Satın aldığı gazete ve televizyonların itibar ve tiraj-reyting kaybı tırmanan Demirören Medya yarım ağız “yanlılık” eleştirisi eşliğinde niyetini belli etti: Televizyon izlemeyi ücretlendirmek!
Saray’ın gölgesinde medyanın en büyük grubu olmak Demirören’e yaramadı. Demirören’in satın aldığı gazete ve televizyonların itibar ve tiraj-reyting kaybı tırmandı. Demirören Medya İcra Kurulu Başkanı Mehmet Soysal, yarım ağız bir “yanlılık” eleştirisi ile kamu yararı gözetiyormuş gibi görünse de asıl niyetini açıkça belli etti: Televizyon izlemeyi ücretlendirip faturayı izleyiciye kesmek!
Demirören Medya, iktidarın kredi desteğiyle Doğan Medya’yı satın alınca en büyük medya grubu haline geldi ancak bu, anaakım medyadaki itibar ve tiraj-reyting düşüşü eğilimini hızlandırdı.
2011’deki satış sonrasında Milliyet ve Vatan’ın uğradığı akıbet, son satışın ürünleri DHA, Hürriyet ve Posta’ya da yansıdı.
Bir dönem 600 bini aşan tirajı ile Türkiye’nin en çok satan gazetesi olan Posta’nın tirajı 185 bine kadar düştü. “Amiral” unvanlı Hürriyet’in 500 bin sınırındaki tirajı 275 binlere geriledi. Tirajı 200 binlerden 100 binin altına düşen Vatan gazetesine kilit vuruldu. Sırada Milliyet’in olduğu söyleniyor.
Kapatılan departmanlarla birlikte pek çok kadrosu tasfiye edilen televizyon kanalları için de benzer bir tartışma yürütülüyor.
Saray merkezli yayın çizgisinin uğrattığı itibar ve tiraj-reyting kaybı Demirören Medya’yı daha geniş bir tartışmaya itti.
Demirören Medya İcra Kurulu Başkanı Mehmet Soysal’ın Milliyet’te kaleme aldığı yazılarında sarf ettiği bazı sözler “yanlılığın” tartışma konusu olduğunu gösterir nitelikte:
Okuyucuları ve seyircileri kırk farklı kampa bölerek, farklılıklar üzerinden hassasiyetleri kaşıyarak veya zaaflara hitap ederek yapılan dengesiz yayıncılığın artık müşterisi yok.
Siyasetteki tüm gelişmeleri bilmek isteyen ama propagandasını istemeyen okuyucu ve seyirci çifte standart istemiyor.
Kimin neye inandığıyla ilgili değil, neyin doğru olduğuyla daha ilgili olursak medya yeniden okuyucusunu ve seyircisini kazanacaktır.
Öte yandan Soysal, 11 Kasım’daki yazısında satır arasında sözünü ettiği “pahalı içeriklere ücretsiz erişim” eleştirisini bir adım daha ileri taşıyor.
Anaakım medyanın dijital dönüşümü tamamlayamadığını, sürekli günü kurtarma derdiyle rutin olayları kovaladığını, “pahalı içeriklere ücretsiz erişim” pozisyonunun bozulamaması nedeniyle önce bilançolarını sonra da psikolojisini bozduğunu söyleyen Soysal, niyetini ise açıktan dillendiriyor:
Medyanın tüm aktörleri artık bir araya gelmeli ve sorunlarını konuşup ortak çözümler üretmeli. Almanya modeli gibi televizyonları izlemenin bir ücreti olmalı.
Anlaşılan, anaakım medyada Saray merkezli hareketin getirdiği zarardan duyulan bir memnuniyetsizlik var.
Ancak memnuniyetsizliği gidermek için buldukları çözüm “kamu yararı” ile hareket etmek değil; bunu gözetiyormuş izlenimi verip “kâr güdüsü” ile faturayı okuyucuya-izleyiciye kesmek.
İlgili haberler:
Sendika.Org