Yoksullaşan üniversitelilerin, iktidarın engelleme çabalarına ve türlü bahanelerine rağmen erişebildiği son sosyal yaşam kırıntısı olan bahar şenliklerine dört kolla sarılması sınıfsal bir öfkenin yansımasıdır
İki senelik uzaktan eğitimin ardından eylül ayında kampüslere döndük. Yüz yüze eğitim mi online mı yoksa hibrit mi olacak derken seneyi bitirdik. Sosyalliği unuttuğumuz, birlikte eğlenmeyi unuttuğumuz bu iki yıldan sonra yaz da gelince bahar şenlikleri, belediye konserleri ilgi odağı oldu tabii. Üniversitelilerin eğlenmeye merakı yalnızca salgın ve kapatma sürecinden değil elbette. Sağlık kriziyle derinleşen yoksullukla beraber yemek yiyebilmek, ev/yurt kirasını ödeyebilmek, ulaşımı karşılayabilmek için genç olmak hatta yaşamak namına ne varsa vazgeçmek zorunda bırakıldık. Bu yüzdendir ki parasız film gösterimi, konser, etkinlik, hatta çuval yarışı bile olsa üniversiteliler bir arada olmak; arkadaşlarıyla para derdi olmadan eğlenebilmek için akın ediyor.
Bunun yanı sıra kampüs yaşamının olmadığı yani bir araya geliş zeminlerinin daraltıldığı, bilgi üretiminden uzaklaştırıldığı bugünün üniversitelerinde üniversiteliler artık kendini üniversiteli gibi hissetmiyor. Taşra üniversitelerinde ise üniversiteli kimliğinin yıpranması daha yoğun yaşanıyor; dersleri online olduğu için okula gitmeyen ancak yemekhane fiyatı dışarıda yemekten daha ucuz olduğu için kampüse yalnızca öğle yemeği için gelip ardından evinde online eğitime geri dönen arkadaşlarımız var.
Bir araya gelişe ve sosyal yaşama yönelik hasretin en yakın örneğini ve en yakıcı sonucunu AKP’nin gençlik festivali adıyla yaptığı Adana mitinginde gördük. Yalanlar, alınmayan güvenlik önemleri üç sıra arkadaşımızın canına mal oldu. Konuya dair çeşitli şeyler söylendi. “Yurtların gruplarında yurt yöneticileri tarafından herhangi bir ücretsiz konsermiş gibi paylaşılıp kandırıldı üniversiteliler” diyen de var; “Hayır AKP mitingi olduğu başından belliydi” diyen de. Bence burada dikkat çekilmesi gerekenlerden birincisi miting için gençleri yalanlarla toplamaya KYK’nin de alet olması. Bir diğeri de sırf parasız olduğu için yaşadığı kentten başka bir kente eğlenmeye gitmek isteyen üniversitelilere yönelik küçümseyici tavır.
Üniversitelilerin sınıfla kurduğu organik bağın arttığını, proleterleşmeyi en somut biçimleriyle hissettiğini tartıştığımız bu dönemde parasız konserler ve bahar şenlikleri artık daha da sınıfsaldır.
Biraz da bu bahar şenliklerinin içeriğine bakalım. Ankara Siyasal’ın köklü geleneği İnek Bayramı pandemide verilen aranın ardından İmam[1] sürpriziyle gerçekleştirildi. Bayram boyunca akşamları hem arka bahçede hem ön bahçede konser ve fasıl olur, son birkaç senedir bunlar dekanlık kararıyla 21.00’de kampüsün tamamen boşaltılmasıyla son buluyor. 80 yıllık geleneğin İmam’ı önce cihatçı gruplar tarafından kampüsün önünde hedef gösterildi. Ardından da rektörlük tarafından “ilkelerle bağdaşmadığı” öne sürülerek soruşturmayla karşılandı[2]. Dinci gericilik Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün ilkesi olabilir ama öğrencilerin ilkesi olmadığı fakülteden yükselen “İmam bizim onurumuzdur” seslerinden[3] anlaşılıyordu.
Yine Ankara Üniversite bu sene ‘kendi ilkelerince’ bir bahar şenliği organize etti. 3 gün süren şenlikten her akşam kadınlar taciz şikâyetiyle ayrıldı. Lakin Rektörlük alkol önlemini unutmamıştı. Kampüse ambalajı açılmış şişeler alınmadı, özel güvenlikler de bu konuda epey ‘gayretle’ çalıştı.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesindeki (AYBÜ) şenlikte Kadın Çalışmaları Topluluğuna “resmi” olmadığı için stant açtırılmadı ama ÖSO bayraklı stant görebildik. Geçtiğimiz bir ayda bunun gibi epey örnek gördük. Üniversitelileri AKP Gençlik Kolları üyesi sanan rektörler, lütuf gibi sundukları bahar şenliklerinde bile üniversitelilerin onların istediği biçimde eğlenmesini şart koştu. Ya ‘makbul’ bir genç olup alkol almadan, belli saatler içerisinde müziğimizi dinleyip eve/yurda dönecektik ya da kendi üniversitemizde eğlenmeyecektik. Kadınlar ve LGBTİ+’ların güvenliği gündem bile olmadı.
