Örgütlülük ne demek, sendika ne demek, dayanışma ne demek sorgular oldu sağlık emekçileri ve beyaz tulum hiç bu kadar yakın olmadı işçi tulumuna
Açıkçası sağlık emeği hiç bu kadar görünürlüğü üzerinden görünmez olmamıştı. Neoliberal politikaların ete kemiğe büründüğü Sağlıkta Dönüşüm Programı, öncesindeki sosyalizasyon programının izlerini silmek için hırsla inşa edildi. Performans puanı diyerek ücretlendirilen “emeğin” maddi karşılığı, politika belirleyenlerin hekimleri ikna etmelerini kolaylaştırdı. “Ne kadar ekmek, o kadar köfte” sistemi başlarda sadece hekimleri değil çoğunluğu tedavi ve bakım hizmetlerini yürüten pek çok sağlık meslek mensubunu da kapsıyordu. Bütün karşı duruş ve itirazlara rağmen uygulanan bu sistemin sağlık emekçileri arasında iş barışını bozduğu ve sessiz bir öfkeyi büyüttüğünü söylemek yanlış olmaz. Çünkü sağlık hizmetinin ve emeğinin metalaştırılması başta hekimler olmak üzere sanıldığı kadar mutlu etmedi sağlık emekçilerini. Atamaların yapılmaması, güvenlik soruşturmaları, KHK ihraçları gibi sebeplerden azalan sağlık emek gücü artan iş yükünün altında kalıyordu artık. Farklı istihdam modellerinin getirdiği güvencesizlik yükünün de etkisi büyüktü.
İkinci üçüncü basamağın yeni baştan inşa edilmesi elbette birinci basamağı teğet geçmeyecekti. Dönüşüm devam ediyordu, aile hekimliği sistemini tanımlarken, dönemin sağlık bakanı herkesin istediği hekime kendi ayaklarıyla gidip kaydolmasını özgürlüğü olarak tanımlıyordu. Avrupa’da “kapı tutuculuk” (Gatekeeping) olarak tanımlanan birinci basamağın amacı büyük oranda hastanelere yığılmaları engellemekti. Bu haliyle çok doğru görünen sistem asla doğru işlemedi.
Bir taraftan performansa dayalı ücretlendirme ile havuzu doldurmak için kışkırtılan sağlık hizmeti talebi, diğer taraftan kapı tutuculukla yani aile hekimliği sistemi ile ikinci üçüncü basamağa geçisin en aza indirilme vaatlerinin gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu hep beraber görüyoruz. Çünkü sistem hastalıktan beslenmeye mahkûm hale getirilmişti.
Sağlık Bakanlığı uzun zamandır “doktorlar ve diğer sağlık çalışanları” diyerek zaten sağlık hizmetini böldü. Bir tarafta elit bir meslek grubu diğer tarafta onların dediğini yapmak için var olan diğerleri. Bu tanımın bakanlık tarafından yapılması hiç de şaşırtıcı değil çünkü sistemleri büyük oranda hekim desteğiyle var ediyorlar. Ancak o sistemin yürütücülerinin “diğerleri” olduğu pandemi ile birlikte çok net biçimde ortaya çıktı. Oysaki sahadaki pek çok işin güçlü bir ekip çalışmasıyla ortaya çıktığının bütün sağlık emekçileri farkında. Bu farkındalık sağlık emek ve meslek örgütlerini hiç olmadıkları kadar yakınlaştırarak pandemide ortak mücadelenin gücünü fark etmelerini sağladı.
Herhangi bir mesleği biricikleştirmeyen, sağlık emeğini ve sağlık emekçisini bütüncül gören bir bakış açısı pandemi ile şekilleniyor. Sağlıkta dönüşüm, sağlık emeğini ve emekçisini de dönüştürdü. Pandemi sistemin dönüşümünün başarısızlığını ortaya koyarken sağlık emekçisinin dönüşümü emeğinin farkına varacağı ve sahipleneceği bir örgütlenme kültürünü inşa edecek diye düşünmek hayal olmasa gerek. Zira iktidarın bu gerçeğin farkında olduğunu, ses yükseltme potansiyeli olan her hastanenin, her sağlık emekçisinin karşısına yığdığı kolluk gücünden anlayabiliriz.
Bir tarafta fabrikalarda, inşaatlarda, AVM’lerde COVID’le çalışmaya/ölmeye mahkûm edilip diğer tarafta Kod-29’la COVID’de açlığa/ölmeye terk edildi emekçiler. Sağlık emekçileri ise hastanelerin yoğun bakımlarında, COVID kliniklerinde, filyasyonda engellilik, kronik hastalık, gebelik durumlarına bakılmaksızın çalışmaya/ölmeye mahkûm edilirken diğer taraftan hızla eriyen maaşlarla açlık sınırının az üstünde, izin haklarının alınmasıyla da adeta rehin alınarak ölesiye çalışmaya mahkûm edildi. Yani fabrikada açlıkla hastanede kuru ekmekle sınandı emekçiler.
2021 1 Mayıs’ı sağlıkta bakım emeğinin çoğunluğu kadın olan emekçilerinin 8 Mart ya da 25 Kasımlara taşan, evlerde bir de eğitim emeğiyle katmerlenen görünmeyen emeğini görünür kılma mücadelesinin dönüm tarihidir. Kadın mücadelesinin kazanımlarının her adımına sahip çıkarak “İstanbul Sözleşmesi bizimdir” diyen, “Yaşatmak için yaşamak istiyoruz” diyen sağlık emeğinin kadın sesidir.
1 Mayıs daha bir önem kazandı sağlık emekçileri için. İşçiler, hekimler, teknisyenler, hemşireler sistemin ayrıştırmalarına rağmen daha fazla dayanıştılar çünkü hayatlarıyla sınandılar. Uzun mesailerinden sonra evlerine varamayanlar oldu, çalıştığı birimlerde hayatlarını kaybedenler, sessiz sesiz yakınlarını defnedip işlerine dönenler…
Örgütlülük ne demek, sendika ne demek, dayanışma ne demek sorgular oldu sağlık emekçileri ve beyaz tulum hiç bu kadar yakın olmadı işçi tulumuna.
Emeğin, sağlığın, sağlıkta kadın emeğinin 1 Mayıs’ı bütün sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine kutlu olsun, hayat olsun!
* Nazan Karacabey: SES Ankara Şube Eş Başkanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.