T-4 Üssü’ne yönelik saldırının, ABD’yi ve daha genel olarak emperyalist Batı ittifakını Suriye’de daha güçlü bir askeri pozisyona çekmeyi hedefleyen bir İsrail girişimi olması kuvvetle muhtemeld
T-4 Üssü’ne yönelik saldırının, ABD’yi ve daha genel olarak emperyalist Batı ittifakını Suriye’de daha güçlü bir askeri pozisyona çekmeyi hedefleyen bir İsrail girişimi olması kuvvetle muhtemeldir
Suriye’de yeni bir kimyasal silah provokasyonunun ardından Humus kenti yakınlarında bulunan Suriye Ordusu’na ait T-4 Hava Üssü’nün füzelerle vurulduğu ve can kaybı olduğu bildiriliyor. ABD Başkanı Trump ve Fransa Başkanı Macron dün yaptıkları ortak açıklamayla, Suriye Ordusu’nun düzenlediğini iddia ettikleri kimyasal saldırıya “güçlü bir ortak karşılık” vereceklerini söylemişti. Bu açıklamayla birlikte iki liderin 2 gün içinde konuyu yeniden görüşeceği bilgisi verilmişti.
Trump konuyla ilgili daha önce paylaştığı Twitter mesajında kimyasal saldırıdan “hayvan Esad’ın” sorumlu olduğunu ve ağır bedel ödeyeceğini söylemiş, Rusya ve İran’ı da Esad’ı korumakla suçlamıştı. Kimyasal saldırı iddiasının ardından yazan Guardian’ın diplomasi editörü Patrick Wintour, Trump’ın daha önce olduğu gibi etkisiz bir misilleme yapmasının Esad üzerinde ciddi bir etki yaratmayacağını ancak bu kez İsrail, İngiltere, Fransa gibi önemli güçlerin ve Pentagon içindeki bir grubun Suriye’ye yönelik daha geniş kapsamlı ve sürekli bir eylem programı istediklerini bildiriyordu. Wintour’a göre İngiliz diplomatlar, bu kimyasal rezaleti Trump’ın Suriye’deki askerlerini çekmeme konusunda ikna edilmesi için yeni bir fırsat penceresinin açılması olarak görüyorlarmış. Onlara göre, Suriye’deki Amerikan askerleri müzakere sürecinde Batı’nın elinde bulunan çok az sayıdaki kaldıraçtan birisiymiş. Wintour, Ceyş’ül İslam (İslam Ordusu) adlı isyancı grubun kimyasal saldırıdan sonra daha önce reddettiği Duma’yı terk etmeyi kabul ettiğini, Batı’nın yeni bir yaklaşımının yokluğunda Esad’ın korkunç yöntemleriyle savaşı kazandığını düşüneceğini vurguluyordu. (Syria will see US price for chemical attack as worth paying, 8 April)
İsrail’in Kamusal Güvenlik Bakanı Gilad Erdan da, İsrail ordusu radyosuna yaptığı açıklamada “kimyasal saldırı” ile suçladığı Suriye hükümetini hedef aldı ve ABD’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunması gerektiğine inandığını söyledi. İsrailli bakan, saldırı iddiasının Suriye’deki ABD’nin askeri varlığının artması gerektiğinin ispatı olduğunu söyledi. New York Times’a yazan Ben Hubbard’da “Trump Suriye’den çekilmeye bakarken, yeni saldırı onu içine çekiyor” diye başlık atmıştı. Hubbard da Trump’ın Amerikan askerilerini Suriye’den çekme yaklaşımının engellenmesi açısından bu kimyasal saldırının önemine dikkat çekiyordu. Trump’ın Suriye’den çekilme yönündeki mesajları nedeniyle ABD düşmanlarının kadeh tokuşturduğunu, ABD’nin partnerleri İsrail ve Suudi Arabistan’ın ise dehşete kapıldığını yazan Hubbard’da sağlam bir strateji olmadan yaşanan bu gelgitlerin -yani Suriye’deki askerleri çekmeden, Suriye yönetimini cezalandırmaya uzanan söylemlerin- daha çok kafa karıştırdığına işaret ediyordu. (As Trump Seeks Way Out of Syria, New Attack Pulls Him Back In, April 8)
Vietnam halkını napalm bombalarıyla, zehirli gazlarla katleden bir eski ABD savaş pilotu olan faşist senatör McCain de koroya katılmakta gecikmedi, ona göre de, Trump’ın Amerikan askerlerini Suriye’den çekme yönündeki sözleri, Esad’ı bu kimyasal saldırıya cesaretlendirmişti. Hubbard’ın görüşlerine başvurduğu bölge uzmanları, yetkililer, tümü Suriye’deki Amerikan askeri varlığının gerekliliğini bu kez bu kimyasal saldırı iddiası çerçevesinde açıklamaya çalışıyor.
Suriye’ye bir Amerikan saldırısı hazırlanıyordu, bunun psikolojik altyapısı epeydir oluşturuluyordu, sonunda harekete geçildi ama ortada oldukça tuhaf bir durum var. T-4 Hava Üssü’ne düzenlenen saldırıyla ilgili bir açıklama yapan Pentagon, “Şu an, Savunma Bakanlığı Suriye’de hava saldırıları gerçekleştirmiyor. Ancak durumu yakından izlemeye devam ediyoruz ve Suriye ile başka yerlerde kimyasal silah kullananlardan hesap sorulması için diplomatik çabalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
Pentagon T-4’e saldırıyı kendi güçlerinin düzenlemediğini söylüyor, peki T-4’ü kim vurdu?
