Basit bir sosyal medya taraması bile işçilerin sorunlarını gün yüzüne çıkarmaya yeter. Birçok işçi kapanan işyerlerinin patronlarınca ücretsiz izne çıkarıldı ya da zorla yıllık izinlerini kullanmaya yönlendiriliyor
Günlerdir televizyonda, gazetede, radyoda, sosyal medyada virüsle kalkıp virüsle uyuyoruz. Özellikle anaakım medyada herkes konuştu, herkes boy gösterdi, “Evinizde kalın” tavsiyeleri yayıldı. Bir tek evlerinde kalamayan, işlerine gitmek zorunda olan işçiler konuşmadı. Bir tek onların sesi duyulmadı.
Peki işçiler koronavirüs yayılmaya başladığı andan beri neler yaşıyor? Önerilen tedbirlerin kaçı işçiler için geçerli ya da uygulanması önerilen beslenme düzenleri, hijyen kurallarının kaçı işçilerin hayatında uygulanabilir oluyor? İşte bu soruya verilen yanıtlar insanlığı felakete sürükleyecek bir salgının yarattığı durumların dahi ne kadar sınıfsal yaşandığını gösteriyor.
Basit bir sosyal medya taraması bile işçilerin sorunlarını gün yüzüne çıkarmaya yeter. Birçok işçi kapanan işyerlerinin patronlarınca ücretsiz izne çıkarıldı ya da zorla yıllık izinlerini kullanmaya yönlendiriliyor.
Örneğin, Üsküdar Bağlarbaşı Ganache Patisserie Cafe’de virüs sebep göstererek 60 işçi, Edirne Trakya Üniversitesi’nde yemekhanede taşeronda çalışan 80 işçi içinde ücretsiz izne çıkarıldığını ifade ediyor.
Kafeler, çay bahçeleri, düğün salonları gibi toplu kullanılan yerlerin kapatılma kararı alınması üzerine de işçilerin çoğuna yine ücretsiz izin verildi.
Birçok sektörde aynı durum söz konusu.
Ücretsiz izne çıkarılan işçilerin nasıl geçineceği ise patronların ya da iktidarın gündeminde değil.
Doğalgaz faturaları, su ve elektrik faturaları, kredi borçları derken geçim sıkıntısı kapımızda fakat herhangi bir önlem alınmıyor.
Kapanan, çalışmaya ara veren işyerlerinde ücretsiz izin en çok başvurulan yöntem ama bir de çalışmaya devam edenler var… Sokakta çalışmak zorunda olanlar, sanayi işçileri, çöpçüler, tersane çalışanları, sahada çalışanlar, AVM emekçileri… Günlük olarak insanlarla olan temaslarından ve koruma tedbirlerinin yetersizliğinden bahsediliyor.
Daha yeni Yalova Tersan Tersanesi’nden görüntüler ortaya çıktı. Yüzlerce işçi herhangi bir mesafe olmadan toplu olarak yemekhanede yemek yiyor.
Şantiyelerdeki inşaat işçileri ve fabrikalarda çalışanlar da benzer sorunlardan bahsediyor.
Market çalışanlarının ise en çok dile getirdikleri konu eldiven dışında önlem alınmaması.
Kalabalık alanlar, önlem alınmayan ortamlar ve virüsün yayılmasını sağlayacak hijyenik olmayan sağlıksız koşullar işçilere patronların reva gördüğüdür.
AVM emekçileri özel olarak #coronaavmde etiketiyle Twitter’da gündeme girdiler. Ancak toplu kullanım alanı olan birçok AVM hala açık. AVM emekçileri de bu süreçte, change.org’da imza kampanyası başlatmış durumdalar. Yani haklarını istemeye, seslerini duyurmaya internet aracılığıyla çaba gösteriyorlar.
