Mersin Kadın Platformu, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına karşı başlattıkları nöbet eylemlerine devam ediyor. Kadınlar paylaştıkları deklarasyonda İstanbul Sözleşmesi için seferberlik çağrısı yaparak 1 Temmuz’da hayatı durdurmaya davet etti
Mersin Kadın Platformu bugün (2 Haziran) Özgecan Aslan (Barış) Meydanı’nda 8. nöbeti için buluştu. Platform’un bugünkü nöbetinde yapılan açıklamada, Gezi’nin 8. yıldönümüne de değinildi. Açıklamada geçen haftalardaki nöbetler hatırlatıldı:
İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede tek adamın kararı ile feshedilmesi ile başlattığımız bu nöbetlerde her hafta başka bir şeyi gündem ettik! Akdeniz Belediyesi tarafından işten çıkartılan kadınlar, Mersin Emniyeti tarafından kadınlara, LGBTİ+’lara sırf haklarını, yaşamlarını savundukları için kesilen para cezaları, sağlık emekçisi kadınların maruz kaldığı sorunlar, görünmeyen emeğimizi görünür kılmak için gündem ettiğimiz 1 Mayıs, LGBTİ+’lara yapılan tüm LGBTİ+fobik saldırılara karşı bir araya gelişimiz ve şimdi de 1 Temmuz.
Açıklamanın devamında 1 Temmuz’da hayatı durdurma çağrısı da okunan deklarasyon metni ile yapıldı. İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı kararnamesi ile tek taraflı feshedildiği hatırlatılan deklarasyonda kararın hükümsüz olduğu söylendi:
Kadınların tüm dünyada onlarca yıl süren mücadelesi sonucu imzalanan ve meclis kararı ile yürürlüğe giren uluslararası bir sözleşmeden tek adamın kararı ile çıkılamaz. Bu karar kadınlar için hükümsüzdür. Tanımıyoruz. Aynı kadın düşmanı iktidarınızı tanımadığımız gibi. Hayatlarımızı yok sayan, kendi çıkarları uğruna kadınları, LGBTİ+’ları ve çocukları şiddete açık hale getiren, cinsel yönelimlerimiz, cinsiyet kimliklerimiz üzerinden bizleri ayrıştırmaya çalışan iktidarın karşısında 20 Mart’tan bu yana ülkenin dört bir yanında sokaktayız. Karşımıza çıkan polis barikatlarına, tehditlere, yasaklara, para cezalarına rağmen itaat etmiyoruz. Birbirimizden, hayatlarımızdan, arzularımızdan, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz.
Okunan deklarasyonda, Avrupa Konseyi’ne yapılan bildirimden itibaren üç aylık sürenin 1 Temmuz’da dolacağını hatırlatıldı. Türkiye’nin bir zamanlar ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi’nden ilk çekilen ülke olacağı belirtilerek, “Yani 1 Temmuz’da toplumsal cinsiyet temelli şiddeti önleme, kadınların ve LGBTİ+’ların eşit yaşama hakkını güvence altına alma sözünden geri döndüğünü tüm dünyaya ilan edecek. Yaşamlarımıza yönelen bu saldırı karşısında dayanışmamızı ve mücadeleyi yükseltiyoruz” denildi.
Açıklamada, “1 Temmuz’da bize hak görmedikleri o hayatı durduracağız” denilerek şöyle devam edildi:
İktidarı bu gayrimeşru kararı aldığına pişman etmek için itaatsizliğimizle sokaklarda olacağız, bulunduğumuz her yerden sesimizi yükselteceğiz. Eşit yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz. Hayatlarımızı ve kararlarımızı yok sayanlara bir kez daha her yerden ilan edeceğiz: Kararınızı da kadın düşmanı iktidarınızı da tanımıyoruz. İtaat etmiyoruz ne 1 Temmuz’dan önce, ne 1 Temmuz’dan sonra!
