Burjuvazi, halka karşı saldırılarını arttırdığında hâlihazırda karşısında konumlanmış olan direncin ve mücadelenin artacağını ya da bunun olanaklarının belireceğini ve dolayısıyla zor kullanımının siyaseten belirli sonuçları olacağını bilir. Bu nedenle şiddeti çağırması çoğunlukla bir tercihten çok zorunluluktur
Burjuvazi, halka karşı saldırılarını arttırdığında hâlihazırda karşısında konumlanmış olan direncin ve mücadelenin artacağını ya da bunun olanaklarının belireceğini ve dolayısıyla zor kullanımının siyaseten belirli sonuçları olacağını bilir. Bu nedenle şiddeti çağırması çoğunlukla bir tercihten çok zorunluluktur
Meta bağımlı bir toplumsal ilişkiler ağında tarihsel egemenlik biçimleri değişirken, yükselen sınıf eski ilişkiler karşısında kendi kuruculuğunu dayatır. Bu noktada, yeni egemen adayı, emekçi sınıfları hegemonyası altına almaya ve dolayısıyla kendi ideolojisine ve pratiğine eklemlendirmeye çalışır. Bunu yapamadığı noktada ise, emekçi sınıfların egemenin bulunmadığı (ya da çekilmek zorunda kaldığı) alanlarda kuruculuk olanakları artarken, sıklıkla bir ittifak ya da ortak hasım karşısında fiilen ve görece bir örtüşme ortaya çıkar.
Her üç koşulda da, yükselen sınıfın söz konusu değişim boyunca maddi zemini sağlam bir etki alanı oluşturduğu görülür. Burada Mao, yeni egemen adayının olanaklarını elinde tutması itibarıyla, siyaseten ivme sahibi olduğuna işaret eder.[1] Ne var ki kendi kuruculuğunun ağırlığı altında oluşan ilişki ağının yerleşmesinin ve kurduğu ilişkiler nezdinde artık kurucu olmaktan çok koruyucu hale gelmesinin ardından, esas hasmı olan emekçi sınıfla baş başa kalır. Artık karşısında bir alternatif vardır.
Mao egemen sınıfın bu eşikten sonra bahsi geçen etki alanını yitirdiğini ve zayıfladığını düşünür.[2] Başka bir deyişle, artık kalabalıklar karşısında bir kâğıttan kaplandır.[3]
Mao, Ağustos 1946 tarihinde, kendisiyle yapılan bir röportaj sırasında, ABD ve diğer karşı devrim güçlerinin sadece birer kâğıttan kaplan olduklarını ifade eder.[4] Halklara korku salarak, irade ve nicelik bakımından zayıflıklarını gizlemek istediklerini belirtir. Bu bağlamda egemenler, askeri gücü daima bir tehdit olarak sergilerler. Buna karşın Mao, savaşın asli unsurunun silah değil insan olduğunu ve silahların değil insanların savaş kazandığını vurgular. Ve ek olarak, 1956 yılındaki bir başka röportajı sırasında, egemenlerin korkutucu silahlarıyla çok güçlü göründüklerini, ancak korkulası olmadıklarını, çünkü rüzgâr ve yağmur karşısında bulunan bir kâğıt gibi dik duramadıklarını, kısa süre içinde çözüldüklerini anlatır.[5] Bu durumda gereken tek şey, rüzgârı çıkarmak ve yağmuru yağdırmaktır…
Mao 1957 yılında, bir kez daha, hasımlarını neden kâğıttan kaplan olarak nitelediğini anlatır.[6] Egemenin sergilediğinin aksine, halkla olan bağlarının, pamuk ipliği misali, kof olduğunu aktarır. Öyle ki mevcut hegemonyanın maddi zemini yok hükmünde olduğu gibi, ortada artık bir ittifak ve örtüşme koşulu da yoktur. Burada ipliğin ağırlık noktası, egemenin yapıp ettiklerine verilen rızaya bağlıdır. Halktan rıza alınması ikna, vaat ve zor ilişkilerinin bir birleşimiyle kendini ortaya koyar. Bunlar arasından zor kullanımı öne çıktığında, bu durum işlerin egemen için iyi gitmediğine dair bir alamettir. Burada Mao, bir örnek olarak Hitler’e işaret eder. Hitler’in tüm görkemli ordusuna ve kadrosuna, halklar üstündeki baskısına rağmen nasıl darmadağın olduğuna değinir.[7]
