Yaklaşık 550 bin nüfusa sahip Karadeniz kenti Çorum’da son haftalarda vaka sayılarında yüzde 900, ölüm sayılarında ise yüzde 400’ün üzerinde artış yaşandı. Ankara’da yaşanan vaka artışlarının ardından Çorum’da da böylesi dramatik bir artışın yaşanması akıllara kentteki durumun Ankara ile ilişkili olup olmadığı sorusunu getirdi. SES Çorum Şube Eş Başkanı Didem Azapçı kentte artan koronavirüs vakalarına dair Sendika.Org’a konuştu
1 Haziran’dan itibaren “normalleşme süreci” adı altında COVID-19’a yönelik tedbirlerin bir bir kaldırılmasının ardından vakalar yeniden tırmanışa geçti. Temmuz ayının son haftasından itibaren yükselişe geçen vakalarla birlikte Türkiye, ağustos ayını bin ile bin 500 vaka bandında geçirdi ve eylül ayı itibariyle vaka sayıları bin 500’ün üzerine yerleşti.
Temmuz, ağustos ayları ile birlikte özellikle doğu ve güneydoğu illeri başta olmak üzere COVID vakaları kentlerdeki sağlık sistemini zorlayacak denli yüksek sayılara ulaştı. Diyarbakır, Urfa, Mardin, Antep gibi iller ağustos ayı boyunca Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın paylaşımlarında “uyarı”, “tedbir”, “virüsten güçlüyüz” gibi ifadelerin önüne dizildi. Ağustos ayının ortasından itibaren gözler bugünlerde resmi açıklamalara göre pandeminin “merkezi” haline gelen Ankara’ya çevrildi.
Ancak COVID-19, pandeminin merkezi haline getirilen illerle sınırlı kalmıyor, il bazlı sınırlamalar kalktığından beri virüs de özgürce seyahat edebiliyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Çorum Şube Eş Başkanı Didem Azapçı kentte artan koronavirüs vakalarına dair Sendika.Org’a konuştu.
Yaklaşık 550 bin nüfusa sahip Karadeniz kentinde son haftalarda vaka sayılarında yüzde 900, ölüm sayılarında ise yüzde 400’ün üzerinde artış yaşandı. Söze kentte yaşanan ölüm sayılarına ilişkin net sayı elde etmenin oldukça zorlaştığını belirterek başlayan Azapçı “Bazı konularda net sayı elde edemedik. En son 52 vefat eden sayısı açıklanmıştı. 11, 12 Eylül ile 73’e çıktı. Ancak aradaki vefat sayısına net olarak ulaşamıyoruz. Çünkü, ölüm nedeni olarak ne girildi bilemiyoruz. Dışarıya kapalı, isteyen kişiler görebiliyor. Bu anlamda yetkililer ulaşabiliyor; ancak bizlerin ulaşması güçleştirilmiş durumda. İmkansız gibi bir şey” diye devam etti.
Vaka sayısının en son 6 bin 597 olarak açıklandığını ifade eden Azapçı, şu an Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yatan 300 hastanın olduğunu belirtti. Bu sayının yüzde 95’inin pozitif vaka olduğunu kaydeden Azapçı 22 yurttaşın da yoğun bakımda tedavi gördüğünü sözlerine ekledi.
Vaka artışındaki genel sebeplerin başında normalleşmenin çok erken yapılması geldiğinin altını çizen Azapçı, vaka ve ölüm sayılarının gerçek olarak ifade edilmediğine dikkat çekerek şöyle konuştu:
Türkiye genelinde gerçek sayılar verilmiyor. Onun üzerine normalleşme süreci başlatıldı ve yaz sezonunun ile düğün sezonu olarak değerlendirilmesi ya da ağustos ayında Kurban Bayramının olmuş olması da vaka sayısını artırdı. Çünkü, gerçek sayılar açıklanmadığı için süreç de çok uzun sürdü. Mart ayından beri içinde olduğumuz bir durum… Süreç de uzadığı için insanlarda da hem sayıların gerçek olmaması hem de sürecin uzaması ile birlikte bir boş vermişlik hali hepimizin üzerinde, yani bu sadece vatandaşa yükleyebileceğimiz bir şey değil.
Normalleşmenin ardından kendilerinde de bir rahatlama olduğunun altını çizen Azapçı, “Ne kadar sayıların artığını bilsek de bir geriye eski o marttaki halimize dönemiyoruz. Bunun da etkisi çok büyük” diye devam etti.
Çorum’daki vakaların Ankara’daki vakalarla bir ilişkisi olup olmadığı sorusuna “Kesinlikle bir ilişkisi olduğunu düşünüyorum” diye yanıt veren Azapçı, pandeminin en yoğun yaşandığı illerin başında gelen Ankara ile Çorum’daki vaka artışı arasındaki ilişkiyi şöyle açıkladı:
Çorumlu olup aileleri Çorum’da yaşayan; ancak kendileri Ankara’da yaşayan ve bu düğün ve Kurban Bayramı vesilesiyle Çorum’a gelip giden çok fazla kişi var. Büyükşehirlere göç etmiş Çorumlu birçok kişi var. Onlar da ailelerini ziyaret etmeye bu süreçte gelip gittiler. Turizm sezonuydu aynı zamanda. Büyük illere giriş çıkış ya da büyük illerden giriş çıkış yasak olmadığı için, seyahat kısıtlaması getirilmediği için insanlar rahat rahat seyahat ettiler.
