Bugün pandemiyle birlikte daha da belirginleşen iki sorun var; birincisi, kadınların sağlığa erişim talebi ötelenmiş, ikincisi de kadınların beden istilası kışkırtılmış ve tamamen kâr odaklı bir sağlık sisteminin sömürüsü ile zirve yapmıştır. Biz kadınların bugün yapmamız gereken feminist mücadelenin birikimiyle sağlık hakkımızı yeniden inşa etmektir. Kadın sağlığı hareketi, halk sağlığı hareketinin bileşeninden öte itici öznesi olacaktır
Bugün tam da pandeminin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yönetildiği koşullarda yaşadığımız halk sağlığı krizi içinde ayrıca bir kadın sağlığı krizi yaşanmaktadır. Bu yazıda halk sağlığı hareketi tartışmalarına katkı olarak, kadın sağlığı hareketinin bu çerçevede kurucu bir rolü olduğuna değinen bir giriş yapmak istiyoruz.
Özel olarak pandemi koşullarında bir kriz olarak yaşadığımız kadın sağlığı sorunu elbette pandemiyle birlikte oluşmadı. Genel anlamda kadın bedeni ve emeği üzerinde kurulan tahakkümün kendisi bir kadın sağlığı krizi olarak yaşanmaktaydı zaten.
Konuşacak ve tartışacak çok konu var. Bu yazıyla bir ucundan başlamak istedik.
İktidarların nüfusu kontrol altına almalarının toplumu kontrol altına almak olduğunu fark etmeleriyle, doğurganlık kontrolü, nüfus politikalarının merkezine oturmuştur. Savaşlar, salgın hastalıklar ya da göçlerle azalan nüfusu artırmak ya da çoğalan nüfusu kontrol altına almak yine doğurganlığın yani kadın bedeninin kontrolüyle sağlanmıştır.
İnsanın bedenine dair her türlü değişikliğin hastalık tanımlarında yer bulduğu zamanlardayız. Aynı zamanda tıbbi cihaz ve tanı, tedavi yöntemleri dünyada hızla yükselen teknolojik gelişmelere paralel olarak aynı hızla gelişmektedir. Sağlık sektöründeki tıbbi gelişmelerin arz-talep haline gelmesi/getirilmesi, kışkırtılmış sağlık talebinin neoliberal politikaları beslemesine hizmet etmektedir.
Değişen dönüşen sağlık sistemi sadece hastalıktan beslenmektedir ve neyin hastalık olduğuna da eril tıp karar verir hale gelmiştir. Özellikle kadın bedeni üzerinden yürüyen bu sistem, kadınların beden algılarına müdahale etme cüretini göstererek kendisine durmadan yeni alanlar yaratmaktadır. Bir yanda tıbbın eril karakteri bir yanda sermayenin egemenliğinde olması kadın sağlığı açısından çoklu sorunlara neden olmuştur. Sadece danışmanlıkla alınabilecek pek çok tıbbi bilgiye erişim için hastanelerden ve hekimlerden başka yol tanımayan sağlık sistemi, kadını öncelikli sağlık tüketicisi konumuna getirmiştir. Sağlıkta dönüşüm programı ile neredeyse bitme noktasına gelen koruyucu sağlık hizmetlerine erişememek bahsi geçen tüketiciliğin en büyük nedenidir. Hasta sayısı ve hizmetler ve girişimsel işlemlerin puanlamasına dayanan performans sistemi ile hastaneler ticarethanelere dönüşmüştür.
Pandemi ile birlikte performansı artıran, döner sermayeyi döndüren hastalar, en çok da kadın hastalar birden azalmıştır. Doğumdan itibaren hayatlarının her aşamasını hastalık olarak fişleyen, olağan değişimlerini bile neredeyse kanser gibi algılamalarını sağlayan sağlık sistemi birden onları görmez olmuştur. Gebeliğin takip aşamasındaki tetkikler hastanelere gelmeye çekinen kadınları ya özel hastanelere yönlendirmiş ya da kontrollerinden vazgeçmeye mecbur bırakmıştır. Doğum kontrol yöntemlerine erişim neredeyse tamamen ortadan kalkmış, aile hekimliklerine ya da hastanelere dönem dönem çok az miktarda gelen haplar ya da kondomlar talebe karşılık vermemiştir. Bunun sonucu da istenmeyen gebelikler ve kâğıt üstünde yasal olan ama pandemide daha da kısıtlanan güvenli kürtaja erişim hakkıdır.
Öte yandan erken tanı ile engellenebilecek pek çok kanser taramasının ertelenmesi ilerleyen zamanlarda kadın sağlığı açısından hayati sorunlara yol açacaktır.
Pandemi bu açılardan sağlık/hastalık kavramlarının, halk sağlığı genelinde kadın sağlığı özelinde yeni baştan sorgulanmasının yolunu açmıştır.
1960’lı yıllarda Amerika’da birkaç kadının doğal doğum için başlattığı kampanya ile ortaya çıkan kadın sağlığı hareketi, evli, bekâr, zengin, yoksul, göçmen, işçi, ev kadını, heteroseksüel, biseksüel ya da lezbiyen bütün kadınların sağlığa erişimi için mücadele etmiştir. Zamanın öncelikli konularına göre şekillenen hareket zorla kısırlaştırılmadan, menopozun tıbbileştirilmesine kadar pek çok başlıkta mücadele yürütmüştür. Hareketin değişen günümüz koşullarında yeniden inşası mümkündür.
Bugün pandemiyle birlikte daha da belirginleşen iki sorun var; birincisi, kadınların sağlığa erişim talebi ötelenmiş, ikincisi de kadınların beden istilası kışkırtılmış ve tamamen kâr odaklı bir sağlık sisteminin sömürüsü ile zirve yapmıştır. Biz kadınların bugün yapmamız gereken feminist mücadelenin birikimiyle sağlık hakkımızı yeniden inşa etmektir. Ayrıca kadın sağlığı hareketi, halk sağlığı hareketinin bileşeninden öte itici öznesi olacaktır. Koruyucu sağlık hizmeti bakış açısından yola çıkarak bedenimizin kontrolünü hasta olmadan ele geçirmeliyiz. Aynı zamanda sağlığa erişimimiz üzerindeki engelleri de ortadan kaldırmalıyız. Çok yönlü pek çok çalışmayı örgütleyeceğimiz bu hareketle eril tıbbın dönüşümü hedeflendiği gibi kadın dayanışmasının erişeceği pek çok alana giriş yapılmalıdır. Tüm bu değişim ve dönüşünüm mimarları öncelikle kadın sağlık çalışanları olacaktır. Sağlık sisteminin %70’ini oluşturan ve öncelikle bakım odaklı çalışan kadın sağlık emekçileri; ebeler, hemşireler, hekimler pandeminin tüm yükünü omuzlayanlardır. Bizler hem sağlık hizmeti alan hem de bu hizmetin yürütücüleri olarak iki taraflı bakış açısına sahip olduğumuz için hareketin özneleri olacağız.
Bedenlerimizi yeniden keşfedip doğallığımızı anlayarak tıbbın eril tahakkümünü yıkabiliriz. Bunu için bize bir kadın sağlık hareketi yeter. Yeniden öfkelenmenin vakti geldi.
Nazan Karacabey: SES Ankara Şube Eş Başkanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.