Kürtaj hakkı mücadelesine katılanlar, Michigan’daki hareketin karşı karşıya olduğu siyasi koşullar, zorluklar ve hareketin ilerlemek için nelerle mücadele etmesi gerektiği hakkında yazıyor
Riskli ve sonucu ağır olabilir. Roe v. Wade kararı[1] iptal edilirse, 1931 tarihli bir Michigan yasası, tecavüz veya ensest durumlarında bile kürtajı suç haline getirecek. Bu korkunç sonuçla mücadele eden aktivistler olarak, hareketin, kürtaj haklarını savunmak için hangi siyasi perspektiflere ve stratejilere ihtiyaç olduğunu tartışmanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Radikal sağ tarafından Roe v. Wade davasına getirilen meydan okuma, yalnızca kürtajı savunmakla kalmayıp, talep üzerine mazeretsiz ve ücretsiz, güvenli kürtajı garanti eden federal bir yasa uyarınca kürtaj erişimini genişletme ihtiyacını da artırdı. Bernie Sanders bile Kongre’nin kürtajı kanunlaştırmak için bir yasa çıkarması gerektiğini söyledi. Bu, son zamanlarda kürtajı yasallaştırma mücadelesini kazanan Arjantin’deki hareketin taleplerinden biriydi. Ne mahkemeler ne de belediyeler ellerinden alamasın diye federal bir yasa için savaştılar. Nitekim, Roe v. Wade’den beri, kongre tarafından kurulan ve federal olarak korunan bir hak olmadığı temeline dayandırılarak kürtaj haklarını kısıtlamak ve sınırlamak için çabalar durmaksızın sürdü.
Detroit’te Left Voice tarafından yayımlanmış olan feminist bir aktivistin konuşmasında da belirttiği gibi, Demokratlar kürtaj haklarını koruyan yasayı geçirmek için birden fazla fırsatı teptiler. Hatta Obama’nın 2007’de yaptığı ve “Başkan olarak yapacağım ilk şey Seçim Özgürlüğü Yasasını imzalamak” sözünü verdiği konuşmasından alıntı yaptı. Bu konuşmayı yaptıktan iki yıl sonra kürtajın yasama önceliğinde olmadığını söyledi. Bu nedenle, Joe Biden’ın “bacaklarından vurun” sözünün aksine, ara seçimlerde daha fazla Demokrat senatör seçmenin kürtaj haklarını garanti etmeyeceği herkes için açık olmalıdır. Aslında, Pelosi ve Schumer gibi Demokrat Parti liderleri, kürtaj hakları savunucusu ve ilerici rakibi Jessica Cisneros yerine kürtaj karşıtı Teksaslı bir Demokrat olan Henry Cuellar için seçim kampanyası yapıyorlar.
Demokratlar, Biden ve Nancy Pelosi’nin alenen ifade ettikleri gibi, kapitalizmin siyasi partisidir. Dolayısıyla demokratların en çok istediği şey sisteme istikrar kazandırmaktır. Desteklediklerini söyledikleri birçok konu için ciddi bir şekilde savaşmıyorlar çünkü bunu yapmak, işçi sınıfı ve ezilenlerin talepleri için savaşabilmelerine bir yol açacaktır. Bu nedenle kurtuluşumuz asla Demokrat Parti aracılığıyla sağlanamaz.
Hareketin tüm odağını bu meseleye taşımak için hareketin tabanı tarafından demokratik olarak kontrol edilen örgütler geliştirmeliyiz. Bu tür örgütler, ister okullarda ve işyerlerinde eylem komiteleri olsun, ister Michigan Coalition for Reproductive Liberation (MCRL) gibi koalisyonlar olsun, işçi sınıfının ve ezilenlerin, özellikle kadınların, transların çıkarlarını ifade eden kolektif liderliğe dayanmalıdır. Roe’yu devirme tehdidinden doğrudan etkilenecek olan, atanmış ikili cinsiyet sisteminin dışındakiler, LGBTQ+ ve beyaz olmayan insanlar olacaktır. Bu da, hareketin hedeflerinin seçim tutkuları veya seçim isteyen politikacıların ihtiyaçları tarafından altüst edilmemesini sağlamak adına kuruluşların siyasi olarak bağımsız olması gerektiği anlamına gelmektedir. Bu komiteler ve koalisyonlar demokratik bir temelde çalışmalı ve hareketin bir bütün olarak hangi yöne gittiğine, taleplerinin neler olduğuna ve hangi strateji ve taktikleri kullanacağına dair kolektif kararların alınabileceği fırsatlar yaratmalıdır.
