2018 1 Mayıs’ını, emek cephesinin ve solun politik gücünü açığa çıkaracak ve ortak bir mücadele ruhunu Saray karşısında seferber edecek bir milat olarak örgütlemek hiç olmadığı kadar elzem ve mümkün!
2019 seçimlerinin belirleyiciliğinde ilerleyen bir kavganın, en geniş, en kitlesel ancak politik iddiasını henüz olgunlaştıramamış ve temsilini yaratamamış tarafıyız. 2018 1 Mayıs’ını, emek cephesinin ve solun politik gücünü açığa çıkaracak ve ortak bir mücadele ruhunu Saray karşısında seferber edecek bir milat olarak örgütlemek hiç olmadığı kadar elzem, hiç olmadığı kadar mümkün!
Zorla dayatılan bir rejimin inşa sürecindeyiz; her gün yeni bir adımın atıldığına şahit oluyoruz. Nüfusunun neredeyse dörtte üçünün ücret geliriyle yaşadığı ülkenin geleceği, baskın bir seçim olmazsa bir buçuk yıl içinde belli olacak. Bu kritik eşikte, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın, kendinden önceki tüm 1 Mayıs’lardan çok daha önemli, çok daha etkili bir süreci açığa çıkaracağı aşikâr.
8 Mart’ta sokaklara sığmayan kadınların ve 21 Mart’ta düzenlenen Newroz mitinglerinde yakalanan kitleselliğin ışığında, toplumun bütün hücrelerinde hissedilen bu kabarmanın 1 Mayıs’ta politik mesajı kuvvetli ve kitlesel bir mitingle taçlandırılmasının imkanları mevcut. Türkiye’de 1 Mayıs’lar hem kitlesellik hem de politik etki anlamında onu örgütleyen emek örgütlerinin ve sol politik güçlerin tek tek toplamından çok daha fazlasını açığa çıkaran “birlik” günleridir. Sol politik öznelerin, müşterek çıkarlar etrafında bir araya gelip kendi öznelliklerini bir adım geride tuttuğu ancak tüm güçleriyle seferber olduğu “birlik” ve “dayanışma” örneklerine sahne olmuştur. Bu birlik, kitleselliği de beraberinde getirmiş, ortaya konan politik iddia da kitleselliğin etki gücünü belirleyen bir çarpan olmuştur. En geç Mart 2019’da başlayacak seçim süreci öncesi son 1 Mayıs olan 2018 1 Mayıs’ı, bundan sonraki tüm 1 Mayıs’ların; ve hatta her bir işçinin, tüm bir memleketin kaderini etkilemeye adaydır. 2019 bugündür! 1 Mayıs 2018’in görünür kılacağı politik iddia bu yüzden 2019’u görmeli; kurulmak istenen emek düşmanı Saray rejimi karşısındaki tüm muhalefet güçlerine ve “hayır”ı örgütleyen tüm öznelere mücadele çağrısı yapmayı, ortak mücadele biçimini yaratmayı ve solun ve emeğin değerlerine yaslanan yeni bir ülkeyi inşa etmeyi hedeflemeli.
1 Mayıs 2018, Saray şürekası dışında bütün bir ülkenin, bir seferberlik altında 1 Mayıs sürecini örgütlediği, 1 Mayıs’ta bir araya gelerek en geniş Birlik’i yakaladığı ve Halk’ın politik bir özne olarak sahne alacağı süreç olarak kavrandığı takdirde pek çok politik hesabı alt üst edecek bir etki yaratacaktır. Ülkenin kaderini böylesine toptan etkileyecek bir süreci, sadece kendi örgütlerimize, kendi söylemimize, kendi kalıplarımıza dayanarak / daraltarak örgütleyemeyiz.
En geniş Birlik, ancak kurulmak istenen yeni rejime itirazı olan herkesi kapsayacak bir iddia yaratılması ile mümkün. Diğer yandan da bu itiraz sahiplerinin her birinin 1 Mayıs’ın ve sonrasındaki mücadelenin örgütçüsü haline getirilmesi hedeflenmeli.
