Muammer Özer ismi de ilk defa onun bir filminin önerilmesiyle gündeme geldi. İşçi Filmleri Festivali düzenleme komitesinden bir üyemiz 2015 yılı gösterim programı için ‘Bir Avuç Cennet’ filmini önerdi. Tarık Akan ve Hale Soygazi’nin başrolde oynadığı filmi biliyorduk ancak yönetmeni Muammer Özer’i tanımıyorduk
İşçi Filmleri Festivali’nde 14 yılda toplam 835 film gösterildi. Bu filmleri nasıl seçtiğimizden bahsetmek istiyorum.
Öncelikle web sitemizin ilgili bölümünden bize başvuran filmleri değerlendiriyoruz. Örneğin bu yıl bu şekilde 152 adet filmin başvurusu yapıldı. Bunun dışında hem Türkiye dışında filmleri, hem de sinema tarihimizden özel filmleri, bize gelen öneriler üzerinden seçiyoruz. Türkiye’nin birçok şehrindeki festival emekçilerinin önerileri, daha önce festivalimizin konuğu olmuş yönetmenlerin önerileri ve Dünyadaki diğer işçi filmleri festivallerinde gösterilen filmlerden bir havuz oluşturuyoruz.* Film seçim ekibimiz titizlikle filmleri değerlendiriyor. Bu aşamadan sonra gösterim izni almak için yönetmen ve yapımcılarla iletişime geçiyoruz.
Muammer Özer ismi de ilk defa onun bir filminin önerilmesiyle gündeme geldi. İşçi Filmleri Festivali düzenleme komitesinden bir üyemiz 2015 yılı gösterim programı için “Bir Avuç Cennet” filmini önerdi. Tarık Akan ve Hale Soygazi’nin başrolde oynadığı filmi biliyorduk ancak yönetmeni Muammer Özer’i tanımıyorduk. Film, Anadolu’dan İstanbul’a göçen yoksul bir ailenin cezaevi nakil aracını ev haline getirmesini ve yaşam mücadelelerini çarpıcı bir şekilde anlatıyordu. Gösterim izni için yönetmene ulaşmamız gerekiyordu. Sinema dünyasından dostlarımıza Muammer Özer’i sorduk ancak kendisi hakkında çok az bilgi olduğunu gördük. Kendisine ulaşabileceğimiz herhangi bir iletişim bilgisi yoktu.
Wikipedia’daki bilgiler ise çok sınırlı idi: 1970’lerde Türkiye’de kısa filmler yapmış, Almanya’ya işçi olarak gitmiş, sonra Finlandiya’da sinema okumuş ve İsveç’e yerleşmiş.
Bu noktada sosyal medya imdadıma yetişti. Facebook üzerinden soyadı Özer olan ve İsveç’te yaşayan yaklaşık 40 kişiye “Muammer Özer’i tanıyor musunuz?” sorusu ile mesajlar gönderdim. Tuna Özer “Babamdır” yanıtını verdi. Ve babası Muammer Özer’le benim iletişim kurmamı sağladı. Muammer Özer’e festivalimizi anlattım. Önce biraz çekingen ve mesafeli idi. Bunun sebebini daha sonra öğrendim. Sonraki sohbetlerimizde ayrıntılı olarak anlatacağı üzere Türkiye’deki sinema çevrelerine çok kırgındı.
“Bir Avuç Cennet” filminin gösterim iznini seve seve vereceğini ama neden “Kara Sevdalı Bulut” filmini göstermediğimizi sordu. Yıllardır Türkiye’de yasaklı olan, Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer’in oynadığı “Kara Sevdalı Bulut” adlı filmi böylece öğrenmiş olduk. Ve festival gösterim programımıza aldık.
Muammer Özer’i 10. İşçi Filmleri Festivali’ne davet ettik. 2 Mayıs 2015 tarihindeki açılış gecesinde sahnede “Kara Sevdalı Bulut”un Türkiye’deki sansür öyküsünü anlattı. “Kara Sevdalı Bulut” sansürsüz olarak İşçi Filmleri Festivali’nde gösterildi. Yönetmen, filmin Beyoğlu Sineması’ndaki gösteriminden sonra seyircilerle bir de söyleşi yaptı.
Böylece Muammer Özer ile dostluğumuz başladı. Onun deyimi ile “İsveç’in Yılmaz Güney’i” Bo Widerberg’i bize tanıtan kendisidir. Widerberg filmlerini onun önerisi ile temin ettik. Widerberg’in üç filmi daha sonraki yıllarda İşçi filmleri Festivali için Türkçeye çevrildi. Bu filmler İşçi Filmleri Festivali’nde Türkiye’de ilk defa gösterildi.
