Varoluşunu da sorgulayan Joker yabancılaşma durumunu bir direniş pratiği geliştirerek aşacaktır. Joker varoluşunu ancak bu düzene isyan eden toplumla birlikte hissedebilmiştir
İnsanlık tarihinde toplumsal adaletin sağlanamadığı, sınıf farklılıklarının, sömürü ve güç ilişkilerinin tekabül ettiği hiyerarşik ilişkilerin egemen olduğu her toplumsal düzen, bu düzenden memnun olmayan toplulukları da yaratmıştır. Bu topluluklar, yönetiminden memnun olmadıkları toplumsal düzen karşısında çeşitli biçimlerde direniş pratikleri geliştirmiş, isyan etmişlerdir. Bu isyan pratikleri zaman zaman bastırılmış bazen de toplumsal-siyasi devrimlere neden olmuştur. İşte Tod Phillips’in “Joker” filminde de keskin sınıf farklılıklarının olduğu, hiyerarşik güç ilişkileri içerisinde ötekilerin görmezden gelindiği, insanın kamu yurttaşı, hak sahibi bir özne olmaktan çıktığı, kısacası toplumsal sistemin çürüdüğü bir durumla karşı karşıyayızdır. Nitekim bu çürüme filmde de insanların öfkesinin çığrından çıktığı ve isyan ettiği toplumsal patlamalara neden olmaktadır.
“Joker” filmi ekonomik kriz sonucu şehrin bataklığa döndüğü, çöplerin yığıldığı, salgın hastalıkların kol gezdiği Gotham şehrinde; toplumsal düzenin bozulduğu, işlerin çığrından çıktığı ve bu çığrından çıkma halinin toplumsal bir çöküntüye dönüştüğü bir ortamda geçer. Bu toplumsal çöküntü hali ise filmin karakteri Joker aracılığıyla toplumsal bir kaos ve isyana dönüşecektir. Joker akıl-sağlını da yitirmiş biri olduğu halde işsiz kalana kadar düzenle uyum (en azından görünürde ve zaman zaman istemsizce gülmesi dışında) içerisindedir. Ne zaman ki işini de yitirir o zaman toplumsal düzenle olan uyumsuzluğu artık görünür kılınır. Böylece Joker kendisiyle alay eden ve aşağılayan Wayne şirketinde (Belediye Başkan Adayı Wayne’in şirketinde çalışan üst düzey profesyonel yönetici) çalışan üç genci öldürerek bir isyan ateşinin fitilini yakar. Wayne şirketinde çalışan üç gencin Joker tarafından öldürülmesi her ne kadar politik bir gerekçeyle yapılmamış olsa da öncelikle medyada sonrasında halk nezdinde politik olarak algılanır. Zira ekonomik krizin başgösterdiği, toplumsal adaletin çöküntüye uğradığı, ve şehrin adeta cehenneme döndüğü bu ortamda Joker’in eylemi kendisi öyle tanımlamasa da politik bir atmosferin sonucunda gerçekleşmiştir. Olayların politik olarak değerlendirilmesi sadece Joker’in işsiz olması karşısındakilerin de borsa çalışanı olması bağlamında değil Joker’in karşılaştığı ve onu kuşatan sorunların aynı zamanda toplumsal sorunlar olması nedeniyledir. Joker karakteri baba figürünün olmadığı parçalanmış bir ailede büyümüştür. Böyle bir ailede büyüyen çocuğun çeşitli uyum sorunlarının olması, bazı psikolojik sorunlar yaşaması “beklenilen” bir durumdur. Ekonomik olarak alt sınıflarda yer almak ise bu sorunları daha fazla tetikleyen bir etmendir. Üstelik Joker’in burjuva sınıfına mensup Thomas Wayne’in oğlu olduğunu varsaydığımızda olayın kapitalist sistem içerisindeki boyutu görünür kılınır. Wayne’in, evinde temizlik işçisi olan çalışan Joker’in annesine yönelik cinsel sömürüsü burjuvazi ve işçi sınıfı arasındaki sömürü ilişkileri bağlamında ve patriyarkal-kapitalist sistem içerisinde değerlendirilebilir. Dolayısıyla kendini politik bir figür olarak tanımlamayan Joker’in hem çocukluğu boyunca karşı karşıya kaldığı olayları hem de gerçekleştirdiği eylemleri politik bir bağlam dışında okumak ve sadece bireysel-psikolojik etmenlerle değerlendirmek mümkün değildir.
