İnsanlığı kurtarma ihtimali olan dünyanın en ölümcül varlığı: Bakteriyofaj (Gaia Dergi)
18 Mayıs 2018 02:20
İnsanlığın en ölümcül düşmanlarından biri tarih boyunca bakteriler olmuştur. Bu savaşta, bakterilerin en büyük düşmanı olan, dünyanın en ölümcül varlığı unvanına sahip bakteriyofajlar, dostumuz haline gelebilir. Bakteriyofajlar, sadece belli bakteri türlerini hedef alan virüs türleri. Diğer her virüs gibi bakteriyofajlar da canlı değiller ve çoğalabilmek için canlı hücrelere ihtiyaç duyuyorlar. Bu hücreler de kendileri için […]
İnsanlığın en ölümcül düşmanlarından biri tarih boyunca bakteriler olmuştur. Bu savaşta, bakterilerin en büyük düşmanı olan, dünyanın en ölümcül varlığı unvanına sahip bakteriyofajlar, dostumuz haline gelebilir. Bakteriyofajlar, sadece belli bakteri türlerini hedef alan virüs türleri. Diğer her virüs gibi bakteriyofajlar da canlı değiller ve çoğalabilmek için canlı hücrelere ihtiyaç duyuyorlar. Bu hücreler de kendileri için bakterilerin ta kendisi
Her bakteriyofaj, tek bir bakteriye göre özelleşmiş oluyor. Nadir durumlarda özelleştikleri bakteriye çok benzer olan diğer bakteri türlerini de etkileyebilen fajlar, insanlara hiçbir zarar vermiyor. Hatta siz bu yazıyı okurken bile vücudunuzda ve çevrenizde trilyonlarca faj, öylece süzülüyor. Her gün, okyanuslardaki bakterilerin %40’ı bu fajlar tarafından öldürülüyor.
Bakteriyofajlar, özelleştikleri bakteri türleriyle karşılaştıklarında, bu bakterilere tutunuyor ve sahip oldukları genetik materyalleri bakterinin içerisine aktarıyor. Bu genetik materyaller bakterinin kontrol mekanizmasını ele geçiriyor ve sahip olduğu tüm kaynakları virüsü çoğaltmak için kullanıyor. Yeni üretilen virüsler, hücrede kaynak kalmadığında bir enzim salgılıyor ve hücrenin patlamasını sağlıyor. Hücrenin patlamasıyla özgür olan bu yeni virüsler, yeni kurbanlarına denk gelene denk öylece süzülmeye devam ediyorlar.
Şimdi fajları bir kenara bırakıp, bakterilere odaklanalım. 20. yüzyılda şans eseri penisilini keşfedene dek, bakteriler insanlar için oldukça ölümcüldü. Talihsiz bir enfeksiyon sonucunda ölüp gitmek, çok yüksek ihtimaldi. Fakat ilk antibiyotik olan penisilinin keşfi diğer pek çok antibiyotiğin de önünü açtı ve bakteriler birdenbire insanlar için kolay lokma haline geldi.
Her şey çok güzel gitse de, günümüze yaklaştıkça çok ciddi bir problemle karşı karşıya kalmaya başladık. Bakteriler, sadece 100 yıl içerisinde bu yeni taktiğimizi alt etmeye başladılar. Birçok bakteri türü antibiyotiklere dirençli hale gelmeye başladı. Öyle ki, yüzlerce antibiyotiğe karşı hayatta kalmaya devam edip can almaya bile başladılar. Günümüzde sadece ABD’de, her sene 23 bin kişi bu dirençli bakteriler nedeniyle ölüyor ve bu sayı giderek artmaya devam ediyor.
Özetle bu savaşta, bakteriler aradaki puan farkını kapatmaya başlamış durumda. İşte fajlar, tam da bu noktada devreye giriyor. Antibiyotiklere karşı umursamaz olan en güçlü bakteriler bile, kendilerine göre özelleşmiş olan fajlarla karşı karşıya gelince süt dökmüş kediye dönüyor ve kendini savunamadan ölüp gidiyor. Hatta geçtiğimiz yıllarda, Tom Patterson adlı bir hasta, vücudu yüzlerce antibiyotiğe tepki vermedikten sonra, faj entekte edilmesiyle birlikte hastalığından bir iki hafta içerisinde kurtuldu.
Faj tedavisi hala dünyaca ünlü sağlık kuruluşları tarafından onaylanmış değil; fakat bunun nedeni konuya ekstra dikkatli yaklaşılması. Fajlar hakkındaki çalışmalar son yıllarda iyice hızlanmış durumda ve bu konuda birkaç büyük proje devam ediyor. Fajlar insanlara karşı tamamen zararsız olduğu için, tedavi bizler için hiçbir tehlike içermiyor.
Peki bakteriler, bu fajlara karşı da evrimleşebilir mi? Evet; ancak fajlar da evrimleşebilen varlıklar. Zaten günümüzde hala bakterilerin %40’ını tek başlarına yok ediyor olabilmeleri bunun en büyük kanıtı.
Faj tedavisinin bir diğer avantajı da, antibiyotiklerin aksine vücudumuzdaki iyi bakterileri de yok etmemesi. Bunun nedeni de tek bir bakteri türüne odaklı olmaları.
Özetle fajlar, kedi ve köpekler kadar olmasa da, gelecekte çok büyük dostlarımız haline gelebilirler.
* Yazının Gaia Dergi’deki özgün hali için tıklayın.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.