“Bu tezkerede, ‘Yabancı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanı’nın belirleyeceğiz esaslara göre kullanılması’ var. Ne demek yabancı kuvvetler Türkiye’de bulunacak? Erdoğan’a sormuyorum. Sormaya gerek de yok. Yönetme kapasitesi olmayan adama zaten soru sormak da yanlış. Bahçeli’ye soruyorum”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada ağırlıkla dış politika konularına değindi; Suriyeli mülteciler, Irak-Suriye tezkeresi ve büyükelçi krizine ilişkin açıklamalarda bulundu.
ABD, Almanya ve Fransa’nın da aralarında olduğu 10 ülkenin Ankara büyükelçilerinin Osman Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki 18 Ekim tarihi açıklaması sonrası Tayyip Erdoğan’ın “İstenmeyen adam ilan edeceğiz” çıkışıyla tırmanan ve büyükelçiliklerin Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine atıf yapan açıklamalarıyla “orta yol” bulunan kriz sırasında Dışişleri’nin devre dışı bırakıldığını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerinin devamında Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon yetkisini iki yıl uzatan Cumhurbaşkanlığı tezkeresini hedef aldı:
Dış politikanın milli olması gerektiğini defalarca açıkladım. Dış politikanın iktidarı muhalefeti olmaz, ortak ses çıkarılması lazım. Bunun için de alınacak kararlar konusunda en azından grubu olan partilere bilgi verilmesi lazım. AK Parti iktidarında maalesef hiç olmadı. Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakıldı. Büyükelçiler olayında Dışişleri Bakanlığı’nın bürokratları bu kazayı atlatmaya çalıştılar. Her şeyi Erdoğan ‘ben bilirim’ diyor. Aksini söyleyeni de düşman ilan ediyor. Tezkere geldi. İsterdim ki gruplara bilgi verilsin. Grup başkanvekilleri veya partilerin genel başkanları ziyaret edip bu tezkereyi ‘şu şu gerekçelerle getiriyoruz’ deselerdi. Bu olmadı. Tezkerenin bir başka önemli özelliği var. Biz torba kanuna alıştık. Şimdi torba tezkere dönemi başladı. Her şeyi koymuşlar bir tezkerenin içine gelin ‘buna evet’ deyin. Niye kardeşim? Biz senin her dediğinin altına mühür mü basacağız. Sen otur bir bilgi ver. Anlat. Bunları anlatmıyorsun. Tezkereler gelirdi, 6 ay bir yıl, şimdi iki yıl. Neden iki yıl? Bu işle ilgilenenler de bilmiyor. ‘Ben iki yıl getiriyorum, sen de oy vermek zorundasın.’ Niye kardeşim? Herkesi papağan gibi görme alışkanlığı var. Onu başkaları yapabilir. Ama biz CHP’yiz, biz bu ülkenin menfaatlerini düşünürüz. Senin her dediğine ‘evet’ deseydik niye ayrı parti kuruyoruz? MHP senin her dediğine ‘evet’ diyebilir ama biz ayrı partiyiz, dokularımızda Milli Kurtuluş Savaşı var.
Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine gönderileceğine ilişkin daha önceki açıklamalarını yineleyen Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
Biz ‘iki yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi göndereceğiz’ diyoruz. Davulla zurnayla, huzur içinde göndereceğiz. Kavga olmayacak Suriye’de, barış olacak. Beyefendinin bakış açısı ise ‘üç buçuk milyon Suriyeli az geldi şimdi bir de İdlip’ten ordu gelsin.’ Niye kardeşim? Hangi gerekçeyle? Suriye ile savaş değil, Suriye ile barışacağız. Büyükelçilikleri açacağız karşılıklı. Sonra buradaki Suriyelilere diyeceğiz ki sizin yolunuzu, okulunuzu, köprünüzü, kreşinizi hepsini yapacağız. Avrupa Birliği fonlarının desteğiyle yapacağız. Bizim müteahhitler yapacak. Yeter mi? Hayır! Diyeceğiz ki buradan gelen Suriyeli kardeşlerimizin can ve mal güvenliğini teminat altına almak zorundayız, bunu söyleyeceğiz karşı tarafa. Sonra Gaziantepli kardeşlerimize diyeceğiz ki ‘Gidin fabrikalar kurun orada, Suriyeliler sizin fabrikalarda çalışsınlar, üretsinler, kazansınlar.’ Bir şey istemiyoruz, kazandığınız dövizi Türkiye’ye getirin. Türkiye’nin büyümesine kalkınmasına hizmet edin. Emin olun bütün fabrikalar yapılır orada. Bizim olaya bakışımızı milletin takdirine sunuyorum. Daha fazla mülteci, sığınmacı istemiyoruz. Bunu öngören bütün düzenlemelere karşıyız. Biz hiçbir askerimizin ve polisimizin Suriye’de şehit olmasını istemiyoruz.
Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan’a “Suriye’de askerimiz ve polisimiz gitti, ‘mücadele’ ne mücadelesi? Barış varken neden kavga? 33 askerimizi Ruslar şehit ettiler. Soruyorum, sen ne yaptın?” diye sordu ve sözlerini devamında şu ifadeleri kullandı:
Koşa koşa gittin Putin’in ayağına. O geleceğine sen gittin. Bu benim onuruma dokunuyor. Bir de kapıda beklettiler. Bir de onu televizyonlarda yayınladılar. Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Ha diyorsan ki ‘biz Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız, bölünmesini, parçalanmasını istemiyoruz’… Bunu da açık yüreklilikle söylüyoruz: Suriye’ye barışı getireceğiz; Türkiye, Irak, Suriye, İran… Bütün komşularımızla barışacağız. Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçireceğiz. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Projesi. Efendim ‘bizim askerlerimiz şehit olsun’, bunu istiyor beyefendi. Niye garip gurebanın çocuğu orada şehit olsun? Komanda marşını söyleyen TÜGVA’cılar var. ‘En büyük komutanımız Erdoğan’ diyorlar. E gönder kardeşim onları Suriye’ye. Başkomutanı da Bilal Erdoğan olsun. Hiçbir askerimizin, evladımızın burnunun kanamasını istemiyoruz. Niye yapıyorsunuz siz bunu? Hangi gerekçeyle yapıyorsunuz? Biz ayrıca bunların terk ettiği vatan toprağına bayrağımızı yeniden dikeceğiz. Süleyman Şah Türbesi’ni oraya götüreceğiz. Özellikle büyükelçiler krizi göstermiştir ki Türkiye yönetilmiyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tarihi boyunca bir kişinin iki dudağı arasına teslim edilmemiştir. İstişare diye bir şey yoktur, meydanda alkışı görünce aklına gelen ilk şeyi söylüyor. Özellikle de ruh sağlığı sorunlu olan birisine bir devlet teslim edilemez.
İki Türk askerinin yakılma fetvasını verdiği belirtilen IŞİD kadısının Türkiye’de tutuksuz yargılandığına ilişkin habere ve bu haber sonrasında sözkonusu kişinin tutuklanmasına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “IŞİD ve El-Kaide militanlarını hapisten çıkarıyorsun, polis yakalıyor. İki askerimizi diri diri yakıyorlar. Polis yakalıyor, adalete teslim ediyor, bir bakıyorsun serbest bırakmışlar. Kim araya girdi de serbest bıraktılar? Sonra bir gazeteci arkadaşımız yazınca hapse attılar. El-Kaide ve IŞİD’in banka hesaplarını neden incelemiyorsunuz? Onların Türkiye’de 42 ilde örgütlendiğini biliyoruz. Neden mücadele etmiyorsunuz? Uyuyan hücreleri herkes biliyor. Neden müdahale etmiyorsunuz. Sen önce kendi vatanına, kendi toprağına bak” dedi.
Kılıçdaroğlu sözlerinin devamında tezkerede yer alan “Yabancı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanı’nın belirleyeceği esaslara göre kullanılması” ifadesine tepki gösterdi:
Bu tezkerede ayrıca, ‘Yabancı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanı’nın belirleyeceği esaslara göre kullanılması’ var. Ne demek yabancı kuvvetler Türkiye’de bulunacak? Erdoğan’a sormuyorum. Sormaya gerek de yok. Yönetme kapasitesi olmayan adama zaten soru sormak da yanlış. Bahçeli’ye soruyorum. Bu yabancı askerler kim? Yabancı askerler Türkiye’ye gelip konuşlanacak, sen ‘gelsin’ diye el kaldıracaksın, söyle bakalım, milliyetçi sen misin biz miyiz? Yabancı askerlerin potinlerinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarını çiğnemesini istemiyoruz. Çıkarın bunu tezkereden. Vatanseverseniz, bu rezilliğe son verin. Taliban kuvvetlerini mi getireceksiniz? Kimi çağıracaksınız? Terörü bitirmek için mücadele eden silahlı kuvvetler ve polislerimizdir. Niye yabancı güçler? Kimdir bu yabancı güçler? Ben adım gibi eminim bütün ülkücüler, bütün vatanseverler merak ediyor?
Sendika.Org