Karaburun Bilim Kongresi kapsamındaki Karaburun Ekonomi Politik Okulu, 20 yürütücünün olduğu 9 ders ile 1-4 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek
Karaburun Bilim Kongresi kapsamında 1-4 Eylül’de yapılacak Karaburun Ekonomi Politik Okulu, 20 yürütücünün olduğu 9 ders ile, akademinin tasfiye süreciyle niteliksel zayıflama yaşadığı ve devrimci hareketin pratiklerinin zorlandığı bir zaman zarfında, hem klasikleşmiş etkinliklerin devamlılığını hem de onun içinde “yeni”nin doğacağı arayışları “Ne Yapmalı?” sorusu aracılığıyla kavramaya çalışıyor
Türkiye’de emek hareketinin kavramsal ve kuramsal bilgi üretim sürecine destek olma ve bunu geliştirebilme amacını güden Karaburun Bilim Kongresi, bilimsel programı, çalışma grupları, atölyeleri ve sosyal programı ile bu sene 13. kez 5-9 Eylül tarihlerinde yine İzmir Karaburun’da toplanıyor.
Karaburun Bilim Kongresi, geçtiğimiz yıllardan farklı olarak, sırtında çok daha ağır bir yük de taşıyor.
Üniversitelerde son iki yıldır süren, özellikle Barış Akademisyenleri’ni hedef alan ve akademideki niteliksel birikimin önemli bir bölümünün yitirilmesine neden olan tasfiye süreci göz önünde bulundurulduğunda kongre; entelektüel kapasitenin geliştirilmesinin ve muhalefetin bilgi üretim etkinliklerinin sürekliliğinin sağlanması için önemli bir yer tutuyor.
Kongre, benzer biçimde emek hareketinin ve devrimci hareketin geleneksel ama aynı zamanda köklü kodlarından üretilmiş kurumsallaşma pratiklerinin sınırlarını zorlayan bir zaman zarfında, hem klasikleşmiş etkinliklerin devamlılığını hem de onun içinde “yeni”nin doğacağı arayışları bir araya getirmeye, görmeye ve kavramaya da çalışıyor.
Karaburun Bilim Kongresi, birkaç senedir bilimsel program, çalışma grupları ve atölyelerin yanı sıra Karaburun Ekonomi Politik Okulu’nu (KEPO) da ekleyerek hem kongreyi 5 günden 9 gün gibi sürdürülmesi zor bir zaman dilimine genişletti hem de kapsayabildiği içeriğin ve her sene seçtiği temalara odaklanan oturumların ötesinde süreklileşen, devamlılığı olan kategori ve kavramların sıkı bir takibini yapılandırdı.
KEPO, bu sene 4 gün boyunca (1-4 Eylül), 2 salonda (Belediye Büyük Salon ve Kent Konseyi Gençlik Merkezi Salonu), toplam 9 dersin 20 yürütücüsü aracılığıyla düzenlenecek.
Sendika.Org olarak KEPO’nun programını inceledik:
Saat 10.30’da başlayacak olan ve paralel yürütülecek derslerin ilk ikisi klasik ders mantığına göre “giriş” formatında düşünüldü.
Prof. Dr. Ahmet Haşim Köse ve Doç. Dr. Mustafa Kemal Coşkun’un yürüteceği “Sınıf Mücadelesi” dersi, sınıf oluşumlarının ve bunlar arasındaki karşı karşıya gelişlerin tarihsel izini sürdükten sonra Karl Marx’ın “Kapital”inde bu zeminin nasıl kavrandığının bir betimlemesi ile sürdürülecek.
Doç. Dr. Özgür Öztürk ve Dr. Ersin Vedat Elgür tarafından yürütülecek “Sınıf ve Sermaye: Felsefece Kavrayış” dersinde ise Marx’ta sermayenin kavranışının Antik Yunan’dan Alman İdealizmi’ne kadar arkhe ve töz kavramları aracılığıyla sürülecek izi, özne ve yapı tartışmalarının Marx’ın çalışmalarında almış olduğu biçime kadar takip edilecek.
KEPO’da üçüncü ve dördüncü dersler “giriş” dersinden alınmış paslarla ekonomi politiğin eleştirisinin iki temel tartışma alanına uzanıyor: Mülksüzleştirme ve Proleterleştirme.
Doç. Dr. Metin Altıok, Dr. Denizcan Kutlu ve Prof. Dr. Fuat Ercan’ın yürüteceği “Birikim ve Devlet Üzerinden Kavramları Yeniden Düşünmek: Mülksüzleştirme, Metalaştırma, Rant, Vergi ve Gelir” başlıklı derste, mülkiyet transferleri ve bunun dolayımları merkeze alınacak, sosyal yardım politikalarına uzanıp sürece dair alternatif öneriler kapsanacak.