Eşit yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz! AKP iktidarının İstanbul Sözleşmesi ile derdinin toplumsal cinsiyet eşitliği oluğunu biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi taraf devletlere toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak politikalar üretme yükümlülüğü verir. Neoliberal iktidarların derdi toplumsal cinsiyet eşitliğiyledir. Çünkü iktidarlarını bedenlerimizi ve emeğimizi denetim altına alarak sürdürüyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanırsa bakım emeği yükünü üstümüze yıkamazlar, bizleri güvencesiz ve esnek çalışmaya mahkum edemezler. Eşit yaşam hakkımızdan da İstanbul Sözleşmesi’nden de vazgeçmiyoruz. Emeğimizle var ettiğimiz bu hayatı durduruyoruz. 1 Temmuz’da sokaktayız.
İktidar aynı Polonya’da ve Macaristan’da olduğu gibi “toplum, aile, din “ diyerek erkek şiddetini meşrulaştırıyor. “Eşcinselliği yaygınlaştırdığı “ gibi gerekçelerle kadınları ve LGBTİ+’ları hedef gösteriyor. İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığından bu yana LGBTİ+’lara yönelik nefret eylemleri artıyor. Bu söylemlerden güç alan erkekler eşcinsel olduğu için bir kişiyi dövüp, sosyal medyada paylaşma cüretini gösteriyor. Bizi cinsel yönelimlerimize, cinsiyet kimliklerimize göre ayrıştırmaya çalışanlara karşı gökkuşağının tüm renkleri ile 1 Temmuz’da sokaktayız.
Son günlerde İstanbul Sözleşmesi’nin bizler için ne kadar yaşamsal olduğunu bir kez daha gördük. İstanbul Sözleşmesi uygulanmadığı için her gün erkek şiddeti ile en az bir kadın katlediliyor. Bu ülkede kadın katliamı yaşanırken, AKP’nin kadın düşmanı politikalarının sözcülüğünü yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık kadın cinayetlerinin tolere edilebilir düzeyde olduğunu açıkladı. Tolere edilebilir dedikleri bizim hayatlarımız. Kadın cinayetlerini de kadın düşmanı iktidarı da tolere etmiyoruz. Eşitsizliği, LGBTİ+ düşmanlığını tolere etmiyoruz. 1 Temmuz’da sokaktayız.
İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmeye çalışanların saldırıları bununla bitmiyor. İktidarın kendi çıkarları için kulak verdiği çevreler 6284 sayılı yasayı, nafaka hakkını, kadına karşı ayrımcılığı önleyen CEDAW’ı hedef alıyor. Çocuk istismarını evlilikle meşrulaştırmak istiyor. Boşanmayı engelleyerek kadınları şiddet gördüğü aileye kapatmak istiyor. Kısacası onlarca yıl mücadele ile kazandığımız kazanımlarımıza göz dikiyorlar. Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçeceğimizi sananlar yanılıyor. Bu kazanımların hepsini sokakta kazandık sokakta savunacağız. 1 Temmuz’da sokaktayız.
Kontrgerilla-mafya ilişkilerinin ortaya saçılmasıyla iktidarın kadın düşmanı yüzü iyice açığa çıkıyor. İktidar mafya kavgasının merkezinde kadın düşmanlığı yer alıyor. Er meydanına çevirdikleri bu kavgada kadınların bedeni nesneleştiriliyor. İçişleri Bakanı mafya ile kavga ederken cinsiyetçi söylemlerle tehditler yağdırıyor. Cumhurbaşkanı siyasetçileri cinsiyetçi söylemlerle hedef gösteriyor, kadın siyasetçiyi aynı cinsiyetçi söylemlerle, kadınlığına vurgu yapan ifadelerle tehdit ediyor. İktidarın bu cinsiyetçi, kadın düşmanı söylemlerinden güç alan erkekler “3 gün yatar çıkarım, devlet beni korur” diyerek suç işlemeye devam ediyor. Bedenlerimizi ve hayatlarımızı tehdit eden çürümüş erkek iktidarı ifşa etmek için 1 Temmuz’da sokaktayız.