1 Mayıs, AKP’li yıllarda ülkenin geleceğine dair kaygı duyan ve sol değerleri sahiplenen herkesin mücadele günü olarak tekrar tekrar değer kazandı. Bizlere düşen, bu kaygıyı taşıyanları harekete geçirmek, onlara umut vermek ve birlikte başarabileceğimiz fikrini ete kemiğe büründürmek. “Birlik”, bu anlamda değer kazanıyor. Türkiye’nin en geniş birliğini yaratmak, Saray’ın politik hesaplarına “Halk”ı katmak zorunda bırakacak tabloyu oluşturabilmek ve “birlikte başarabileceğimiz” inancını gerçekçi kılmak gerekiyor. Kapsayıcı, cesaretlendiren ve mücadeleye çağıran söylemler, bugünden başlayarak kulaktan kulağa, elden ele dolaşmalı.
Bu birliğin yöneleceği ortak hedefin yaratılması, ortak bir dil ile mümkündür. 16 Nisan Referandumu’nda farklı kesimlerin “Hayır”da yakaladığı ortaklaşma duygusu, 1 Mayıs ve sonrasındaki süreç için de gereklidir. Farklı toplumsal kesimlere hitap eden, farklı talepleri görünür kılan, farklı özneler tarafından yürütülen ancak belli bir şablonu zenginleştiren kampanyaların örgütlenmesi, bir yandan 1 Mayıs’ı büyütecek, diğer yandan heterojen kitlelerin alandaki ve mücadeledeki yerini güçlendirecektir.
Bu 1 Mayıs’ı örgütlerken gözden kaçırmamamız gereken bir diğer nokta ise alana getireceğimiz herkesi özneleştirmek, “işin ucundan tutacak” insanları çoğaltmak olmalı. Herkesin yapabileceği bir şey muhakkak vardır. Çeşitli basitlik düzeylerinde işler tarif etmeli ve 1 Mayıs çağrısını bu düzeylerde olabildiğince yaygınlaştırmalıyız.
1 Mayıs 2018, bundan sonra örgütlenecek sürece politik bir iddia bırakmak zorunda. 1 Mayıs günü Türkiye’nin dört bir yanında dolacak meydanlarda dilden dile dolaşacak politik bir hedef belirlenmeli, ortak bir ruh hali yaratılmalı ve bir mücadele biçimi oluşturulmalıdır. “Bu memleket bizim” iddiası ve adım adım yükseltilen “Özgürlük” çığlığı yol göstericidir. Bir hafriyat çöplüğüne çevirdikleri ülkeyi sol değerlerle yeniden inşa etme görevi, bu memlekete dair kaygı duyan herkesin omuzlarındadır. Bu anlamdaki en geniş Birlik’i Saray rejimi karşısında seferber etmek, 1 Mayıs 2018’in ertesi güne bırakacağı asgari politik hedeftir.
Halkın “hayır” iradesini örgütleyen toplama yaslanan, ancak onu da aşan; sol değerler üzerine kurulu bir yeniden inşa sürecini ve ülkenin tamamının çıkarını savunan bir mücadele biçimini önüne koyan bir 1 Mayıs örgütlemek, ülkenin kaderini tayin edecek önemli bir virajın aşılması anlamına gelecektir. Başarabiliriz. Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs alanlarını dolduran yüz binlerin ortak bir ruhla ve mücadele inancıyla alandan ayrılması, ülkenin üstüne örtmeye çalıştıkları karanlığa karşı güzel günlere kapı aralayacak.
En basit hak talebi doğrudan devlet zoruyla boğulmak istenirken bir şekilde yükselen parçalı itirazlar umut vericidir. “Geçinemiyoruz” diyen işçiden, işsiz üniversite mezununa, emeği yok sayılan çiftçiden “kadro” yalanıyla işsiz bırakılan taşeron işçiye, iş güvencesi çalınan kamu emekçilerinden ayrımcılığa uğrayan kadın işçilere, itirazı olana dile getirme cesareti verecek bir mücadele ancak ve ancak sokakta hayat bulacaktır.
Bizler, bu ülkenin genci yaşlısı, kadını erkeği, işçisi işsizi… Bu 1 Mayıs’ta Saray’ın etrafına bir duvar örüyoruz. 1 Mayıs’ı örgütleyen ve o gün alana renk katan her bir kişi, her bir bayrak, her bir döviz; bu duvarın bir tuğlası, bir harcı. Ne kadar çok, o kadar sağlam.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.