Halkevleri, neoliberal politikaların yarattığı yıkıma karşı kamusallık ilkesiyle yeniden inşa fikirlerinin tartışılacağı bir sempozyum düzenliyor. Çeşitli akademisyenlerin, Halkevleri üye ve yöneticilerinin, bu konuda çalışmalar yürüten entelektüel ve aydınların ortak emeğiyle düzenlenen sempozyum 22 Ocak’ta Ankara’da Makina Mühendisleri Odası Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek
Son iki yıldır etkileri daha derinden hissedilen yoksullaştırma politikalarıyla birlikte yaşanan kriz, hem iktidarların hem de geniş halk kesimlerinin gündeminde.
“Bu krizden çıkış mümkün. Krize karşı tek seçenek halkın seçeneğidir!” diyen Halkevleri, neoliberal politikaların yarattığı yıkıma karşı kamusallık ilkesiyle yeniden inşa fikirlerinin tartışılacağı bir sempozyum düzenliyor. Çeşitli akademisyenlerin, Halkevleri üye ve yöneticilerinin, bu konuda çalışmalar yürüten entelektüel ve aydınların ortak emeğiyle düzenlenen “Yok oluştan yeniden inşaya kamusallık sempozyumu” 22 Ocak’ta Ankara’da Makina Mühendisleri Odası Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.
Neoliberal yıkımın ardından kamusal hakların ancak bir ‘geri alma mücadelesi’ konusu olabileceğini vurgulayan Halkevleri, bu mücadelelerin de emeğin iktidar mücadelesi ekseninde ele alınması gerektiğini ifade ediyor.
Sempozyumun tartışma başlıkları ise şöyle:
🗨️Egemenlik ve İktidar Halka!
Yok oluştan yeniden inşaya Kamusallık SempozyumuKrize karşı tek seçenek halkın seçeneğidir! Birlikte tartışmak için davetimizdir.
📅22 Ocak Pazar ⌚️11.00
📍MMO Kültür Merkezi
Selanik Caddesi No:76 KızılayDetaylı bilgi👇https://t.co/Krjak6zGq6 pic.twitter.com/Q6b8rwm6b9
— Halkevleri (@Halkevleri) January 12, 2023
Sempozyumun çağrı metni şöyle:
Yok oluştan yeniden inşaya kamusallık sempozyumu için çağrı
Dünyamız özellikle pandemiden bu yana, kapitalist sistemin yaşadığı en büyük krizin yarattığı çoklu krizlerle boğuşuyor. Artık aynı zamanda bir uygarlık krizi halini almış olan bu tarihsel kriz içerisinden çıkışın tek yolu emekçi sınıflar ortaya koyabilir.
Egemen sınıflar kendi aralarında bölünmüş, içinde bulundukları krize dair geçici ve dönemsel kurtarma taktikleri geliştiriyor. Bu taktiklerin her biri daha çok sömürü, daha çok savaş, daha çok ırkçılık ve cinsiyet düşmanlığı ortaya çıkarıyor. Egemen sınıflar tarafından üretilen hiçbir cevap insanlığın bütününü gözeten bir cevap niteliği taşımıyor.
Tam bu noktada çözüm anahtarı işçi sınıfının elindedir. Yalnızca işçi sınıfı, emekçi sınıflar içerisinde bulunduğumuz kriz koşullarından çıkışa ilişkin yeni bir strateji geliştirebilir. Bu yönde atılacak adımlardan biri kuşkusuz kamusal alanın emekçiler eliyle yeniden inşasıdır ve bu yeniden inşanın başlıca kalkış noktası yaşadığımız toplumsal krizlere cevap arayışımızdır.
Son yıllarda işçi hareketi ve yoksul halk kesimleri yaşadığı krize kendiliğinden yanı ağır basan tepkiler geliştirmiş ve bu doğrultuda bir hareketin imkanlarını da ortaya koymuşlardır. Özellikle iş yerlerinde sendikalaşma çabaları ve ücret talepli eylemler, iş yeri işgalleri oldukça yaygın bir şekilde yaşanmaktadır. Fatura zamlarına yönelik tepki protestoları kitlesel karşılıklar bulabilmekte ve bunun içerisinde kamulaştırma talebi yaygınlık kazanabilmektedir. Hatta düzen siyasetçilerinden görevi işçileri kontrol altında tutmak olan işçi sendikaları konfederasyonu başkanlarına kadar bu talep kabullenilmek zorunda kalabiliyor.
Emekçi sınıflar kendi kaderlerinden yola çıkarak geliştirdikleri bir hareket biçimiyle tüm yaşamın üzerinde belirleyici etkiler sağlayabiliyorlar. Ancak bunu yaşadığımız topraklar üzerinde bir egemenlik iddiasıyla, kendi kaderimizi elimize alma iddiasıyla ve bunun içeriğini oluşturacak bir kamusallığın yeniden/proleter bir içerikle inşası iddiasıyla bütünleştirmek zorundayız.
Tam da bu yüzden sempozyumumuzda neoliberalizmin elimizden neyi aldığını ve bunun karşısında halkın kendi yaşamı üzerinde ortak bir tasavvur geliştirme yani halk egemenliği iddiasını tartışacağız.