Karşı karşıya olduğumuz güçler ve devlet kurumları çok büyük; bu nedenle, ancak kitlesel eylem yoluyla kazanabiliriz. Aynı zamanda, taban örgütleri ve eylem komiteleri yaratırken sendikalar ve Planned Parenthood ya da National Organization of Woman (NOW) gibi kürtaj haklarını destekleyen daha büyük sosyal adalet örgütleri gibi kitle örgütlerini harekete geçirmemiz gerekiyor. Emek mücadelelerinin arttığı bir zamanda, on binlerce işçiyi ve ezilen insanı temsil eden bu örgütlerin tüm enerjilerini, adalet ve özgürlük için savaşmaktan çok kapitalizmi istikrara kavuşturmaya yatırım yapan Demokrat Parti’ye harcamak yerine temsil ettikleri insanların yaşamlarını savunmak için tüm güçlerini kullanarak mücadele etmelerini sağlamalıyız.
Michigan Başsavcısı Dana Nessel ve Michigan’daki yedi bölge savcısı kürtaj yasağını uygulamama taahhüdü imzaladılar, ancak hareket, yasağın uygulanmasını önlemek için savaşmadığı sürece -buna, kapatmayı reddeden kürtaj kliniklerini militanca savunmak da dahildir- bu taahhüt sadece sembolik bir jest olarak kalacak.
Wall Street Journal’a göre birçok kürtaj kliniği, Roe’nun devrilmesi durumunda kapatmayı planlıyor çünkü sağlayıcılar ve bazı doktorlar tutuklanmaktan korkuyor. Bu endişe anlaşılabilir de olsa, sokaklardaki hareketin karşılamaya hazır olduğu bir yasağa cesurca meydan okumazlarsa, toplumsal sonuçları hakkında daha fazla endişe duymalılar.
Hareket, bu klinikleri açık kalmaya teşvik etmeli veya bu klinikleri çalıştıran işçi ve doktorları, eğer klinik sahipleri bunu yapmayı reddederse, onları hareketin yanında açık tutmaya ikna etmelidir. Böyle cesur bir hareket, yasağa itiraz etmek ve kürtaj hakkını koruyan eyalet ve federal yasaların çıkarılmasını zorla talep etmek için önemli bir fırsat yaratacaktır.
Karşılığında, hareketin “olağan işlerin” aksatılması ve işçi sınıfının ve ezilenlerin kolektif iktidarının karşısına devletin ve rahmi olan insanların bedenleri veya yaşamları üzerinde hiçbir kontrole sahip olmadığı distopik bir gelecek yaratmaya kararlı sağın şiddetle üzerine eğildiği baskıcı eylemlerinin karşısına koymak için çoklu taktikler uygulamaya hazırlıklı olması gerekecekti. “Adalet yoksa barış da yok!” sloganının bir anlam ifade etmesi için grevler, iş bırakmalar ve yıkıcı gösteriler düzenlememiz gerekiyor.
Hareket, işçi sınıfının kolektif gücüne güvenmeli ve sınırlı enerji ve umutlarını davalara yatırmamalı, ki zaten mahkemeler neden onlara güvenemeyeceğimizi gösterdiler. Vali Gretchen Whitmer ve Planned Parenthood tarafından açılan dava veya Kasım 2022 Michigan oylamasında kürtaj haklarını yerleştirme çabası içinde açılan davalar örnek olarak verilebilir. Bir seçmenin ötekileştirilmiş bir grubun hangi haklara sahip olduğuna karar vermesine izin vermek aslında demokratik olmayan bir uygulamadır. Yurttaşlık hakları hareketindeki yöntemimiz bu olsaydı, Güney’de Jim Crow’u[2] asla yenemezdik.
