İlk yıllarda EPDK Dağıtım Bölgeleri için kayıp-kaçak elektrik kullanımı için güncel durumu ve hedefleri içeren tablolar yayımlardı. Sonra kayıp-kaçak elektrik kullanımı için bir havuz oluşturdu ve dağıtım şirketleri bölgelerindeki kayıp kaçakları bu havuzdan finanse etmeye başladı. Sonuç olarak resmi verilerde kayıp-kaçağın küçülememesi doğal hale geldi, ne de olsa çifte kazanç söz konusu
Elektrik zamları sonrası faturaların ödenemez olması beni öğrencilik yıllarıma götürdü, nedense. Arkadaşlarım elektrik bölümünde okumam dolayısıyla sayaçlarına müdahale etmemi isterlerdi. Ben bu durumu etik bulmazdım. Bir gün İranlı bir öğrenci arkadaşımız bizimkilerin sorununu çözdü.
Doğru bilinen yanlışlar kitapçığının bir maddesinde kaçak elektrik kullanımının yaygınlığı olmalı. Resmi verilere göre ülkenin bazı yerlerinde %70 kaçak elektrik kullanımı var[1]. Yaygın inanışa göre doğu ve güneydoğuda çalınan elektrik dolayısıyla biz batıdakiler çok ücret ödüyoruz.
Elektrik dağıtımının özelleştirilmesi öncesi geliştirilen bu düşünce zihinlerde iki olguya hizmet etmekteydi; ‘özelleştirme ihtiyaçtır’ ana fikirken ‘birilerini ötekileştirme ve olanları görmezden gelme’ yardımcı fikirdi.
90’lı yıllarda kayıp-kaçak kullanımı biri birden gündem oldu. Adli bir durum olan kaçak elektrik kullanımı nedense maliyetlerin içerisinde yer almaya başladı. Güya hesaplar yapıldı, kayıp-kaçak elektrik kullanımı miktarı duyuruldu. İnandırıcı bulmuyorum çünkü o yıllarda üretim tesisleri ve trafo hatlarının sayaç ve ölçü devreleri doğru ölçüm yapacak yeterlilikte değildi[2].
Kurumda çalıştığım[3] süre içerisinde kayıplarının ne kadar olduğunu belirlemeye yönelik herhangi bir bilimsel çalışmaya şahit olmadım. Her şey kabuller üzerinden yapılan propagandaydı[4].
Yanlış anlaşılmasın ‘kaçak kullanım yok’ demiyorum ‘bahsedilen oranlarda yok’ diyorum. Ve bir de var olan kaçağın asıl sorumlusunun sanayi[5] ve büyük tarım işletmeleri[6] olduğunu söyleyebilirim. Ancak konumuz bu değil.
Konumuz ‘kaçak kullanım’ ekonomisi.
Dağıtım şirketleri satılırken talipler tekliflerinde var olan kayıp kaçak miktarını ne kadar sürede ne kadar azaltacaklarını da belirtir çizelgeler sunmuştu. Bu çizelgeler değerlendirmede önemli bir unsurdu. Kayıp-kaçağa yönelik çizelge nihai sözleşmenin parçasıydı. Sözleşmede bağıtlanan oranların zamanında tutturulamaması halinde cezai maddeler işleyecek, ayrıca kâr oranları da azalacaktı. Takip eden var mı[7]?
İlk yıllarda EPDK Dağıtım Bölgeleri için kayıp-kaçak elektrik kullanımı için güncel durumu ve hedefleri içeren tablolar yayımlardı. Sonra kayıp-kaçak elektrik kullanımı için bir havuz oluşturdu ve dağıtım şirketleri bölgelerindeki kayıp kaçakları bu havuzdan finanse etmeye başladı. Sonuç olarak resmi verilerde kayıp-kaçağın küçülememesi doğal hale geldi, ne de olsa çifte kazanç söz konusu[8]. Yoksa sözleşmelere göre on yıl önce kayıp kaçağın maliyeti satın alan firmalara kalmış olacaktı.
