Peki bu ortaya çıkan ‘sinema salonlarının projeksiyon cihazının parlaklığını kısması’ sorunundan kendilerinin haberi var mı? Son dönemde seyircilerden, yönetmenlere herkes Mars Group’un bu rant düşkünü yöntemlerinden bir hayli rahatsız. Gökhan Tiryaki’nin harika çekimleri ve Sony 4K kameralarının desteğiyle birlikte Nuri Bilge Ceylan’a ‘Kış Uykusu’ ile Altın Palmiye’yi kazandıran teknolojiyi hangimiz izleyebiliyoruz? Sanatın zincirlemesi ve franchisingi olursa, salonlar izleyici ile değil müşteri dolar
Sinema, benim için her zaman büyüleyici olmuştu. Küçük yaşlardan beri, dev ekranların içinde oynayan o filmler hayallerimi süslemiş, sinemanın büyüsünün etkisi altında kalmıştım. Ta ki geçtiğimiz günlerde Dune (2021/ Denis Villeneuve) filmine gidene kadar. Filmi PodyumPark Cinemaximum’da tam 21 liraya bilet alarak izledim. Uzun zamandır heyacanla beklediğim bir filmdi. Film başlamadan önce oynatılan reklamlarda aslında bir terslik olduğunu hissetmiştim. Bilet alırken, sırada beklerken kenarlarda ve gişe arkasında oynatılan popcorn ve tatil reklamlarına sıkça maruz kalmıştım. Bilet sırasında maruz kaldığım reklamlarla sinema solununda da karşılaştım. Ama salonda izlediğim reklamların çözünürlüğü bir hayli düşüktü.
Cinemaximum’un pembe rengine sinemaya giden çoğu kişi aşinadır ama perdede gördüğüm renk, bej rengini andırıyordu. Film başladığında düzelir umuduyla bekledim ama düzelmedi, bu nedenle filmin yaklaşık 25 sahnesini göremedim. Tabi haliyle filme ve filmi çekenlere öfkelendim. Filmi izledikten sonra Twitter’a girdiğimde birçok izleyicinin bu konuyla ilgili şikayetiyle karşılaştım ve hiç tasvip etmesemde filmi Torrent üzerinden indirip tekrar izledim ve film muazzamdı.
Ama sinemada neden bu kadar kötü şekilde izledim? İnternette okuduğum ve gördüğüm söylentilere göre, sinema salonları projeksiyon cihazlarının ayarlarıyla oynuyor. Ekşi Sözlük’te ‘laomedon’ isimli kullanıcının açtığı ‘sinema salonlarının parlaklığı kısması’ isimli konu başlığında aktardığına göre, projeksiyon cihazlarının tasarruf moduna alınması ve görüntüyü düzgün aktaramamasını anlatıyor.
‘laomedon’ isimli kullanıcı sebebini ise şu şekilde açıklamış: “Peki neden bu yapılıyor? tamamen projeksiyon cihazının ampul ömrünü uzatıp daha uzun kullanmak için. örnek olarak benim projeksiyon cihazının tasarruf modunda ampul ömrü 7500 saat. ancak ben bunu parlak moda alırsam 4000 saat. neredeyse yarı yarıya olacak. yani türkiye’deki sinema salonları sizin seyir zevkinizi değil de kendi projeksiyon cihazlarının ampul ömrünü düşünerek hareket ediyor. siz sinema sektörü ölmesin, destek olalım diye gidiyorsunuz ama onlar sizin sektörü önemsediğiniz kadar önemsemiyor. nereden kısıp da daha çok para kazanırız derdine düşüyor.”
Yıllar önce ünlü oyuncu Edward Norton’da Dijital Sinema ile ilgili bir kaç açıklama yapmış ve alelen Sinema’yı Netflix’in değil bizzat salonların kendisinin bitirdiğini söylemişti.
