Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Kod-29 Raporu’nu yayımladı. “Salgının yönetimi ve işçiye harcanmayan kamu kaynakları” başlığını taşıyan raporda, patronların Kod-29’un sendikalaşmaya karşı bir silah olarak kullandığı vurgusu yer aldı
Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Kod-29 Raporu’nu yayımladı. “Salgının yönetimi ve işçiye harcanmayan kamu kaynakları” başlığını taşıyan raporda, patronların Kod-29’un sendikalaşmaya karşı bir silah olarak kullandığı vurgusu yer aldı.
İktidarın kamu kaynaklarını emekçiler için kullanmadığına vurgu yapılan açıklamada, “Zengin ülkelerde gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 12,7’si düzeyindeki nakit harcama ve gelir desteği, orta gelirli ülkelerde yüzde 3,6’a gerilerken, Türkiye ise gayri safi yurt içi hasılanın ancak yüzde 1,1’ini salgın sürecinde nakit desteğe ayırdı. Öte yandan, siyasi iktidar kamu kaynaklarını kullanmada emekçileri değil, istihdamı koruma politikası izledi” ifadeleri yer aldı.
Kod-29’un işten atmaların sistematik saldırı aracına dönüştüğünün altının çizildiği açıklama şöyle devam etti:
Salgın döneminde işten çıkarma yasağı 17 Mayıs 2021 tarihine kadar uzatılırken, işverenler de bu yasağı dolanmak için birçok hileye başvurarak, işçiyi kağıt üstünde istifaya zorlamanın yanında en yaygın işçinin işten çıkış kodunun SGK’ya Kod-29 olarak, bir başka deyişle işçinin “ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırılık” sebebiyle işten çıkarıldığının bildirilme yolunu kullanmaktadır.
Salgın döneminin başlarında salgının ekonomik etkilerini azaltmak gerekçesiyle 17 Nisan 2020 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren İş Yasasına eklenen bir geçici madde ile işverenlere işten çıkarma yasağı ile ücretsiz izin hakkı getirilmişti. Ancak, aynı maddede, İş Yasasının 25/II maddesinde ve diğer yasalarda yazılı “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller, iş veya hizmet sözleşmelerinde sürenin sona ermesi, iş yerinin faaliyetinin sona ermesi ve işin sona ermesi” işten çıkarma yasağının istisnaları olarak sayılmıştı.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi’nin DİSK-AR’ın tespitlerine göre 2020 yılında günde 500, toplamda 177 bin işçi Kod-29 bildirimiyle işten çıkarıldı.
ÎSİG Meclisi’nin ve işçi örgütlerinin çalışmalarıyla kamuoyunda eleştiri ve baskıların artması sonucu SGK Genel Müdürlüğü, 1 Nisan tarihli genelgesi ile işten ayrılış nedenleri tablosunda değişiklik yaparak Kod 29’u kaldırdığını duyurdu. Ancak Kod-29’un kaldırılması patronların işçiyi tazminatsız işten çıkarma hakkının sınırlandırıldığı/yasaklandığı anlamına gelmiyor. Çünkü Kod-29 yerine İş Yasası’nın 25/II maddesinde yer alan “ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan” 9 halin her biri için ayrı ayrı kodlar belirlendi ve tek kod yerine 42 ila 50. kodlar arası Kod 29’un yerini aldı.
Açıklamada bu “kod değişikliği” şu ifadelerle değerlendirildi:
Yani yapılan değişiklik, fesih yasağının ihlali anlamına yine gelmeyecek, tazminatsız çıkarmayı engellemeyecektir. İşten çıkarma yasağının istisnası olan İş Yasası’nın 25/II maddesinde sayılan ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallerin olduğunu iddia patronlar için tek değişiklik, patronun Kod-29 yerine, yeni belirlenen bir kodu seçerek işçiyi işten çıkarması olacak ve işçiler patronlar lehine bu istisna ile işlerinden edilmeye devam edilecektir.
