SES Ankara Şubesi artan koronavirüs vakalarına ilişkin basın metni yayımladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamalarının verileri gizlemeye yönelik olduğunu belirten SES, sürecin bu şekilde yürütülmeye devam edilmesi halinde COVID kaynaklı ve ilişkili ölümlerin 20 bini bulacağını belirtti
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi artan koronavirüs vakalarına ilişkin basın metni yayımladı. Sağlık Bakanı’nın yaptığı açıklamaların vakaları ve ölümü gizlemek üzere yapılan açıklamalar olarak değerlendiren SES, Bakan’ın pandemiden yakınan açıklamalarını kınadı.
SES Ankara Şubesi yayımladığı basın metninde şu verilere yer verdi:
Sağlık Bakanlığı’nın enfeksiyon hastalıklarıyla ilgili ölüm sayılarında oynama yaptığını belirten SES, açıklaması şöyle devam etti:
Sağlık Bakanımızı son TÜİK verilerine göre 2009 yılından itibaren sürekli artış gösteren enfeksiyon hastalıkları kaynaklı (son yıl 2000 yakın artış göstermiştir, 2020 yılı ilk sekiz ayı enfeksiyon hastalıkları kaynaklı ölüm 7.491) ölümleri azaltma konusunda göstermiş olduğu başarıdan dolayı da tebrik etmek gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada ölüm sayısını 2020 ilk 8 ayı için 309.632 olarak açıklamıştır. Bu açıklamadan yıl sonu yaklaşık ölüm sayısının 465 bin civarında olacağı görülmektedir. Sağlık Bakanı açıklamasında ülkemizdeki ölüm sayısındaki yıllık artışın % 2 (?) olduğunu açıklamıştır.
“2017-2018 yılı artışı %0,2’di, açıklamada son yılın artışının baz alınması 2019-2020 artışını gizleme amaçlıdır” diye devam eden açıklamada “Bakanın açıklamalarına göre Ülkemizdeki 2020 yılında gerçekleşmesi muhtemel artışın 2019 yılı verilere göre 444 bin olması beklenmektedir. Yani 444 bin üzerinde gerçekleşen ölümlerin covid kaynaklı ölümler olacağı sonucu çıkmaktadır. Açıklamalardan çıkan gerçek yıl sonu itibariyle COVID ve kaynaklı ölümlerin 20.000 dolaylarında olacağıdır” yorumu yer aldı.
Sürecin bu şekilde yürütüldüğü takdirde bir kaos ile karşılaşılacağının da vurgulandığı açıklamada, “Sonbaharda gerçekleşecek yaygın solunum yolları rahatsızlıkları (yıllık ölüm sayısı 50 binin üzerinde, toplam ölümler içerisindeki payı %12’dir) COVID-19 salgını ile birlikte ölümlerin artmasında rol oynayacaktır” denildi.
Hastaneye başvuran yurttaşlara yaygın testin ve yeterli filyasyonun yapılmadığının açıklandığı metinde, sağlık çalışanlarına dahi yapılan testin yüzde 30 oranında olduğu ifade edildi. Sağlık Bakanlığı’nın başta sağlık emekçileri olmak üzere tarama testlerini yaygınlaştırması gerektiğinin altı çizildi.
Açıklamada sağlık emekçilerinin içinde bulunduğu risk hali şu ifadelerle yer aldı:
Sağlık Bakanı yaptığı açıklamada pandeminin başından itibaren 29.865 sağlık emekçisinin hastalığa yakalandığını ifade etmiştir. Bu verileri doğru kabul etsek dahi riskimiz ortaya çıkmaktadır. Toplam vaka içerisindeki sağlık emekçilerinin oranı %11’dir. COVID-19’un genel toplumda görülme oranı %0,3 iken sağlık emekçileri arasında görülme oranı %3’tür.
Açıklamanın devamında “Bu verilere rağmen COVID-19’un sağlık ve sosyal hizmet emekçileri açısından meslek hastalığı ve iş kazası olarak görülmemesi bizlere verilen değeri ve hukuksuzluğu ortaya koymaktadır” denildi.