Konuyla ilgili Norton, “Sinema deneyimini sinema salonu zincirleri yok ediyor. Nokta, bu kadar. Başkası değil. Tanıdığım birçok sinemacı ve görüntü yönetmeni bu konuyu araştırmaya başladı ve Amerika’daki sinema salonlarının yüzde 60’ından fazlasının projeksiyon cihazlarını olması gerekenin yarısı parlaklıkta çalıştırdıklarını söylüyorlar. Berbat bir ses ve sönük bir görüntü sunuyorlar ve kimse bu duruma laf etmiyor. Eğer sinema salonları filmleri sunmaları gereken şekilde sunsalardı insanlar ‘Vay canına, bu harikaymış, evde böylesini göremem’ derlerdi. Tahmin edildiği üzere de bu durum Türkiye’de bir hayli yaygın gibi duruyor.” açıklaması yapmıştı.
Fotograf Edward Norton, John Curran
Teknolojinin çok hızlı ilerlemesi ve sürekli değişkenliği dijital sinema konusundaki çalışmaları da bir hayli etkilemekte. Belirlenen standartlar sürekli değişkenlik gösteriyor, filmlerin maliyeti artıyor ve izleyiciyle buluşuyor. Sinema’nın sektörel yapılanması ve sanat ile olan ilişkisi Türkiye’de bir hayli belirgin olarak gözlemlenebiliyor. Geçtiğimiz yıllarda ‘Sinema Teklifi’ yasalaşmıştı ve çok keskin kurallar getirilmişti. Bu komisyon o kadar iyi niyetli olmalı ki, bu sene AKP ile yakınlığı bir hayli gündem olan Semih Kaplanoğlu’nun ‘Bağlılık Hasan’ filmini 94. Akademi Ödülleri’ne Türkiye’nin aday adayı olarak belirliyor. Bu yasa bağımsız sinemayı ötekileştirmekten ve seyirciye pahalı sinema biletinden başka bir işe yaramıyor.
Konuyla ilgili Twitter ve çeşitli sitelerde araştırmalar yaparken birden Yönetmen Alper Çağlar’ın şu yazdıkları önüme düştü: “Gündeme oturan, sinema salon zincirlerinin çakallık yapıp projeksiyon ampüllerini gereğinden kısık tutması meselesinden yakınan genç arkadaşlara destek vermek boynumun borcu, çünkü bu üçkağıtçılık onyıllara yayılmış bir şark kurnazlığı.”
Gündeme oturan, sinema salon zincirlerinin çakallık yapıp projeksiyon ampüllerini gereğinden kısık tutması meselesinden yakınan genç arkadaşlara destek vermek boynumun borcu, çünkü bu üçkağıtçılık onyıllara yayılmış bir şark kurnazlığı.
— Alper Caglar (@AlperCaglar) November 3, 2021
Kendisi de konudan şikayetçi ama yine çözümü Kültür Bakanlığı’nın çözmesi gerektiğini söylüyor. Burjuva siyasetinin hakim olduğu yerde bakanlıkların bırakın çözüm sunmasını, bu şirketlere bu alanda rant oluşturmak için farklı alternatifler üretebilirler bile. Umarım bu tepkilerle birlikte seansları aydınlık/karanlık olarak ayırmazlar.
Sony 4K Dijital Sinema İş Geliştirme Müdürü Tim Potter, “Pek çok Avrupalı seyirci hala eski projektörlerin sağladığı düşük çözünürlüklü görüntülere katlanmak zorunda kalırken, Türkiye’deki sinemalar, ayrıntılı 4K projeksiyonlar ile mümkün olan en iyi deneyimi sunuyor.” dedi.
Peki bu ortaya çıkan ‘sinema salonlarının projeksiyon cihazının parlaklığını kısması’ sorunundan kendilerinin haberi var mı? Son dönemde seyircilerden, yönetmenlere herkes Mars Group’un bu rant düşkünü yöntemlerinden bir hayli rahatsız. Gökhan Tiryaki’nin harika çekimleri ve Sony 4K kameralarının desteğiyle birlikte Nuri Bilge Ceylan’a ‘Kış Uykusu’ ile Altın Palmiye’yi kazandıran teknolojiyi hangimiz izleyebiliyoruz? Sanatın zincirlemesi ve franchisingi olursa, salonlar izleyici ile değil müşteri dolar.
67. Cannes Film Festivali’nde “Kış Uykusu” filmiyle Altın Palmiye Ödülü’nü kazanan Nuri Bilge Ceylan ödülünü Quentin Tarantino ve Uma Thurman’dan alırken.
Kaynak: Bursa Muhalif
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.