Daha önce ABD ile yapılan Ankara mutabakatında, “güvenli bölge” kurulması kararlaştırılmış, bunun için Urfa’da bir komutanlık kurulmuş, ama “güvenli bölge”nin sınırları muğlak bırakılmıştı. YPG güvenli bölgenin derinliğinin daha az olmasını istiyor ama ABD, Türkiye üzerinden bu bölgenin daha da derin olmasını dayatıyordu. Ama anlaşılan anlaşma olmadı ve iş savaşla çözülmeye çalışılıyor
Erdoğan ABD başkanı ile telefonda görüştü ve ABD, IŞİD’li mahkûmları devralması karşılığında YPG bölgesine askerî harekât düzenlemesi konusunda Türkiye’ye izin verdiğini açıkladı ve ABD askerleri “güvenli bölge”nin bir kısmından çekildi. Bu konuda YPG tarafından, ABD bürokrasisinin bir kısmından ve kamuoyundan tepkiler yükselince, bu sefer de “Türkiye … eğer belli sınırları aşarsa Türkiye ekonomisini yerle bir ederim” şeklinde bir başka tweet attı.
Bir tweet’e atılan basit bir “like” için diplomatik gerginlik yaratan Türkiye, Trump’ın bu aşağılayıcı tweet’ini görmezden geldi. Peki bu kendi içinde çelişkili gibi görünen tweet’ler nasıl okunmalı? Bence çelişkili olmaktan öte, bir bütünün farklı yönlerini yansıtıyor bu tweet’ler.
Türkiye operasyonu uzun zamandır tartışılıyor, sadece Türkiye ile ABD arasında değil ama bazı Avrupa ülkeleri ve Rusya ile de. Erdoğan Birleşmiş Milletler’de (BM) daha geçen hafta yaptığı konuşmada, Kuzey Irak haritasını çıkarmış ve orada yapacaklarını tüm BM’ye anlatmış ve güvenli bölgenin Rakka’ya kadar indirilmesini istemişti. Dahası işgal sonrası bölgede yapacakları evler vb. için ise daha önceden Merkel ve bazı liderlerle konuştuğunu ve onların da desteklediğini söylemişti. Yani aslında her şey açık oynanıyor.
Daha önce ABD ile yapılan Ankara mutabakatında, “güvenli bölge” kurulması kararlaştırılmış, bunun için Urfa’da bir komutanlık kurulmuş, ama “güvenli bölge”nin sınırları muğlak bırakılmıştı. YPG güvenli bölgenin derinliğinin daha az olmasını istiyor ama ABD, Türkiye üzerinden bu bölgenin daha da derin olmasını dayatıyordu. Ama anlaşılan anlaşma olmadı ve iş savaşla çözülmeye çalışılıyor.
Yukarıdaki iki tweet bu anlamda birbirini tamamlıyor aslında. Birincisi, ABD Türkiye’nin elini serbest bırakıyor, işgal için izin veriyor. İkinci tweet ise, Kürtlere ve bu adım konusunda endişelenen bir grup bürokrata verilen bir mesaj. Trump harekatın sınırlarını kendisinin çizdiğini ve Türkiye’nin bu sınırlar dışına taşamayacağını aşağılayıcı bir dille belirtiyor.
Bu iki tweet operasyonun kapsamını ve amacını belirtiyor. YPG istenen derinliği kabul etmediği için, bu derinlik bir askerî harekât ile kuruluyor. Bu derinlik bilinçli bir şekilde ABD tarafından hala muğlak bırakılıyor. Trump belli sınırlardan bahsediyor ama, bu sınırlar nedir ondan bahsetmiyor. Bence kafalarındaki asıl sınırlar askeri olmaktan öte politik. Askeri operasyon bu politik sınırlara ulaşmak için bir araç. Bu amaca tek bir operasyon yerine birkaç operasyonda ulaşmaya çalışacaklardır.
Bundan sonra neler olabilir? AB ülkelerinin itiraz edeceğini sanmam. AB ile Trump arasında oldukça ciddi sorunlar var ve çelişkiler hızla büyüyor ama Trump’ın Suriye politikasına bir iki itiraz dışında karşı geleceklerini sanmam. Zaten Trump ve Erdoğan, özellikle göçü engelleyeceklerini söyleyerek bu itirazları yok etmeye çalışıyorlar. Trump’ın IŞİD vurgusu da bir anlamda bu kamuoyunu sakinleştirmeye yönelik.