İşçilerin büyük bir çoğunluğunun, üstelik normal zamanda da pek steril olmayan koşullarda çalışan çoğunluğunun mevcut durumda çalışmaya devam etmesi, servislerde balık istifi işe taşınması, üretim ve performans baskısıyla tuvalete bile gitmesine izin verilmemesi virüsün yayılma koşullarını çoğaltıyor ve işçileri vuruyor. Politik olarak ya da vicdanen ya da her ne şekilde olursa olsun bu duruma gözlerimizi kapatmak, görmezden gelmek ya da “Şimdi sırası değil” demek başka bir virüsün, liberalizm virüsünün zararlı etkileri.
Evde kalın tavsiyelerine ve hatta karantina koşullarına uyum sağlayalım evet ama fiziksel olarak kendimizi “mesafelendirirken” aklımızı ve mücadelenin gündemlerini bu toplumsal gerçeklikten soyutlamayalım.
Yaşadığımız bu durumu sosyal medyada daha fazla gündem haline getirmek, üyesi olduğumuz sendikaları bu konularda daha fazla somut adım atmaya zorlamak, sendikasız çalışıyor olsak da iş yerinde en yakınımızdakiyle sorunu konuşmak ve bunları bir hak kavgasına dönüştürmek zorundayız. Bu konuda olabildiğince yaratıcı olmak, küçük arkadaşlık çevrelerimizden, dahil olduğumuz her düzeyden örgüte kadar bütün kesimler bu konuda harekete geçmeye zorlamak gerekiyor.
Bugüne kadar işçilerin elindeki kırıntı hakları dahi savunmak için attığı her adım işsizlik tehdidiyle karşılaşıyordu. Ancak bu defa kelimenin gerçek anlamıyla mücadelenin konusu hayatta kalmak…
Ve başta sağlık emekçileri olmak üzere tüm işçilere teşekkürle bitirelim yazıyı. Evet, bütün fedakarlığıyla emekçilerin verdiği çabalarla hala daha hastaneler işliyor, sosyal hayat bir şekliyle kendisini döndürmeye devam ediyor.
Ben işçiyim şuan ülkede büyük bi salgın var ve benim can güvenliğim yok hala işe gidiyorum ve fabrikamizda dezenfekte disinda hic bi tedbir yok benim maasimdan her ay çatır çatır vergi almayi bilen devlet benim sağlığımı neden düşünmez işverene para yağdırır bunu merak ediyorum!
— Yağmur&Kahve ?? #EvdeKalTürkiye ! (@yqmrkhve0694) March 18, 2020
işçiyim çalışıyorum ve iş çıkışında böyle bir servis kullanmak zorundayım. kalabalığa bakar mısınız Allah aşkına ne kadar güvenli. şu zamanda ölümcül bir virüs varken çalışmak işe gitmek zorunda olmak ? ama galiba bu virüs işçiye bulaşmıyor sanırım patronlar zaten umursuz. pic.twitter.com/diKzNk8kud
— murat (@iammuratovic) March 21, 2020
İşveren değilim, işçim yok, büyük kredilerim yok, emekli değilim. Ben sadece şuanda işyeri kapanmış ve evde oturan bir işçiyim. Bu alınan kararların faturalarıma ve ev sahibine ödeyeceğim kirama nasıl bir faydası var biri açıklayabilir mi? #coronaturkiye
— Gülcan Karaduman (@Gulcankaradumn) March 18, 2020
İki çocuğum var, işten gelirken dezenfektan sıkmaktan zehirlenicem.Nefesimi kontrol ediyorum sürekli!Otobüse binmemek için günlük bir saatten fazla yürüyorum.Avmye gelen sayısı bugün 10 bin! Bu nasıl tedbir? Fabrikalar,çok kişi çalışan yerler ve Avmler kapatılsın! #coronaAvmde
— oBirgaripanne (@meliatali) March 17, 2020
AVM’de çalışıyorum birçok insan geliyor her şeye dokunuyor dokunduklari şeylere biz de dokunuyoruz kimde virüs var yok belli değil e ne yapalım buna nasıl bir çözüm bulunacak bi yandan da ekmek parası kazanıyoruz ne olacak böyle.#coronaAvmde
— F E R D İ (@ferdiii27) March 18, 2020
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.