Bu değişikliğin amacı, istatistiklerle oynama yapılarak fesih nedenlerini dağıtmak, bakın aslında işçilerin çıkarılış gerekçesi devamsızlıktır, işyerinde sataşmadır, verilen görevin yapılmamasıdır denilmesine olanak sağlamak, fesih yasağına rağmen işten çıkarmalara, bu sayıların artmasına yönelik tepkileri azaltmaktır. Bu düzenleme, sorunu çözecek bir önlem olmadığı gibi işsizlik, enflasyon istatistiklerinde olduğu gibi sorunu kamufle etmeyi amaçlı bir operasyondur.
Açıklamada, Kod-29 ile işine son verilen işçilerin neler yapacağına ilişkin şu bilgiler yer aldı:
Kod-29’la işten çıkarılan işçi işverene yazılı bir şekilde çıkış kodunun düzeltilmesi için talepte bulunmak, patronun gerçeğe aykırı bir şekilde çıkış kodu bildirmesinin, idari para cezası gerektiren bir eylem olması sebebiyle, patronu yazılı bir dilekçe veya İŞKUR ve SGK’ya şikayet etmek, kendilerine niye işten çıkarıldıklarının bildirilmediğini veya Kod-29’a ilişkin sebepler dışında işten çıkarıldıklarını varsa tanıklarla birlikte tutanak altına almak, Türk Ceza Kanunu’nun 206. Maddesine göre “Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan” suçu gerekçesiyle patron hakkında suç duyurusunda bulunmak, işe iade talepli dava açmak, kıdem ve ihbar tazminatı için alacak davası açmak gibi hukuki haklara sahiptir. Öte yandan Türkiye’de işçilerin, hukuksal hak arama mücadelesi de uzun ve zahmetli bir süreç olduğu gerçektir. İşe iade ve tazminat davaları 3-4 yılı buluyor. Süreç sonunda işçi haklı olduğunu kanıtlarsa bu defa alacakların tahsil sorunu ortaya çıkıyor. İşveren ise ödemesi gereken tazminatları böylece 3-4 yıl ötelemiş oluyor.
Raporun sonunda şu talepler yer aldı:
Gerek salgın ve ekonomik kriz sürecinde, gerek sendikalaşma ve hak arama önünde engelleyici işlev gören, işverenin kolaylıkla tazminatsız işten çıkarma yapamayacağı, bir kontrol mekanizması ve yaptırımlar içeren genel, her zaman uygulanacak yasal düzenleme zorunludur.
- Salgın sürecinde hangi işkolunda kaç işçinin Kod-29’la işten çıkarıldığı açıklansın.
- İşten çıkarılan işçiye kıdem ve ihbar tazminatının her koşulda işten çıkarma anında peşin olarak ödenmesi zorunlu olmalıdır. Ödeme, fesih işleminin ön koşulu olmalıdır.
- İşverenin işçinin ahlak ve iyiniyet kurallarına uygun davranmadığını iddia etmesi halinde dava açıp bunu ispat etmesini zorunlu kılan bir düzenleme getirilmelidir.
- İşverenin iddiasını ispat edemediği durumda ihbar tazminatının üç katı tutarında tazminat ödeme yükümlülüğü getirilmelidir.
- İşten çıkarılan her işçi işsizlik sigortası ve sağlık haklarından yararlandırılmalıdır.
- İşe iade davaları için aranılan 6 aylık çalışma koşulu ve işyerinde en az 30 işçinin çalışması koşulu kaldırılarak iş güvencesinin kapsamı genişletilmeli, boşta geçen süre hakları ile işe başlatmama halinde ödenecek tazminata esas süreler caydırıcı olacak şekilde artırılmalıdır.
- Patronların “haklı nedenle fesih hakkı” taciz, hırsızlık gibi durumlarla sınırlandırılmalı ve objektif koşullara bağlanmalıdır.
Sendika.Org