Muammer Özer, film arşivini sinematek.tv’de yayımlanmak üzere bize teslim etti. Bu filmler ilk defa sinematek.tv adresinde yayımlandı. “Kördüğüm” (1969), “Barış Kavgası” (1973), “Davut ile Golyat” (1976), “Çıraklar” (1980) ve “Özlem” (1990) filmlerini sinematek.tv adresinden izleyebilirsiniz.
“Kara Sevdalı Bulut” filmi, 12 Eylül darbesi sonrası işkence görmüş bir anne ve kızını anlatıyordu. “Özlem” ise bu filmin devamı gibi düşünülebilir. 1990 yapımı “Özlem”, yönetmenin “Kara Sevdalı Bulut” filminde yer alan polis baskını sahnesi ile başlıyor. Muammer Özer bu filmde 12 Eylül çocuklarını 45 dakikada anlatmış. Şirvan 20 aylıkken anne babası ile işkence odalarında kalmış günlerce… Sonra onu anneannesi büyütmüş. Eşber Yağmurdereli’nin oğlu Uğur Yağmurdereli gibi birçok çocuk anne-babalarını, cezaevlerini ve özgürlüğü anlatıyor. Belgeselde Emil Galip Sandalcı cezaevindeki Uğur ve Şirvan’la beraber diğer çocukların özlemlerini anlatmış.
Muammer Özer’in 1980 yapımı “Çıraklar” belgeselinin hikayesini Prof. Dr. Oğuz Makal’ın sözlü tarih kaydından aktarmak istiyorum:
Türkiye’nin ilk sinema TV Bölümü İzmir’de Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi içinde rahmetli-değerli hocam Prof. Dr. Alim Şerif Onaran tarafından açıldığı için, İstanbul’dan İzmir’e onun asistanı olarak gitmiş, göreve başlamıştım.
O günlerde tam bir kültürel çöl olan İzmir’de sinema ile ilgili bir şeyler yapabilmek çabası içindeyken, İstanbul öncesi kurucular arasında bulunduğum ve sinematek bölümünü yönettiğim İzmir Sinema ve Kültür Derneği’nin düzenlediği “Bağımsız Filmler” temalı festivale filmleriyle davet ettiğim, tanıştığım Muammer Özer’le dostluğum ilerledi… Yıllar sonra İzmir’i ziyaret ettiği bir günde öğrencilerimden İbrahim Öğretmen ile (daha sonra Paris’e yerleşti, Gökşin Sipahioğlu ile uzun süre çalıştı) fotoğraf çalışmaları sırasında gözlemlediğim bir kenar semtteki işliklerden-işçilerden söz ettim. O günlerde Refik Durbaş’ın şiirinden, Livaneli’nin “Çırak aranıyor” şarkısı da kulaklarımızdaydı.
Şiirin dizeleri içsel-düşünsel bir yol haritası oldu. İşlikte çıplak elle cam işçiliği yapan kadın-erkek-çocuk bu insanların yaşantısı filme alındı. Kurgusu İsveç’te Muammer Özer tarafından yapıldı. Film bittikten sonra gönderildiği bazı festivallerde beğeni topladı, örneğin Leipzig’de aldığı onur ödülü gibi.
Muammer Özer ile sohbetlerimizde İsveç’te 1979 yılında yapılan Nazım Hikmet’i Anma Gecesi’nin çekimlerini kendisinin yaptığından bahsetti. Bu filmin daha önce hiçbir yerde gösterilmediğini söylediğinde, filmi sinematek.tv için istedim. Filmin teknik düzenlemesini yaptıktan sonra bana iletti. Ve 1 saatlik görüntüler ilk defa sinematek.tv’de yayımlandı.
Nazım Hikmet’i Anma Gecesi’nin kaydı izlendiğinde, iki kez sahneye çıkan Ruhi Su’nun gecenin yıldızı olduğu anlaşılıyor. Geceyi Mazlum Kiper sunuyor, Tuncel Kurtiz de Nazım’ın şiirlerini okuyor. O dönem İsveç’te yaşayan ve henüz çok ünlü olmayan Zülfü Livaneli bağlaması ile türküler söylüyor.
Bir sonraki yazımda Muammer Özer’in belge ve tanıklıkları eşliğinde “Kara Sevdalı Bulut” filminin sansür öyküsünü anlatacağım.
* https://laborfilms.com/
Dipnot:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.