Rusya tarafı bu işgalden hoşlanmıyor ama homurdanma dışında bir şey yapmayabilir. Daha önce, Suriye’nin birçok yerine dağılmış ve cihatçıların kontrolünde olan ceplerin boşaltılması ve cihatçıların aileleri ile İdlip’e taşınması karşılığında, Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekâtına ve Afrin’i işgal etmesine göz yummuştu. İdlip savaşı başlamış durumda ve Türkiye İdlip’teki cihatçılara bol miktarda silah gönderiyor. (Bu arada tahmin edin bakalım, İdlip’e gönderilen bu silahları kimler veriyor Türkiye’ye ve parası nasıl ödeniyor?) Rusya özellikle İdlip konusunda alacağı tavizler karşısında şimdilik kaydı ile sessiz kalabilir. Ayrıca, bu bölge ABD’nin hegemonyasına bırakılmış bir bölge ve burada Rusya’nın ABD korumasında bir Türkiye’ye askeri olarak müdahalesi pek olası değil. En azından şimdilik.
YPG ne yapabilir? Birincisi pazarlığa devam edebilir. Biraz daha fazla taviz verebilir. Bu tavizler yeterli görülürse Trump operasyonu engelleyebilir. Ama bu durum YPG’yi geçici olarak kurtaracaktır. Aradan bir süre geçince ABD ve Türkiye yeniden bastırmaya, daha fazla taviz istemeye devam edeceklerdir. Afrin ve Münbiç’te verdikleri tavizler, “güvenli bölge”de verdikleri tavizler hiçbir işe yaramadı. YPG şunu anlamak zorunda; ABD’nin YPG bölgesine ilişkin hedefi, Barzanileşmiş bir YPG’nin Türkiye denetimine verilmesidir. Bu politik hedefe ulaşana kadar ne ABD ne Türkiye savaşı bitirecektir.
İkincisi savaşabilir. YPG’nin askeri olarak Türk ordusuna karşı durması pek mümkün değil. Türkiye, işgali kendisine destek bulabileceği bazı Arap aşiretlerin bölgelerinden başlatacaktır. Kürt bölgelerini ise çembere alıp baskı altında bırakacaktır. YPG’nin Arap nüfusla ciddi sorunları olduğu bölgeler öncelikle hedeflenecektir. Buralarda YPG’nin etkili bir savunma kurabilmesi çok zor.
YPG, Türkiye’nin saldıracağı Arap nüfusun olduğu yerlerden savaşmadan çekilir ve tüm gücünü Kürt bölgelerini savunmaya adayabilir. Bana kalırsa ABD ve Türkiye tam da bunu bekliyorlar. Bu noktada Türkiye YPG güçlerinden çok, Türkiye işgaline karşı çıkan bazı Arap direnişçilerle savaşır ve bu bölgeleri işgal eder. Bu arada ABD arabuluculuk rolünü oynamayı sürdürecektir. YPG’ye Türkiye’nin Kürt bölgelerine girmesini engelleyenin kendisi olduğunu ileri sürüp onların hamisi rolünü oynamayı sürdürecektir.
Bu stratejinin en önemli noktası YPG’nin askeri olarak ezilmesi değildir. Dahası ABD birçok kereler YPG’nin askeri olarak korunması gerektiğini belirtti. İstenen YPG’nin politik olarak dönüşmesidir. Ben buna “Barzanileşmesi” diyorum. YPG’nin askeri olarak ezilmesi, ABD’nin ve Türkiye’nin Suriye’deki tüm meşruiyetlerini bir anda yok eder. Bu yüzden, Trump’ın bahsettiği sınırlar oldukça önemli.
YPG, Suriye ve Rusya ile de yakınlaşabilir, ama bana öyle geliyor ki YPG bu silahı Afrin olayında kaybetti. Yine görüşebilir, pazarlıkları bir silah olarak kullanmayı deneyebilir, ama Rusya ve Suriye’nin desteği ancak YPG’nin Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıması ile mümkün. YPG bundan dolayı Afrin’de Suriye’nin egemenliği ve Türkiye işgali arasında bir tercih yapmaya zorlandı ve tercih ortada. Bunun sebebi, YPG’nin stratejik olarak bağımsız bir Kürt devletini hedeflemesi ve ABD desteği sayesinde bu hedefe ulaşabileceğini düşünmesi. Bu yüzden ABD baskıları sonucu Afrin Türkiye’ye bırakıldı. YPG liderleri Afrin’in bazı politik sebeplerle bırakıldığını söylüyorlar, politik sebep budur.
Bu noktada Esad yönetimi ve Rusya’nın tek yapacakları, Türkiye’nin ayağının dolaşmasını sağlayacak bazı taktik yardımlar yapmak olacaktır ama o kadar. Tabii anti-emperyalist, anti-faşist bir halk hareketi gelişip tüm emperyalistleri Suriye’den kovmazsa. Bu uzak bir ihtimal gözüküyor ama uzayan savaşın böyle bir hareketi yaratması mümkün. Gerek Paris Komünü, gerekse Bolşevik Devrimi öncesi örgütlü bir halk gücü yoktu ve ikisi de savaştan bunalan emekçi kitlelerin isyanı sonucu oluşmuştu.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.