hakkına sahipsin. Kurallara uymadığın her koşulda ölüme mahkumsun diyor.
Bir başka konu ise evlilik ile ilgili olan maddeyle birlikte evlilik birliği kadınla erkek arasında tanımlanmış olacak. Bu maddenin kadınlar ve LGBTİ+’lar açısından ne ifade ettiğini ve sizin görüşünü belirtir misiniz?
AKP faşist erkek egemen rejimi 2002 yılında iktidara geldiğinden bu yana kadınları eve gönderme politikası izliyor. İlk yaptığı uygulama çalışan kadınların işyerlerindeki kreşlerin kapatılması oldu. Bir çok kadın çocuğunu bırakacağı yer olmadığı için işlerini bırakmak zorunda kaldı. Sonra kadınlara “üç çocuk doğurun” tavsiyelerinde bulunarak kürtaj hakkını gasp etti. Ve kadına kariyer yapmak istiyorsan çok çocuk doğur mesajını verdi. Kadınlara ev köleliği, annelik dışında hiçbir hayat hakkı tanımayacağını nafaka yasası tartışmaları ve İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çıkarak gösterdi.
Sürekli gençleri evlendirmeye özendiren projeler oluşturdu. Kimi zaman evlilik için yüksek kredi olanakları tanıdı. Kimi zaman çok çocuk doğurun çocuk parası alın dedi. Yani gençlerin baba evinden kopmadan koca evine hızlı geçişin transferinin nasıl olacağı arayışlarına girildi. Kadın bakanlığını kapatılarak, aile ve hizmet bakanlığına dönüştürüldü.
“Ailenin korunmasının garantisi kadının ev kölesi yapılması ve LGBTİ+’ların dışlanması nefret cinayetlerine kurban edilmesi ile mümkündür”
Anayasada yapılması planlanan 41. Maddedeki “aile kadın ve erkeğin birlikteliğinden oluşur” düzenlemesiyle çocuk yaşta evliliklerin önünü açarken, LGBTİ+’ların evliliğini yasaklıyor. Erkeğin çokeşli evliliklerinin önünü açıyor. Ailenin kutsallığı kadının ev kölesi olması, erkeğin reis olması üzerine kuruludur. Kadının ve erkeğin eşit olmadığını hatırlatan bir yasa düzenlemesidir. Ailenin korunup güçlendirilmesi politikası aynı zamanda kapitalist erkek egemen sisteminde korunması ve güçlendirilmesidir. Kadının görünmeyen emeğinin karşılıksız olmasının dışında kadınların sermayenin egemenliğinin devam etmesi için ucuz işgücü ordusuna çocuklar doğurması garanti altına alınıyor. Ve ayrıca sömürgeci savaşın devam etmesi için de vatanı için ölecek askerler doğurulması garanti altına alınıyor.
Aile; sermaye ve erkek egemenliğinin korunmasını sağlayan kök hücredir. Bu hücrenin korunmasının garantisi de kadının ev kölesi yapılması ile mümkündür. LGBTİ+’ların dışlanması, nefret cinayetlerine kurban edilmesi ile mümkündür.
Bu anayasa düzenlemesi karşısında nasıl tutum alınmalıdır?
Kadın hareketi yapılacak olan bu iki anayasa değişikliğine karşı tutumu net olmalıdır. Kadın kitlelerini bölen, ayrıştıran politikalara itiraz edilmelidir. Kadın hareketi ne politik İslamcı faşist rejimin yanında olmalıdır ne de burjuva restorasyoncu ekibin yanında olmalıdır. Başörtüsü yasasına karşı inanç özgürlüğü dışında kadınların nasıl giyineceği konusu herhangi bir yasada yer alamaz. Kısıtlanamaz. Ya da referandumun konusu olamaz demeliyiz.
Kadın kitlelerine sistematik bir şekilde giderek AKP faşist erkek egemen rejiminin başörtüsü ve aile yasası ile neyi amaçladığını anlatmalıyız. Bunun için birleşik kadın platformları aydınlatma faaliyetleri yapmalıdır. Çünkü kadına ve LGBTİ+’lara yaşam hakkı tanımayan bir erkek devletle karşı karşıyayız. Önümüzdeki dönem kadın cinayetleri daha fazla artacaktır. Bir de kadının erkekle eşit olmadığı bir yerde Kürtlerin, Alevilerin eşit olmasının imkanı yoktur. Kadınların köle olması için uygulanmaya çalışılan stratejiye topyekûn isyan etmeli ve direnişi örgütlemeliyiz.
Meclis içerisinde bulunan partilerin büyük bir çoğunluğu henüz anayasa paketine dair nasıl tutum alacağını ifade etmedi. Muhalefet partilerinin nasıl tutum alması gerekir?
CHP ve onun etrafında bulunan burjuva restorasyoncu ittifak blokunu özellikle kadın kitlelerini başörtü-başörtüsüz diye ikiye ayırmaya çalışıyor. Propaganda dilini de bunun üzerine kuruyor. Sermayenin egemenliği söz konusu olunca CHP’de sermayenin egemenliğinde yana tutum alacağı için kadın hareketinin taleplerini savunmasını beklemek hayalcilikten başka bir şey değildir. Burada kadınların taleplerini dile getirmesi ve mücadelesinde sözünü dile getirecek olan HDP’dir. HDP kadın özgürlük çizgisi bunu yapması gerektiğini söylemektedir.
Seçim dönemlerinde kadın politikaları hatırlamamalıdır. Çünkü AKP faşist rejimi her gün sistematik olarak kadın özgürlük mücadelesinin kazanımlarına saldırıyor. Erkek egemenliğini pompalıyor. Bu nedenle HDP, AKP karşısında kadın özgürlük mücadelesi çizgisini göstermeli ve Anayasanın değiştirilmesi planlanan 24. Ve 41. maddeler hakkındaki politikasını açıklamalıdır.
“Özgürlüğümüzü kazandığımız zaman, yaşam hakkımızı da kazanacağımızı biliyoruz”
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Biz kadınlar “elmayı yediğimizden” bu yana erkek egemen sistemin belirlediği makbul kadın olmayacağımızı yüzyıllar önce beyan etmiştik. Zincirlere girmeyeceğimiz ortadadır. Jin, Jiyan, Azadi, Kadın, yaşam, özgürlük sloganı 2023 yılında şiarımızdır. Özgürlüğümüzü kazandığımız zaman, yaşam hakkımızı da kazanacağımızı biliyoruz. Bizi köleleştiren, zincirleyen, ikinci cins yapan her şeyle mücadele etmeliyiz. Kadın çizgisini savunmayan, kadının olmadığı hiçbir partinin, örgütün sözlerine inanmamalıyız.
Sendika.Org