Devlet, kurumlarıyla sınıflar arası çelişkileri yönetmeye çalışan, bir sınıf egemenliği organıdır. Belirli bir sınıfın (burjuvazinin) egemen olduğu devletin varlığını sürdürebilmesi için mülksüzleştirilen halk kitleleri rıza veya baskı aygıtlarıyla denetim altında tutulmalıdır. Dolayısıyla devlet açısından halkın çıkarları değil egemenlerin çıkarları önemlidir. Kapitalist sistemde bu egemen sınıf burjuvazidir ve dolayısıyla onun çıkarları önemlidir. Filmde psikiyatri servislerinin kapatılması bu durumda da halka parasız sağlık hizmeti yapılamayacak olması kapitalist sistemin bir sonucudur. Kapitalist sistemde en temel insani ihtiyaçlar bile karşılanamaz noktaya gelmiştir. Psikiyatrist Joker’e “senin gibiler de benim gibiler de umurlarında değil” diyerek bu durumu dile getirir. Böylece güç ilişkileri ve toplumsal statü bağlamında Joker’den üstte olan eğitimli-orta sınıfa mensup doktor ile güvencesiz bir işte çalışan Joker karakteri sistem tarafından görülmeme noktasında eşitlenir. Bu sistem tarafından görülmeme hali ise filmde özellikle ekonomik krizin başgösterdiği, işsizliğin arttığı ve toplumsal adaletin sağlanamadığı noktada belirginleşir. Bu durumdan çok farklı sınıftsal katmanlardaki insanlar da etkilenir. Bu bağlamda psikiyatri doktoru da Joker de bu toplumsal sistemin adaletsizliğinden aynı payı alarak işsiz kalmışlardır.
1844 El Yazmaları’nda Marx, özgür ve bilinçli olma etkinliğini insan türünün bir özelliği olarak tanımlar. Marx’a göre insan iradesiyle ve bilinçliliğiyle diğer türlerden ayrılır. Böylece insan kendi gerçekliğini bilinçli bir şekilde yaratır. Fakat insanı bilinçli gerçekliğinden koparan yabancılaşmış emekle insan kendi özvarlığına ve kendi varoluşuna yabancılaşır. Bu yabancılaşma film boyunca hem Joker’in kendisinde hem de toplumda gördüğümüz bir gerçektir. Bu bağlamda bu yabancılaşma varoluşu kapsamaktadır. Varoluşunu da sorgulayan Joker yabancılaşma durumunu bir direniş pratiği geliştirerek aşacaktır. Dolayısıyla Joker varoluşunu ancak bu düzene isyan eden toplumla birlikte hissedebilmiştir. Her ne kadar Joker sınıf bilinci geliştirerek eylemler örgütlemese de Joker’in eylemlerinin sebebi patriyarkal- kapitalist sistemin ürettiği sorunlardan kaynaklanmaktadır. Film sonuç olarak “başka bir dünya mümkün mü?” sorusuna istinaden yeni bir toplumsal sistem önermese de içinde bulunduğumuz kapitalist sistemin çeşitli sorunlarını gözler önüne sererek bu sistemin eninde sonunda isyanlara, direnişlere yol açacağının sinyallerini vermektedir. Fakat bu isyanların örgütlü bir mücadele aracılığıyla gerçekleşmemesi önümüzde bir sorun olarak durmaktadır. Bu bağlamda film, gerçekçi bir bakış açısı sunsa da bugünkü isyan biçimlerinin nasıl ezilenlerin iktidarı mücadelesine dönüştürüleceğine dair herhangi bir çözüm önerisi yoktur. Sonuç olarak film bu duruma dair çözüm önermese de günümüzdeki kapitalist sistemden kaynaklanan sorunlara ilişkin eleştirel ve politik bir filmdir. Bu hali de Joker’i günümüzde neoliberal-kapitalist sisteme karşı gerçekleştirilen kitlesel protestolarda simgesel bir figür haline getirmektedir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.