Öte yandan Çorum’un Karadeniz’e açılan kapı olduğunu vurgulayan Azapçı, “Mevsimlik işçilerin şu an soğan ve pancar toplamak için burada olmaları bunun da etkisi var. Yani sadece Ankara da değil. Ama Ankara’daki artışla ciddi anlamda bir ilişkisi var” sözleriyle mevsimlik işçilere de dikkat çekti.
Birkaç gün öncesine kadar kentte COVID-19 hastası olan sağlık çalışanı sayısının 60 olduğunu ifade eden Azapçı, sağlık çalışanlarına çok az sayıda test yapıldığını sözlerine ekledi. Azapçı, çalışan sayısının giderek azaldığını ve bu yüzden de sağlık çalışanlarına test sınırlaması getirildiğini şöyle anlattı:
Çünkü çalışan sayısı giderek azalmış, hastanede yatan ve evde izole sayısı arttığı için, personel eksikliği yaşanıyor ve personel eksikliğini daha fazla yaşamamak için de test sınırlaması getirilmiş personele. Bundan kaynaklı, personele şöyle söylenmiş: ‘Belirti olacak ve şiddetli bir şekilde yaşanacak ki ancak o şekilde test yapılabilir’. Aslında belirtileri başladığı halde çalıştırılan personelimiz de varmış.
Çorum’da bir adet SES şubelerinin olduğunu ifade eden Azapçı, örgütlü sağlık çalışanlarının birçok olumsuz uygulamaya maruz bırakıldıklarını da sözlerine ekledi. Azapçı örgütlü sağlık çalışanlarının COVID alanlarında daha çok çalıştırıldıklarını şöyle anlattı:
Birçok SES’li arkadaşı önce COVID kan almaya ya da direkt COVID’in içerisinde çalışmaya verdiler. Çünkü kendi yandaşlarını geriye çektiler. Diğer yandan döner sermayenin fazla verilecek olması SES’li olmayan arkadaşları da COVID servislerinde ya da COVID ile alakalı diğer alanlarda çalışmaya itti. Ancak idarenin ilk tercihleri SES’li arkadaşlar oldular.
Azapçı, sağlık çalışanları olarak yaşadıkları test kısıtlaması sorunun üzerine daha önce 14 gün olarak verilen evde karantina süresinin testi negatif çıkanlarda ve temaslılarda 7 güne düşürülmesinin geldiğini kaydetti. Sağlık personelinin yaşadığı hak kayıplarını da şöyle anlattı:
COVID’de çalışan kişilere tavandan döner sermaye veriliyor diye söyleniyor; ancak bu tavandan döner sermayenin verileceği kişiler arasında yardımcı sağlık personeli yok. Bu onlar için ciddi anlamda hak kaybı. Çünkü, onlar da her alanında çalışıyorlar. Yani yere kan dökülüyor. Onu temizleyen yardımcı personel. Sekreterinden, temizlik personeline hiçbir şekilde hak kazanamıyorlar bu anlamda ve onlar da diğerleri kadar risk altındalar. Hatta birçok personelden daha fazla risk altındalar. Yardımcı sağlık personeline herhangi bir ek ödeme yapılmamış olması bizi de üzen bir durum.
Taleplerinin sağlık personeline 14 günde bir COVID testi yapılması olduğunu ifade eden Azapçı, kitlerin azlığına dikkat çektiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
Biz sık sık hatta mümkünse, 14 günde bir sağlık personeline COVID testi uygulanmasını istiyoruz. Kan testi yapılmıyor zaten, sadece sürüntü alıyorlar ve kitler o kadar az geliyor ki, bu yüzden de sınırlama getirmişler. Mesela mevsimlik işçilere de test uygulansın istiyoruz. Çünkü onlar il il gezerek geliyorlar. Ancak, onların adı bile anılmıyor. Sağlık personeline zaten yapılmıyor.
Test sayılarının mutlaka artırılması gerektiğini ifade eden Azapçı, kısmi sokağa çıkma yasaklarının geri getirilebileceğine şöyle değindi:
Test sayısının artırılması, sokağa çıkma yasağı kısmi olarak getirilebilir. 65 yaş üzerine uygulanan sokağa çıkma yasağının bu yaştaki bireyleri koruduğunu düşünmüyorum, bence gerekli yaş grubunun daha iyi tespit edilmesi gerekiyor. Okullar açılacak deniyor. Ancak biz de bu noktada kararsız kalıyoruz. Açılmasa ayrı bir sıkıntı. Hem çocuklar hem de çalışan anne babalar için sıkıntı. Hiçbir işyerinde ücretsiz kreş olmadığı için özellikle okul öncesi çocuğu olan aileler çok sıkıntılar çekiyor. Nereye bırakılacak bu çocuklar bakıcı bulunamıyor. Maddi olarak bunun altından kalkmak kolay değil. Düşünün, asgari ücretli biri nasıl bakıcı tutabilir. Aktif çalışan grubun bir süre izole edilmesi de önlemlerden biri olabilir.
İlgili haber:
Sendika.Org (Uğur Cucu)