Soylu çıktığı canlı yayında AKP döneminde faili meçhul cinayet olmadığını söyledi. O zaman Soylu’ya soruyoruz: Gülistan’a ne oldu? Nadira’ya, Yeldanaya ne oldu? İpek Er’e, Feray Şahin’e ne oldu? Sormaya aynı zamanda faili işaret etmeye devam ediyoruz. Fail sizin kadın düşmanı iktidarınız. Kadın katillerinden hesap sormak için 1 Temmuz’da sokaktayız.
İstanbul Sözleşmesi’ni keyfi bir şekilde iptal eden, kendi siyasi çıkarları uğruna kadınların, LGBTİ+’ların, çocukların yaşam hakkını hiçe sayan, vatandaşlarını cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim üzerinden hedef gösterenler açıkça suç işliyor. Devletin, Adalet Bakanlığı’nın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın, İçişleri Bakanlığı’nın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, Sağlık Bakanlığı’nın, yerel yönetimlerin ve özel sektör dâhil olmak üzere tüm kurum ve kuruluşların İstanbul Sözleşmesi’ni uygulama yükümlülüğünü hatırlatıyoruz. Herkesi de İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için, sözleşmenin temelini oluşturan toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesi için seferberliğe çağırıyoruz! Nasıl bu sözleşmeyi mücadelemizle var ettiysek, sözleşmenin esasının hayata geçirilmesi de hem 1 Temmuz’a kadar, hem 1 Temmuz’dan sonra bizim elimizde. Nasıl mı?
- Evden, okuldan, işyerinden, sokaklardan başlayarak her yerde hep birlikte eşitsizliğe karşı mücadele edelim, bizi eşitsizliğe mahkûm eden cinsiyetçi, homofobik ve transfobik yargıları değiştirelim, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunalım.
- Kadına yönelik şiddete, ev içi şiddete ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin her türlü biçimine kayıtsız kalmayalım; erkek şiddetine karşı dayanışmamızı büyütelim. Her türlü erkek şiddeti karşısında mücadele edelim.
- Ayrımcılığa karşı çeşitliliğimizle mücadele edelim. Erkek şiddetine uğrayan kişinin diline, dinine, kıyafetine, ırkına, medeni durumuna, vatandaş olup olmamasına, sınıfına, cinsel yönelimine, cinsiyet kimliğine göre ayrıştırılmasına izin vermeyelim.
- Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddete maruz bırakılanları hiçbir delil şartı aramaksızın ivedilikle korumakla yükümlü olan, şiddet faillerini etkin şekilde yargılamak zorunda olan devletin İstanbul Sözleşmesi’nden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi için harekete geçelim.
- 1 Temmuz’a kadar bulunduğumuz her yerde sokakta, işyerlerimizde, mahallelerimizde İstanbul Sözleşmesi’nin ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin kadınlar ve LGBTİ+’lar için neden bir hayat mücadelesi olduğunu anlatmak, bize şiddet uygulayan erkeklere ve iktidara karşı olanca itaatsizliğimizle büyük bir kadın mücadelesi örgütlemek ve sahip olduğumuz gücü ortaya çıkarmak için tüm yaratıcı eylem biçimlerimizi, araçlarımızı seferber edelim, kadın dayanışmasıyla örgütlenelim.
Açıklama, “Hayat bizim, karar bizim, İstanbul Sözleşmesi bizim! Vazgeçmiyoruz. 1 Temmuz’a kadar sokakta, bulunduğumuz her yerde Sözleşmeyi anlatıyoruz. 1 Temmuz’da itaatsizliğimizle hayatı durduruyoruz. Sokakta buluşuyoruz” denilerek sona erdi.
İlgili haber:
Sendika.Org