“Suriye’de güvenli bölgenin kontrolü Türkiye’de olacak” diyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, aynı konuşmada içerik konusunda belirsizliklerin olduğunu ve pazarlıkların sürdüğünü belirtti
“Suriye’de güvenli bölgenin kontrolü Türkiye’de olacak” diyen Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, aynı konuşmada içerik konusunda belirsizliklerin olduğunu ve pazarlıkların sürdüğünü belirtti
ABD Başkanı Donald Trump’ın “Kürtlere saldırırlarsa Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğiz. 20 millik (32 km) güvenli bölge kuracağız” çıkışının ardından, Tayyip Erdoğan bu konuda görüşmelerin sürdüğünü belirtti ve “TOKİ olarak bu işin içerisine gireriz” dedi.
Konuya ilişkin bir açıklama da Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan geldi.
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’na ilişkin basın toplantısı düzenleyen Kalın, bir gazetecinin sorusu üzerine “Suriye’de güvenli bölgenin kontrolü Türkiye’de olacak” dedi.
Ancak Kalın, aynı konuşmada içerik konusunda belirsizliklerin olduğunu ve pazarlıkların sürdüğünü de belirtti.
Sayın Trump’ın bu teklifi 20 mil, yaklaşık 30-32 kilometrelik bir alana tekabül ediyor. Bir kere buna olumlu baktığımızı ifade ettik, ediyoruz. Neden? Aslında bu Sayın Cumhurbaşkanımızın yaklaşık dört yıldır dile getirdiği bir tekliftir. Ve bunu ilk dile getirdiğinde özellikle mülteci akınını önlemek amacıyla Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyu detaylı bir şekilde çalışmış ve dünya liderleriyle paylaşmıştı. O zaman Obama, Merkel, Fransa, İngiltere ve diğer ülkeler buna olumlu baktıklarını, bunun mülteci akınını durduracak, sivilleri güvence altına alacak bir teklif olduğunu ifade etmişler ama maalesef gereği yapılmamıştı. Ve bu teklif aslında o zaman kabul edilseydi, 2015-16 yıllarına özellikle damgasını vuran o büyük mülteci akını yaşanmayacaktı. Birçok insan öldü, onların hayatı kurtarılacaktı. Bunu Cumhurbaşkanımız her görüşmede, her platformda hala dile getirmeye de devam ediyor.
İlk defa Amerikan yönetimi tarafından en üst seviyede bunun uygulanabilir, gerçekleştirilebilir bir plan olduğu ifade edilmiş oldu. Yani yaklaşık dört yıl sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği noktaya geldiler, bu sevindirici bir şey. Ama şimdi bunun modalitesi nasıl olacak, nasıl uygulanacak, alan nasıl şekillenecek, askeri boyutu ne olacak, istihbari boyutu ne olacak, tabii bununla ilgili şu anda görüşmeler devam ediyor. Önümüzdeki günlerde de bu görüşmeler devam edecek.
Bildiğiniz gibi yarın (16 Ocak) Genelkurmay Başkanımız [Yaşar Güler] Brüksel’de Amerikan Genelkurmay Başkanı’yla [Joseph Dunford] görüşecekler. Bu konuyu orada da askeri boyutuyla ele alacaklar. Burada bu güvenli bölge sadece Türkiye için değil, Suriye’deki mülteciler için de bir güvenli bölge. Yani sadece bizim sınırımızı güvence altına alan değil, onun 30 kilometre eninde yaşayan herkesi güvence altına alan bir güvenli bölge olarak planlanıyor. Burada terör örgütüne bir mercii olabilecek, onlara bir koruma sağlayabilecek bir angajmana, bir plana bizim ‘evet’ dememiz asla söz konusu olamaz.
Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımız bunu net bir şekilde bugün grup konuşmasında da ifade ettiler, buranın kontrolü Türkiye’de olacak. Dolayısıyla burada Türkiye’nin askeri konuşlanmasıyla, istihbari faaliyetleriyle, yerel halkın sürece dahil edilmesiyle bir güvenli bölge oluşturulacak. Biraz belki farklı bir örnek ama aslında şu anda Cerablus-El Bab hattında, Afrin’de ve oradan İdlip’e uzanan coğrafyada bu gerçekleştirilmiş durumda. Adına güvenli bölge denmese de şu anda fiilen orada Türkiye’nin kontrolünde bir güvenli bölge hattı var. Baktığınız zaman, bu saydığım coğrafya içerisinde ne rejim unsurları var, ne PKK/PYD/YPG unsurları var, ne de DEAŞ unsurları var. Buralar güvenli bir bölge halinde yerel halk tarafından, yerel kent konseyleri tarafından yönetilmekte. Benzer bir model Münbiç’te ve Fırat’ın doğusunda da rahatlıkla uygulanabilir.
Sendika.Org
İlgili haberler: