Bu piyasada bilinir ki mermi bulmak silah bulmaktan daha zordur. Açıktır ki mermi hakkını 200’den 1000’e çıkarma kararıyla AKP iktidarı şiddeti önlemek değil arttırmak istemektedir
Bu piyasada bilinir ki mermi bulmak silah bulmaktan daha zordur. Açıktır ki mermi hakkını 200’den 1000’e çıkarma kararıyla AKP iktidarı şiddeti önlemek değil arttırmak istemektedir
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği genelgeyle kişi başı mermi istihkakının 200’den 1000’e çıkardı.
Şimdi soru şudur; mermi hakkının 5 kat artırılmasının gerekçesi nedir?
Aslında Soylu’dan yanıt beklemeden de bu soruların yanıtları (basit akıl yürütmeyle) bulunabilir.
Ruhsatlı silah sahibi bir kişinin mermi hakkını nasıl kullandığı (bir insanı hedef almadığı haller dışında) bilinir. Ya nişancılığını geliştirmek için ya eşine, dostuna, çocuğuna silah atış eğitimi vermek için ya da ruhsatsız silahı olup da mermi bulamayanlara satmak için…
Buradan yola çıkarak Bakan Süleyman’ın mermi hakkı sayısını 5 kat arttırmasının nedenlerini/sonuçlarını sıralayabiliriz:
1- Ruhsatlı silah sahiplerinin “attığını vuran keskin nişancılar” olması. (2017 yılının 22 Eylül’üne kadar ateşli silahlarla işlenen 2525 olayda 1575 kişi öldü. Eğer iyi nişancı olsalardı geri kalan 950 kişiden de birçoğu şimdi hayatta olmazdı.)
2- Ruhsatlı silah sahiplerinin eşlerinin, dostlarının, akrabalarının, çoluk çocuğunun silah eğitiminden geçmiş olması. (Böylece ruhsatlı silah sahibi daha çok mahalle delikanlısını kendi etrafında toplayıp onlara eğitim olanağı sağlayıp, ufak çaplı da olsa hoca/reis mertebesine yükselebilir.)
3- Ruhsatlı silah sahiplerinin mermi satışlarından en az 1’e 3 oranında kar etmesi. (Böylece ruhsat sahibi olmak karlı olacağından ruhsat başvuruları artar, hatta ruhsat alma işlemleri için ödenen vergiler, mermi satışı ile telafi edilir.)
4- Ruhsatlı silah sahiplerinde (gelecekte lazım olabilir) mermi stokları oluşturulur.
5- Ve elbette devletle anlaşmaları olan silah tüccarlarının kârları arttırılır (ne de olsa onların kâr oranları çok düşük olduğundan, az kazanıyorlar). Özellikle Makina Kimya Enstitüsü’nün (MKE) faaliyeti genişletilebilir.
***
Diğer sonuçları:
Türkiye’de bireysel silah sayısı tahminen 25 milyondan fazla. Bu silahların yaklaşık yüzde 85’i ruhsatsız yani herhangi bir olayda kullanıldığında devletin sahibini bulamayacağı silah sayısı 21 milyon 250 bin. Mermiye ulaşım kolaylaştıkça ruhsatsız silah sayısı da artacaktır. Çünkü bu piyasada bilinir ki mermi bulmak silah bulmaktan daha zordur. (Bu arada, ülkede -devletin takip edemediği- 21 milyondan fazla ruhsatsız silah mevcutken, CHP’nin kayıp 106 bin silahın peşine düşmesi de olayın ciddiyetinin hala kavranamadığının göstergesi.)
Dünya Sağlık Örgütü, Şiddeti Önleme Programı’nda ateşli silahlara erişimin kısıtlanmasını, alınacak ilk 3 sıradaki önlemler içerisinde önermektedir. Açıktır ki bu kararla AKP iktidarı şiddeti önlemek değil arttırmak istemektedir.
Ateşli silahların kullanımının topluma çıkardığı sosyal maliyet yıllık 5 milyar dolar civarındadır. Bu maliyetin önümüzdeki yıllarda daha da artacağı kesindir.
Şehirlerdeki cinayet oranlarına göre de Avrupa ülkeleri arasında Türkiye (İstanbul, Adana, Trabzon ile değil) Ankara şehri ile 1. sırada bulunmakta. İçişleri Bakanlığı’nın ve bilumum devlet erkânının merkezinin bulunduğu Ankara aynı zamanda toplum içindeki şiddetin de merkezidir. AKP şiddeti merkezden her ücra köşeye kadar yaymayı amaç edindi.
Ve son sonuç:
Her mahalleli bilir ki mermi temini en kolay mahalle muhtarlarından sağlanır. Onların hem silahı hem de kullanmadıkları onlarca mermisi mevcuttur. Anlaşılmaktadır ki Tayyip Erdoğan mahalle muhtarlarına verdiği önemi bir kez daha kanıtlamakta. Artık mahalle muhtarları, mahallenin mermi ticaretini en yetkin “tedarikçi” olarak ek iş halinde sürdürebilirler.
Yakında muhtarlar toplantısından şu talep yükselirse kimse şaşırmasın;
Mademki faşizm iktidarda: “Bin mermi yetmez on bin mermi isteriz!”
* Umut Vakfı’nın verilerinden faydalanılmıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.