Bu konu üzerindeki açıklamaların da gerçeği yansıtmadığı aşağıdaki ifadelerle orta kondu:
Ülkemizde 7.000 civarı birinci basamak (ASM, TSM, AÇSAP, İlçe Sağlık Müdürlükleri, İl Sağlık Müdürlükleri ve Entegre Hastane) sağlık tesisini ve binlerce sağlık çalışanını hesaplama dışında tuttuğumuzda, 1.525 yataklı tedavi kurumunda 1 milyona yakın sağlık emekçisi görev yapmaktadır. Bakanın açıkladığı veriler değerlendirildiğinde sadece yataklı tedavi kurumlarını baz aldığımızda emekçiler arasında pozitif emekçi oranı %3 olduğu yataklı tedavi kurumu başına düşen covid 19 pozitif sağlık emekçisi sayısı sadece 20 olduğu anlamına gelmektedir. Birinci basamakta görev yapan sağlık emekçileri ve birinci basamak sağlık tesisleri bu hesaplama eklendiğinde sayı daha da düşmektedir. Bu durum verilerin ne kadar gerçeği yansıttığını ortaya koymaktadır.
Test sonucu pozitif olan sağlık emekçilerinin çalışma yerlerine göre 5. ya da 14. günün sonunda kontrol testi yapılmadan göreve başlatıldığı bilgisine de yer verilen açıklamada, “Bazı hastanelerde sağlık emekçileri 5. günde bulguları hafiflediyse göreve çağrılmaktadır. Belirtisi olmayan ama Covit 19 test sonucu pozitif olan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri çalışmaya devam etmektedir” denildi.
Kentteki sağlık kurumlarının durumuna aşağıdaki ifadelerle dikkat çekildi:
Süreç emekçiler açısından her geçen gün daha da katlanılmaz uygulamaları beraberinde getirmektedir. Ankara merkez ve çevre ilçelerden sağlık emekçileri Şehir Hastanesi, Ankara EAH, Hacettepe Üniversitesi gibi COVID-19 servis ve yoğun bakım yatak sayılarının hızla arttığı hastanelerde görevlendirilmektedir. Ayrıca evde tedavileri ve takibi süren hastalardaki artış nedeniyle filyasyon kapsamında görevlendirmeler sürmektedir. İlimizde son bir ay içerisinde 2.000 yakın sağlık emekçisi bu şekilde görevlendirilmiştir. Küresel bir salgınla ulusal mücadele vurgusu yapılırken bile yazık ki görevlendirmeler şeffaflık, adalet ve liyakatten uzaktır.
Sağlık emekçilerinin görevlendirilmeleri konusundaki problemler de “Yer değişikliği yapılan sağlık emekçileri arasında COVID klinik ve yoğun bakımlarında çalışamayacak kadar ağır kronik hastalığı olanlar ve hizmet yılı itibariyle 25 yılın üzerinde hizmeti olanlar mevcuttur. Ayrıca görevlendirmelerde; her ikisi de sağlıkçı olan eşlerin çocukları ya da bakmakla yükümlü oldukları aile bireyleri göz ardı edilmiş, yalnız ebeveyin olan, bakmakla yükümlü aile ferdi olan sağlık emekçileri kilometrelerce uzak hastanelere görevlendirilmiştir. Filyasyon ekiplerinde sağlık emekçileri çalışma saatleri 16-18 saati bulmaktadır. Pandemi boyunca engelli sağlık emekçilerine yönelik önlemlerin alınmaması ise bir başka anormal durumdur” ifadeleriyle metinde yer aldı.
Basın metni şu ifadelerle sonlandırıldı:
İlimizde dahi 2.000’ne yakın sağlık emekçisine alıştıkları çalışma ortamından ve ikametlerinden çok uzakta görevlendirmeler dayatılmaktadır. Bu görevlendirmelerde pandemi bahanesiyle tüm haklar gasp edilmekte ve esnekleşme, güvencesizleşme normalleştirilmektedir. Başta görevlendirmelerde servis, yemek, harcırah, nöbet ücretleri gibi tüm haklarının gasp edildiği bir dönem yaşamaktayız. Bakanlık bir yandan emekçileri aşırı yük altına bırakırken bir yandan da hak edişleri olan sosyal ve ekonomik hakları gasp etmektedir. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin hem toplum içerisinde hem de çalışma alanlarında artan riskler nedeniyle bundan sonraki süreçte daha da risk altında olacağı bir süreç olacaktır. Buna rağmen Sağlık Bakanlığı rutin tarama başta olmak üzere sağlık emekçilerinin taleplerine ve isteklerine cevap vermiş değildir.
Sendika.Org