Birkaç örnekle değindiklerim bahar şenliklerinin yapılabilen kısmında yaşananlardı. Bir de “milletimizin hassasiyetleri” denilerek yasaklanan, iptal edilenler var. Pençe-Kilit operasyonunda hayatını kaybeden askerler bahane edilerek şenliklerin ODTÜ’de ve AYBÜ’de bir günü; Yıldız Teknik Üniversitesinde (YTÜ) bir günü iptal edildi.
Bu sene 34. kez düzenlenen ODTÜ Bahar Şenlikleri yıllardır bir biçimde engellenmeye çalışılıyor. Engellenmeye çalışıldığı her yıl ODTÜ’lülerin yoğun karşı çıkışlarıyla karşılaşan Rektörlük bu sene kendine bahane olarak “milli değerleri” buldu. Her gün kadınların katledildiği, insanların açlıktan intihar ettiği, nefret cinayetleri işlendiği memlekette AKP’nin savaş politikaları yüzünden yaşamını yitiren askerlerin iptale bahane gösterilmesi üniversiteliler için de inandırıcı değildi ki ertesi gün şenliğe on binlerce kişi katıldı. Şenliğin ikinci gününde yapılan geleneksel Devrim Yürüyüşü’nün kalabalığı ve şenlik boyunca sahneden dahi hep bir ağızdan atılan “Verşan Kök ODTÜ’ye rektör olamaz” sloganın coşkusu ise rektörlüğün hiçbiri öğrenci yararına olmayan uygulamalarının başka bir tezahürü.
“Genel ahlaka” uymayan kadın sanatçıların, Kürt müzisyenlerin sahnelerinin bir bir iptal haberlerinin de bugünlerde gelmesi tesadüf değil. AKP, kendini var edemediği her yere gericiliğini, ırkçılığını, kadın düşmanlığını kuşanıp saldırıyor. İktidarın bir türlü kendi çizgisine getiremediği gençliği yoksullukla, dinci gerici uygulamalarıyla, “makbul” olmayanı dışlamasıyla terbiye etmeye çalışması ise Mülkiye’de, ODTÜ’de geleneğin daha coşkulu sahiplenilmesine; izin verilmemesine rağmen AYBÜ Kadın Çalışmaları Topluluğunun pankart açıp slogan atmasına yol açıyor.
“Yasaklarınızı da sermaye için düzenlenen festivalleri de kabul etmiyoruz” diyen arkadaşlarımız İstanbul’da Alternatif Bahar Şenliği[4] organize ediyor. Konseri yasaklanan sanatçıları, şarkılarını hep bir ağızdan söylemeye; üniversitelinin şenliğini üniversitelilerle tasarlamaya çağırıyor.
Yoksullaşan üniversitelinin, iktidarın engelleme çabalarına ve türlü bahanelerine rağmen erişebildiği son sosyal yaşam kırıntısı olan bahar şenliklerine dört kolla sarılması sınıfsal bir öfkenin yansımasıdır. Kendi neslini yetiştiremediğini kendi ağzıyla söyleyen Erdoğan, gençliğe açıktan saldıradursun; gençlik bugün bunca güvencesizliği bunca geleceksizleştirmeyi kabul etmiyor ve kendi renkleriyle direnmenin yöntemini buluyor!
[1] İnek Bayramı, Mülkiye’nin 90 yıllık eleştiri, mizah ve hicivden oluşan geleneğidir. Osmanlı’daki bayram töreniyle şekilsel bir benzer kurularak “imam duasıyla” açılır. İmam kılığındaki bir öğrenci İnek Duası isimli konuşmasında sene içerisinde kampüste ve memlekette yaşanan toplumsal olaylara değinir; iktidarı hicveder. 1940’lı yıllardan beri yapılan İnek Bayramı ve bunun içindeki İnek Duası, 2016 yılında İslamcılar tarafından hedef gösterilince İmam kılığına giren öğrenciye dava ve idari soruşturma açıldı. O yıldan bu zamana kadar da İmam figürü ve İnek Duası, İnek Bayramlarında kullanılmadı. Dava açılan öğrenci, 2022 Ocak’ta beraat etti. Beraat kararı gelince de bu seneki İnek Bayramı’nda bir sürpriz yapılarak altı yıl aranın ardından İmam ve İnek Duası sahne aldı.
https://sendika.org/2022/05/mulkiye-inek-bayraminda-alti-yil-sonra-yeniden-imam-ve-inek-duasi-saldirmaya-calisan-gericiler-yuhlandi-dekan-salonu-terk-etti-655694/
[2] https://sendika.org/2022/05/ankara-universitesi-rektorlugu-80-yillik-gelenege-ilkelerimizle-bagdasmayan-dedi-inek-bayramina-sorusturma-656017/
[3] https://sendika.org/2022/05/inek-bayramini-hedef-alan-islamcilar-kampus-disinda-eylem-yapti-mulkiyeliler-cevabi-fakulteden-haykirdi-imam-bizim-onurumuzdur-655872/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.