Dağıtım tesisleri mülkiyeti kamuda kalmak kaydıyla belirli süreler üzerinden işletme devri yöntemiyle özelleştirildi. Yani, satış dediğimiz şey kâr garantili işletme devri. Şirketler tekliflerinde bu işletmeyi şu ücret karşılığı işletirim diye verdi. Sözleşmede bu değer ve anlaşılan kurallar üzerinden bağıtlandı. Mülkiyet devri söz konusu olmadığı için sistemin geliştirilmesi için yapılacak yatırımlar kamu tarafından karşılanması gerekmekteydi. 2001 yılında çıkartılan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Dağıtım Şirketlerince yapılacak yatırımlar TEDAŞ onayı ve denetimiyle yapılıyordu. Yatırım maliyetleri de malın gerçek sahibi olması dolayısı ile TEDAŞ bütçesinden karşılanıyordu. 2016 yılında çıkartılan 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile yatırımların onay ve denetimi EPDK’ya aktarıldı. Ancak yatırım maliyetlerine dair düzenleme yapılmadı. Hatırlanırsa faturalara yansıtılan sayaç okuma bedeli, kayıp-kaçak elektrik kullanımı bedelleri, mahkeme kararları ile geri alınmaya başlanmıştı. Mahkemelere yönelik baskının etkili olmayacağı anlaşılınca 6446 sayılı yasadan üç ay sonra çıkarılan 6719 sayılı kanun ile yasaya kayıp-kaçak elektrik kullanım bedellerinin faturaya yansıtılmasını engellemeye yönelik dava açılamayacağı hükmü kondu. Gerçi bu hüküm Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildi ise de yasaya eklenen yatırım maliyetlerinin faturalara bir formülasyonla yansıtılması hükmü gözlerden kaçtı.
EPDK yasanın kendisine verdiği yetkiyi bir adım daha genişletmiş ve tarifeler yönetmeliğine dağıtım için yapılan yatırım harcamalarına ilişkin makul bir getiri hükmünü de ilave etmiştir. Yani yatırım harcamalarının abonelerden tahsil edilmesinin yanı sıra o harcama yapılmasaydı ne kadar getiri sağlayacağı hesaplanarak faturalara yansıtılmaktadır.
Yatırımlar sermayeyi geliştirici, yoğunlaştırıcı araçtır. Yatırım sermaye artırımıdır. Yatırım amortisman enstrümanı üzerinden vergiden düşülerek finanse edilir. Yatırımlar maliyet unsuru olarak ele alınamaz çünkü sabit değerdir. Elektrik faturalarında yatırımların ve olmayan faizinin maliyet unsuru olarak değerlendirilmesi bana şu soruyu sordurtmaktadır:
Yatırımların faturalara eklenmesi dolayımı ile abonelerin Dağıtım Tesislerinin ortağı olduğu söylenebilir mi?
Not: bir önceki yazıda Türkiye’nin elektrifikasyonunun 90’ların yerine sehven 80’lerin ortalarında tamamlandığını yazmıştım, özür dilerim.
Dipnotlar:
[1] Sözüm ona %70 kaçak varmış bu mümkün mü resmi aboneleri ve kayıpları çık geriye kalan hepsi kaçak, yani yersen…
[2] Basit bir örnek vermek gerekirse bir santralin çıkışında bulunan sayacın çarpanının bir milyon olduğunu gözlemlemiştim. Yani ölçü trafolarının oranlarının hatasız olduğunu kabul etsek bile 1GWh hata payı var.
[3] Çalışmaya TEK’te başladım, TEİAŞ’tan emekli oldum
[4] II. Enerji Sempozyumunun açılışında yaptığı konuşmada Süleyman Demirel açıklanan oranlarda olmasının imkansızlığını bir mühendis olarak “bu kadar kaçak olması için herkesin kaçırması gerektiğini” söyleyerek dile getirmişti.
[5] Başta elektrik olmak üzere su vs. temel ihtiyaç maddelerinin ücretsiz olmasını istemek kaçak elektrik kullanımını görmezden gelinmesini sağlamaz. TEDAŞ’ın Adana Müessese Müdürlüğünde mühendis olarak çalışan Hasan Balıkçı fabrika denetimlerinde kaçak kullanım tespit eder ve işlemleri başlatır. İşlemleri geri alması için amirleri, siyasiler vs. tarafından yapılan baskılara boyun eğmediği için Ş.Urfa’ya kaçak taraması için sürülür. Urfa’da hain bir pusuda öldürülür.
[6] Yüksek gerilim hatlarına kanca atılarak kullanılan ve korucularca korunan mobil trafolar otoritelerin bilgisi dahilindedir
[7] Sözleşmeler Ticari Sır haline getirildi ve toplumdan özenle gizlendi
[8] Bir yandan ilan edilen resmi kaçak üzerinden havuzdan pay alınırken diğer yandan tahsilatlar muhasebeleştirilmiyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.