Kamusallığın yeniden inşası bir noktada aynı zamanda ortak çıkarın yeniden inşasıdır. Yani emekçi sınıfları bütün farklılıklarıyla birleştirecek bir mücadele hattını inşasıdır. Ortak çıkar bugün neoliberal çöküşün yoksullaştırdığı, haktan mahrum bıraktığı hayatlarımızın döngüsünü sağlayacak bir şekilde haklarımıza ve insanca yaşama ulaşma mücadelesi olmalıdır.
Tam da bu yüzden sempozyumumuzda kamusal hakların, eğitimin, sağlığın, enerjinin, çalışma hakkının, tarım ve gıda egemenliğinin ve barınma hakkının bugün nasıl emekçiler lehine dönüştürüleceğini tartışacağız.
Yoksullaşan hayatların yükü en çok kadınların üstünde yoğunlaşıyor. Bizleri iş gücü olarak gören egemenler, iş gücünün yeniden üretilmesinin maliyetlerini ev içi emeğin üstüne yıkıyor. Bu yüzden bakım emeği yeniden üretim ilişkilerinin eşitlikçi ve özgürlükçü yeniden inşası için sermaye tahakkümünden kurtarılmalı ve yeniden ele alınmalıdır.
Tam da bu yüzden sempozyumumuzda, feminist hareketin deneyimiyle birlikte toplumsal yeniden üretim ve bakım emeğini tartışacağız.
Emekçi halk kesimleri insanca yaşamak istiyor, kendi hayatları üstünde söz sahibi olmak istiyor ve bu istekleri doğrultusunda attıkları her adım bugün egemenlerin krizini daha da derinleştiriyor. Bu yüzden egemenlerin krize verdikleri yanıt faşist baskı ve yasaklardan, ayrımcı ve düşmanlaştırıcı politikalardan, savaşlardan başka bir şey değil. Emekçi sınıflar haklarını geri almak ve yeni bir yaşamın inşasına girişmek için “Halk iktidarı”nın yolunu aramak zorundadır.
Tam da bu yüzden sempozyumumuzda bütün tartışma başlıklarını emeğin iktidar mücadelesi olarak yorumlayarak tartışacağız.
Somut olarak özetlersek; ülkemizde 20 yıllık AKP iktidarı(Son 5 yılı başkanlık adı altında) olarak vücut bulan neoliberal dönüşüm ve giderek çöküş biçimini alan süreç ülkemizde temel haklarına ulaşamayan ve her geçen gün yoksullaşan işçileşmiş bir toplum yarattı. Bu toplumun yönetilebilmesi için kamusal alan neoliberal gerici bir içerikle dönüştürüldü. Bu kamusallıkta işçiler, kadınlar, Kürtler, LGBTİ+’lar yurttaş değil ancak itaat ederse sınırlı bir varoluşa hak kazanan kesimlerdir.
Neoliberal gerici kamuya karşı proleter bir içerikle kamusal alanın yeniden inşası halk egemenliği anlayışının ve hedefinin yeniden inşasıyla, temel haklar mücadelesinin yeniden inşasıyla mümkündür. Ve bu hedef emekçi sınıfları hakları için mücadele ederken özgürlükleri için de mücadele eden, kardeşleşen tek bir organik özne haline getirecektir. Tam da bu yüzden çağımızın krizlerine topyekün yanıt arayışı bütün çalışma başlıklarının içeriğini şekillendirecektir. Ekolojik krize karşı ekolojik bakış açısı, gerici tahakküme ve yurttaşlığın tasfiyesine karşı laiklik, ırkçılık ve cinsiyetçilikle mücadele içeriği aynı zamanda temel haklar için mücadele başlıklarının doğal içeriğidir.
Sempozyumumuz bu hedefle gerçekleştirilecektir ve hedefi bugüne kadar uç vermiş mücadelelerin ufkunu bu yönde geliştirmektir. Dolayısıyla mücadelelerin gelişkinliğine katkı koymayı hedefleyen ara bir duraktır. Sempozyum sonrasında mücadelelerle organik ilişki içinde atölye çalışmalarının geliştirilmesi hedeflenmekte ve yeni sempozyumlar, çalıştaylar, forumlar ortaya çıkartılmalıdır.
Sempozyumda emeği geçenler: Berna Demirdaş, Birol Algan, Bülent Bulduk, Cansu Tekin, Çağrı Kaderoğlu, Dursun Ali Koyuncu, Esra Kaya, Evrim Çakır, Fatih Özden, Gamze Yücesan Özdemir, Gökhan Bulut, Halil Korutürk Özcan, İbrahim Kara, İlhan Yiğit, Kansu Yıldırım, Kutay Meriç, Levent Odabaşı, Meliha Kaplan, Menderes Tutuş, Metin Özuğurlu, Nebiye Merttürk, Neriman Usta, Osman Çokaman, Özgür Bozkurt, Seval Ekşici, Yasin Gündoğan.
Sempzoyumla ilgili detaylı bilgi ve iletişim için tıklayınız.
Sendika.Org