Burjuvazi, halka karşı saldırılarını arttırdığında hâlihazırda karşısında konumlanmış olan direncin ve mücadelenin artacağını ya da bunun olanaklarının belireceğini ve dolayısıyla zor kullanımının siyaseten belirli sonuçları olacağını bilir. Bu nedenle şiddeti çağırması çoğunlukla bir tercihten çok zorunluluktur. Öyle ki, işçiler karşısında sömürü oranlarını arttırırken, toplumsal mülkiyet kategorisi altında bulunan kaynakları talan ederken ve karşısında etkin örgütlü güçler ya da bunların oluşma olanakları bulunurken, elindeki zor araçları başlıca dayanağıdır. Bu sayede hem ilerici, devrimci kesimler eliyle “bataklığın kuru tarafı”nın örgütlenmesini, hem de “bataklığın yaş tarafı”nı eklemlediği hegemonyanın kırılmasını engellemeyi amaçlar.
Bu koşullar altında kullanılan zor, geri dönüşü olması güç bir süreci başlatır. Egemen istediklerini zor kullanmanın ağırlığıyla elde ettikçe, düzenin manipülasyon biçimlerinin etkisini, karşısına aldığı kalabalıklar nezdinde aşındırır. Diğer yandan, kademeli ya da aniden yükselen saldırılar karşısında bastırılan örgütlü güçler, bastırılmanın yanı sıra bir yay misali gerilirler de. Bunun anlamı, saldırı koşullarına uygun şekilde yeniden yapılanma, verili toplumsal ilişkilerden hoşnutsuz olanları bünyesine katma ve karşı saldırı için hazırlanma gibi fiillerin kendilerini dayatmasıyla, biriken potansiyeli açığa çıkararak, güçlü bir çıkışın olanağını elde edebilmeleridir. Bu şekilde saldırı altındaki güçler, karşı saldırı için fırsat kollar duruma gelebilirler. Bu noktada egemenin daha fazla zor kullanması beklenirken, halk nezdinde de kapsamlı bir bilenme başlar.
Halk egemenin karşısında örgütlü bir güç olarak belirmediği sürece, egemen kâğıttan da olsa güçlü duruşunu korur. Buna karşılık kâğıt, cesur birkaç darbeyle yerle bir olmaya hazırdır. Bunun için vakit kaybetmeden, toplumun yeniden-üretimindeki belirleyici özne, işçiler ve etrafında toplanan halk kesimlerinin öncüler tarafından bir zanaatçı titizliğiyle bir araya getirilmesi ve kâğıttan kaplanın karşısına çıkılması niyetiyle, daha sağlam adımlar atmanın yollarının bulunması gerekir.
Dipnotlar:
[1] Mao Tse-Tung, “Talk with the American Correspondent Anna Louise Strong”, Selected Works of Mao Tse-Tung
Volume IV, s. 98.
[2] A.g.e., ss. 98-99.
[3] Bu noktada İrlandalı komünist Larkin’in “Büyük, biz diz çöktüğümüz için büyük görünür. Ayağa kalkalım!” ifadesi de akla gelebilir.
[4] Mao Tse-Tung, “Talk with the American Correspondent Anna Louise Strong”, s. 100.
[5] Mao Tse-Tung, “U.S. Imperialism is a Paper Tiger ”, Selected Works of Mao Tse-Tung Volume V, s. 310.
[6] Mao Tse-Tung, “All Reactionaries are Paper Tigers”, Selected Works of Mao Tse-Tung Volume V, ss. 517-519.
[7] A.g.e., s. 517.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.