Dr. Arif Koşar ve Sendika.Org yazarı Diyar Saraçoğlu’nun yürütücüsü olduğu “Proleterleştirme ve Yeni Emek Biçimleri” dersinde de sınıf analizi literatürünün son dönemde ortaya çıkmış biçimleriyle dijital emek tartışmalarına yer verilecek.
Ders sistematiğinde beşinci ve altıncı dersler ise sermaye hareketlerinin ve sınıf mücadelesinin dolayımlanmış olduğu iki alana odaklanıyor.
Dr. Onur Kartal ile Pratisyen Hekim Özen Beltan Demir’in yürütücülüğündeki “Devlet, İktidar, Denetim” dersinde Hegel ve Marx’ın sivil toplum ve devlet arasındaki ilişkiyi nasıl kavradıklarından Gramsci ve Althusser’e, oradan da Foucault’dan Biyopolitika tartışmalarının son dönem düşünürlerine kadar bir yol kat edilecek, sudaki balık misali içinden geçilen dönemin birçok mekanizması görünür hale getirilmeye çalışılacak.
Remzi Altunpolat, Aylime Aslı Demir ve Sendika.Org yazarı Çiğdem Çıdamlı’nın yürütücüsü olduğu “Cins(iyet): Bir Altbaşlık mı?” dersinde ise feminist teoriden feminist özsavunmaya ve oradan queer tartışmalara kadar alanın bir haritası çıkarılacak. Özellikle genç kuşak akademisyenlerin yoğun ilgisini çeken bu alanlarda, sınıf merkezli kuramla dikatomik ve kategorik bir ayrım koyutlayan ekollerle bu alanların kesişme noktaları ya da iç içeliği aracılığıyla değerlendiren düşünce gelenekleri arasındaki polemik kışkırtıcı tartışmalara yol açacak gibi gözüküyor.
Okulun son iki dersi ise güncel siyasetin teorik ve pratik olarak içinde olanların ilgiyle izleyeceği iki temayı odağa alıyor: Faşizm ve rejim tartışmaları.
Barış Yıldırım ve Dr. Dinçer Demirkent’in “Faşizm” dersi, faşizmin tarihsel görünümlerine ve kuramsal kaynaklarına odaklanacak, faşizm teorisinin Türkiye’deki tartışmalarda üretilmiş “sömürge tipi faşizm” kavramsallaştırmasına uzanacak.
Doç. Dr. Ali Rıza Güngen ve Sendika.Org yazarlarından Menderes Tutuş “Türkiye’de Rejim ve Rejim Değişimi Tartışmalarının Ekonomi Politiği” dersinde başkanlık rejimini ve son dönem gelişmelerin iktisadi ve siyasi ayaklarını, devrimci durumla ilişkilendirileceği bir ders içeriği sunacak.
Dokuzuncu ve son ders ise son yıllarda uluslararası siyaset ile ilgisinde kavramsal haznenin her köşesine yeni kavramlar ekleyen, görsel hafızaya bir coğrafyayı kasaba kasaba, köy köy nakşeden Beş Deniz’deki (Ortadoğu) gelişmelerle ilgili. Prof. Dr. Fulya Atacan ve Dr. Erhan Keleşoğlu, Arap halk isyanlarının son yüzyıllardaki görünümlerinin analizinden Ortadoğu’daki İslamcılığın ve Filistin sorununun aldığı yeni biçimlere kadar birçok tartışmayı “Ortadoğu: Kapitalizmin Krizleri ve Yeni Hegemonya Savaşları” başlığı altında tartışacak.
Karaburun Bilim Kongresi, KEPO’yu kış aylarına da yaymayı, sürekliliği olan bir entelektüel üretim uzamını ve zamanını örgütleyebilmeyi amaçlıyor.
Zorlu bir işin sürdürüldüğü çok açık ve elbette sürekli olarak giderilmesi gereken eksikleri düşünmek ve ileride ihtiyaç duyulabileceklere dair öngörülü olmak, düzenleyiciler açısından neredeyse tüm yıla yayılan dikkatli bir süreci gerektiriyor. Bu nedenle dikkatten kaçanlar da oluyor.
Özellikle, KEPO’daki kadın yürütücü sayısının azlığının konuyla ilgililer tarafından hemen fark edildiğini belirten Düzenleme Komitesi üyeleri; her ne kadar KEPO’nun kongre ile bütünleşik olduğu düşünüldüğünde dengeli bir manzara oluşsa da bu gerekçenin eleştirileri karşılamak için yeterli olmadığını kabul ediyor ve eleştiriyi KEPO’nun önümüzdeki etkinlikleri için hafızaya not düşüyor.
Sendika.Org