Bir rivayete göre “kavram nesnesini ararmış”. Madem dünyadaki sağa doğru gidişe tek başına faşizm demiyoruz, o zaman kavramı değiştirelim ki nesnemiz de değişsin. Bundan böyle dünyadaki sağ politikalar için gelin “popülist sağ, otokrasi, totalitarizm” ve de tek başına ürkütücü, soğuk, önceki yüzyıldan kalan faşizm demeyelim de; hepsine “güler yüzlü faşizm” diyelim
Trump ile birlikte dünya siyasetinin (ve de kitlelerin) sağa doğru meylettiğine kimsenin itirazı kalmadı. Bununla birlikte dünya sağa doğru koşar adım giderken mevcut olan veya müstakbel sağ rejimleri ifade etmek için ağırlıkla şu üç kavram kullanılıyor: Popülist sağ, otokrasi, totalitarizm. Bu üç kavram seti sadece akademik çevreler tarafından kullanılmıyor. Olan biteni anlamaya çalışan pek çok akıl bu üç kavram etrafında inşa ediyor dünyayı.
Ama ortaya çıkan tablo sadece faşizm kavramı üzerinden tartışılmak istendiğinde ise; birincisi faşizm diyen zinhar derhal ortodoks ilan edilerek çarmıha geriliyor. Faşizm de neymiş? 21. yüzyıla girmişiz, hâlâ 20. yüzyıl kavramları mı kullanılır-mış? Bak bakalım günümüzde faşizmin SD’ler, Kara Gömlelikler gibi sivil ayağı mı varmış-mış? Efenim endüstri 4.0 çağında faşizmin esası olan korporasyon mu kalmış-mış?
Faşizm denilince bayağı itiraz ediliyor. Ancak şahsi fikrim odur ki, faşizm denildiğinde, özellikle sol cenahtan yükselen sert itirazların esas nedeni şu olabilir: Eğer bir rejime sadece faşizm denirse, aklı başında herkes tarihsel olarak da biliyor ki, faşizmle her türden mücadele yöntem ve araçları bambaşkadır. Örneğin faşizmle sandıkla, seçimle mücadele edilmez. Edilir de, faşizmin sadece sandıkta yenilmeyeceği bilinir. Ayrıca faşizm denilirse bir an gelir, köpeksiz köy olduğu halde değnekle gezenin karşısına da bir başka değneğin çıkarılması zorunluluğu vardır. Düşünmemek lazım böyle şeyleri.
Bir rivayete göre “kavram nesnesini ararmış”. Madem dünyadaki sağa doğru gidişe tek başına faşizm demiyoruz, o zaman kavramı değiştirelim ki nesnemiz de değişsin. Bundan böyle dünyadaki sağ politikalar için gelin “popülist sağ, otokrasi, totalitarizm” ve de tek başına ürkütücü, soğuk, önceki yüzyıldan kalan faşizm demeyelim de; hepsine “güler yüzlü faşizm” diyelim.
Kavramımızı bulduğumuza göre nesnemize de bakabiliriz artık. Misallere bakalım:
Güler yüzlü faşizme dair birkaç örnek size çok yerel gelebilir. Ama öyle düşünmeyiniz. Trump, Orbán, Modi, Bolsonaro’nun gülen yüzlerini hatırlamanız yeterli meselenin evrensel olduğunu fark etmeniz için.
Güler yüzlü faşizm kavramı hemen alıcı bulmayabilir. Çünkü sokaklarda nümayiş yapan bağzıları “kahrolsun faşizm” veya “faşizme ölüm, halka hürriyet” gibi çok kaba, pek de tasvip edilemeyecek sloganlar atıyorlar hâlâ. Güler yüzlü faşizmin kendileri ile itinayla ilgileneceğinden emin olmamız lazım.
Son olarak bu yazıdan dolayı güler yüzlü bir polis soruşturma tebligatını vermek için (ama çok aceleleri varsa bir grup güler yüzlü polis de sırf bana nezaret etmek için) evime gelebilir; güler yüzlü bir savcı ifademi alabilir ve güler yüzlü bir hâkim de hakkımda hüküm kesebilir. Böyle bir şey olursa şayet durumu faşizm olarak tarif etmemenizi rica diyorum. Ayıptır! O kadar yazdık, boşuna mı okudunuz?
[1] Garo Paylan’ın 6-7 Eylül Pogromu kanun teklifindeki “pogrom” ifadesi
https://www.gazeteduvar.com.tr/meclis-baskani-sentop-pogrom-ifadesini-kaba-bulmus-haber-1587893
[2] HDP’li vekile polis dayağı iddiası: Ayağı kırıldı
https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/hdpli-vekile-polis-dayagi-iddiasi-ayagi-kirildi-7408749/
* Doğan Emrah Zıraman, Dr. sosylog
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.