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, “Duma’daki kimyasal silah saldırısından son derece endişe duyduğunu” belirterek, Doğu Guta’daki durumun görüşülmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin acil toplanmasını talep etti. Macron’da kimyasal silah kullanımının kendileri için bir kırmızı çizgi olduğunu, Suriye hükümetinin sorumluluğu kanıtlanırsa cezalandırmak için saldırı düzenleyebileceklerini yineledi. Bir Rotschild bankacısı olan hızlı emperyalist Macron, tam da Suudi Arabistan Prensi Muhammed bin Selman’ı ağırladığı gün bu saldırı emrini vermiş, konuğunu böylesine güzel bir hediye ile karşılamak istemiş olabilir mi? Mümkündür ama durum biraz daha farklı görünüyor… “Sosyalist” Hollande’dan beri Fransız devlet başkanlarının asıl görevinin Fransız silah üreticilerinin pazarlamacılığını yapmak olduğunu iyi biliyoruz, ama bu saldırıyı düzenlemiş olma olasılığı daha yüksek bir aktör var.
Kimi kaynaklar T-4 Hava Üssü’ne İsrail’in saldırı düzenlediğini ileri sürüyor, Haaretz’in verdiği bilgiye göre, İsrail yetkilileri konuyla ilgili soruları yanıtlamayı reddetti. Bu durum İsrail’in saldırının arkasında olma olasılığını da güçlendiriyor. İki gün önce, Netanyahu’nun Trump’la gergin bir telefon görüşmesi yaptığı, Amerikan askerlerinin Suriye’den çekilmesinin İsrail düşmanı ülkelerin İsrail sınırında önemli bir tutamak noktasına sahip olmasına yol açacağı uyarısında bulunduğu bildirilmişti. (Netanyahu Had ‘Tense’ Call With Trump Over U.S. Plan to Leave Syria, White House Officials Say, Haaretz) İsrail istihbaratına yakınlığıyla tanınan Amos Harel de dünkü yazısında İsrail güvenlik yetkikileri arasında, konumunu güçlendiren Esad’in kendine güvenini kazanmasından duyulan rahatsızlığı dile getiriyor, İsrail işgali altındaki Suriye topraklarının hemen alt tarafında bulunan Cihatçı güçlere yönelik bir Suriye Ordusu operasyonunun ufukta olmasından duyulan huzursuzluğu aktarıyordu. (With His Survival Guaranteed, Assad Pushes Into Border Area With Israel, Violating Accords, Haaretz, 8 April)
Amerikan yönetimi üzerinde aylardır oluşturulan “Suriye’ye saldır” basıncına rağmen Amerikan yönetiminin hareketsizliğinin arkasındaki en önemli faktör Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığıydı. Suriye’ye yönelik daha geniş kapsamlı ve ağır bir askeri saldırının Rusya’yla açık bir çatışmaya dönüşme olasılığını en iyi Amerikan yönetimi biliyordu. T-4 Üssü’ne yönelik saldırının, ABD’yi ve daha genel olarak emperyalist Batı ittifakını Suriye’de daha güçlü bir askeri pozisyona çekmeyi hedefleyen bir İsrail girişimi olması kuvvetle muhtemeldir. Batılı emperyalistler ve İsrail’in paralı askerleri Cihatçılar karşısında Suriye Ordusu’nun son askeri kazanımlarının önemini hemen herkes kabul ediyor. Bu provokasyon, esas olarak Suriye yönetiminin elde ettiği kazanımları geri çevirmeyi amaçlamıştır. Ama bu aynı zamanda sahipleri açısından geç kalmış da bir hamledir; çünkü durum öylesine hassas bir noktaya gelip dayanmıştır ki, oluşan durumu geri çevirme zorlaması nükleer silahlara sahip devletler arasında daha büyük bir savaş olasılığını arttırmaktadır.
Henüz 8 Mart 2018’de liberal New York Times’ın editoryası Trump’a soruyordu, “Kimyasal silahlara dair kırmızı çizgilerine ne oldu?” Editorya yeminli düşmanı olduğu Trump’a “Suriye’ye saldır” diyordu. Trump’ın yanıtı dolaylıydı ve Suriye’den çekilmek yönündeydi. Emperyalist Batı medyasının Trump’ a en fazla yüklendiği nokta, onun Rusya ile, Putin’le yeterince sertlikte bir hesaplaşmaya girmekten kaçınmasıydı. Bu kimyasal provokasyon sayesinde Trump’a biraz daha şekil verme, onu Rusya ile daha savaşçı bir pozisyona çekme şansına ulaştılar. Trump’ın sadece Esad’ın değil, onu destekleyen Rusya ve İran’ın da bedel ödeyeceği yönündeki mesajına tüm haberlerde dikkat çekiliyor. Bütün bu göstergelerin ışığında, yedinci yılın sonunda çok daha avantajlı olduğu günlerde ve tüm objektiflerin adeta bu haberi beklemekte olduğunu bilerek Suriye Ordusu’nun bu saldırıyı yapması için hiçbir neden olmadığı söylenebilir. Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız nedenlerle, bu provokasyon Batılı emperyalist devletlerin Suriye’de yavaş yavaş sönmekte olan ateşi yeniden güçlendirmeyi hedefleyen bir girişimi olması kuvvetle muhtemeldir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.