Roe v. Wade’in yaklaşan iptali ve kürtaj haklarının devlet düzeyinde onlarca yıldır erozyona uğraması, Anayasa Mahkemesi kararlarının ezilenlerin haklarını korumakta tek başına yetersiz olduğunu açıkça göstermektedir. Mücadelemiz ulusal bir mücadele olmalı. Yoksa en iyi ihtimalle, ya kürtaj haklarını korumaya yönelik yerine getirilmeyen vaatler dağıtan politikacıları ya da sürdürülebilir olmayan ve merdivenaltı kürtajlar için riskli ağlar örgütlemeye yönelik politikacıları seçmeye ikna edilen devlet düzeyinde örgütlenmeye dönüşme riskiyle karşı karşıya kalır. En kötüsü de, yalnızca yerel mücadelelere odaklanmak bizi, sağı ve devletin yasağı uygulamak isteyen diğer kesimlerini yenmek için dayanışmasına ihtiyaç duyacağımız ve şansımız varsa dayanışma göstermemiz gereken hareketin geri kalanından izole ve kopuk bırakıyor. Kürtaj hakları hareketi ulusal düzeyde mobilize olmaya, ayrımcılığa karşı mücadeleleri desteklemek için Jim Crow’un Güney’ine giden Özgürlük Binicileri[3] gibi en baskıcı kürtaj karşıtı yasalara sahip eyaletlerde kürtaj hakları kampanyaları yapmak için cesur ve tavizsiz hareket etmeye hazır olmalıdır.
Ulusal düzeyde, özgür, güvenli, yasal kürtaja erişimi garanti eden bir federal yasa talep etmemiz gerekiyor ve bu talep ancak güçlerini yerel mücadelelerden ulusal bir mücadelede birleştiren bir hareket tarafından kazanılabilir.
Son 50 yıldır, kendilerinin haklarımızı korumak yönünde bir adım atmamasına rağmen sağın haklarımızı elimizden alacağı haklı korkuları üzerine kampanya yürüten politikacılara meydan okuyabilecek yegane şey Arjantin’deki gibi ulusal düzeyde örgütlenen, siyasal olarak bağımsız bir harekettir.
Trans gençlik, LGBTQ+’lar, göçmenler ve ırksal azınlıklar gibi diğer ezilen grupların hakları saldırıya uğramaya devam ettikçe ve sızdırılan Roe v. Wade kararının emsal teşkil etmesiyle açılan yeni yollarla aşındıkça ulusal düzeyde siyasi olarak bağımsız örgütlenme biçimleri de daha önemli hale gelecektir. Sızdırılan Anayasa Mahkemesinin mahremiyet haklarını sorgulayan kararındaki dil, sağın kapitalist beyaz heteropatriyarkal hegemonyayı dayatabileceği yeni hukukun yolunu açıyor. Teksas, Arizona, Louisiana ve Alabama gibi eyaletler, trans sağlık hizmetlerine yönelik saldırıları yasalaştırmaya çoktan başladı ve bu karar, “Oğlancılık yasalarını”[4] yeniden yürürlüğe koyup eşcinsel evliliği yasallaştıran kararın bozulmasına yol açabilir ve bazı eyaletlerde doğum kontrolüne erişim bile tehdit altında olabilir. Kararın hükümet gözetimi ve veri gizliliği üzerinde etkilerinin olabilmesi de söz konusu.
Kürtaj hakları hareketi, bu mücadelelerin birbiriyle bağlantılı olduğunu kabul etmeli ve kendisini diğer ezilen insanlarla birlikte ortak mücadeleye girişmeye ve kolektif gücümüzü artırmak için harekete geçmeye hazırlamalıdır.
[1] ABD Anayasa Mahkemesinin ABD’de kürtajı yasallaştıran dönüm noktası niteliğindeki kararı.
[2] Jim Crow yasaları 19. ve 20. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri’nin güney eyaletlerinde çıkartılmış ırksal ayırmacı yerel yasalardı.Yasalar, ABD’deki yeniden yapılanma döneminde Siyahilerin elde etmiş olduğu politik ve ekonomik kazançlara karşı çıkartılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi, 1954 yılında devlet okullarında ırksal ayırmacılığı Brown v. Board of Education davasında anayasaya aykırı bulmuştur. Bu kararın eyalet bazında uygulanması ise uzun yıllar sürmüştür. Geriye kalan Jim Crow yasaları, 1964 Medeni Haklar Yasası ile 1965 Oy Hakkı Yasası sonucunda yürürlükten kalkmıştır.
[3] Özgürlük Binicileri toplu taşıma ve eyaletlerarası karayollarında siyah ve beyazların aynı araçta, aynı koltuklarda oturmalarına izin verilmemesi uygulamasını protesto etmek amacıyla özellikle Güney eyaletlerde seyahat eden aktivistlerdir.
[4] Oğlancılık yasaları veya Sodomi yasaları, cinsel suçlar olarak cinsel ilişkileri sınıflayan bir yasadır. Tipik olarak mahkemeler tarafından üreme ile sonuçlanmayan herhangi bir cinsel ilişkiyi kapsayacak biçimde anılır.
[Left Voice’teki İngilizce orijinalinden Elif Nur tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.