Her yerde kadınlar kurumsal suçlara karşı mücadelede liderlik etmekte, toplulukları ile tüm insanların onurunu savunmakta ve bu süreçte hayatlarını tehlikeye atmaktadırlar
Trump’ın göreve gelmesinden sonra, ertesi gün sokağa ilk çıkanlar ve o günden beri kurumsal yandaşçılığı ve ırkçılığıyla korku saçan zehirli politikalarına karşı direnişin ön safında yer alanlar kadınlardı. Kadınlar, sadece ABD’de değil, Asya’da ve Latin Amerika’da da, en son #niunamenos (bir kişi bile eksilmeyeceğiz) kampanyasıyla cinsel taciz konusundaki tüm iletişimi benzer şekilde değiştirdi. Her yerde kadınlar kurumsal suçlara karşı mücadelede liderlik etmekte, toplulukları ile tüm insanların onurunu savunmakta ve bu süreçte hayatlarını tehlikeye atmaktadırlar
Hepimiz toplumumuzu –ve kendimizi– daha insancıl yapmaya çalışan mücadelelere katılıyoruz. Karşı-güç için belirlenmiş bir formül yok, çünkü hepimiz farklıyız, ancak istikrarlı ve birbirine bağlı bir şekilde, insanlık için beraber ilerlemenin birlikteliğini paylaşıyoruz. Bir yaşam mücadelesinde yan yana durduğumuzu, mücadelelerimizin bizi yakınlaştırabileceğini ve bizi daha güçlü hale getirebileceğini bilerek, öğrendiklerimizi birbirimize aktarabiliriz.
Trump’ın seçim şokunun ardından 2017’de öğrendiğimiz bir şey varsa, günümüz otokratlarına karşı direnişin yüzünün bir kadın yüzü olacağıdır. Trump’ın göreve gelmesinden sonra, ertesi gün sokağa ilk çıkanlar ve o günden beri kurumsal yandaşçılığı ve ırkçılığıyla korku saçan zehirli politikalarına karşı direnişin ön safında yer alanlar kadınlardı. Kadınlar, sadece ABD’de değil, Asya’da ve Latin Amerika’da da, en son #niunamenos (bir kişi bile eksilmeyeceğiz) kampanyasıyla cinsel taciz konusundaki tüm muhabbeti benzer şekilde değiştirdi. Her yerde kadınlar kurumsal suçlara karşı mücadelede liderlik etmekte, toplulukları ile tüm insanların onurunu savunmakta ve bu süreçte hayatlarını tehlikeye atmaktadırlar.
TNI’nın karşı-güçle ilgili State of Power 2018 raporunu tanıtırken, kurumsal güç ve devlet şiddetine karşı gelmek için inanılmaz bir cesaret, kararlılık ve yaratıcılık sergileyen üç kadın aktivistle röportaj yaptık.
Bertha Cáceres, Agua Zarca barajının yapımına karşı topluluk mücadelelerine öncülük etmiş, dünyaca ünlü bir ekolojik aktivist olan annesi Berta 2016 yılında öldürüldüğünde, yalnızca 25 yaşındaydı. Bertha, Honduras Halk ve Yerli Örgütleri Sivil Konseyi’ne koordinatör olarak, yerli topraklarındaki madencilik projelerine karşı mücadeleyi sürdürerek ve yolsuzluk, açgözlülük, şiddet ve Honduras hükümetinin 2010 darbesinde kanıtlanmış dokunulmazlığına bir son vermek için annesinin rolünü devraldı.
Nonhle Mbuthuma‘nın yakın arkadaşı da, Güney Afrika’nın Doğu Burnu’ndaki güzel Vahşi Kıyılarında planlanan büyük bir titanyum madenine karşı verilen mücadeleye liderlik ettiği için öldürüldü; ancak bu onu korkutmak yerine topluluğunun yıkımını durdurmak için hırs ve kararlılığını “körükledi”.
Medha Patkar‘ın Hindistan’daki yaşamı, onun kararlı bağlılığının ve tüm zorluklara rağmen tarihi değiştirmek için halkın gücüne olan derin inancının etkilerini göstermektedir. İlk olarak 1985 yılında ortaya atılan Narmada Barajı arazisini gezdi. 30 yılı aşkın bir süre sonra, Temmuz 2017’de, barajdan etkilenen herkese uygun bir tazminat talep etmek için vadi boyunca, bir Jal Satyagraha’da kutsal nehrin boyunlarına kadar yükselen sularında ayakta duran kadınlar gibi ölüm orucuna başladı.
Onlar kendi adlarına konuşuyorlar; fakat röportajlar, kadınların kendi mücadelelerinde oynadığı araçsal rolü, toplulukların terör politikaları tarafından sindirilmeyi reddetme yollarını, hareketlerinin otonom, topluluklara kök salmış olmasının ve strateji ve taktiklerinde zeki ve bütüncül olmalarının önemini ortaya koyuyor.
Toplumsal ve ekolojik adalet mücadelesine nasıl katıldınız?
Bertha: Katılımım çocukluğumda başladı, çünkü annemle birlikte tüm COPINH faaliyetlerine gittim ve bütün mücadelelerde yer aldım. Annem bana; topluluklara katılmanın, siyasi ve ekonomik gücü elinde tutanlara karşı ayağa kalkmanın ve mücadelenin kendisinden bir şeyler öğrenmenin ne kadar önemli olduğunu öğretti. Halkım –Lenca halkı– çok genç yaştan beri bana topluluklarımızda ve ülkede yaşanan haksız durumlara kayıtsız kalamayacağınızı öğretti.
Medha: Babam bir özgürlük savaşçısıydı, sendika lideriydi, bu yüzden onunla toplantılara katılıyor ve sendikanın siyasetine kendimi kaptırıyordum. Daha sonra okuduğumda da, aynı demokratik sosyalizm ideolojisini geliştirdim. 1985 yılında Narmada vadisini ve dünyanın ikinci en büyük barajı olan bu barajdan etkilenebilecek birçok köyü ziyaret etmek için davet edildim. Beni davet eden arkadaşım baraj yapımını durdurmak için yasal işlem başlatmak istiyordu, ama yasalar hükümet tarafından çiğnendiğinde, kitlesel direnişin gerekli olduğunu fark ettim, bu yüzden kitlesel bir kampanyanın inşa sürecine dahil oldum.
Nonhle: Dürüst olmak gerekirse, bazen ben de nasıl katıldığımı bilmiyorum. Ama atalarımdan ve büyüklerimden etkilendiğimi biliyorum. Dedem, MPondo ayaklanmasının bir parçasıydı (1960-1962’de apartheid’e karşı ilk büyük ayaklanma) ve her zaman, demokrasi olmadan topraklarını nasıl korumayı başardıklarına dair hikayeler anlatıyordu. O ve diğer yaşlı insanlar, bana toprağın önemini, onun sahip olduğumuz tek şey olduğunu, gelecek kuşaklarla paylaşmak zorunda olduğumuz tek şey olduğunu ve bir kez yok olduğunda hiçbir şeyin yerini doldurmak için yeterli olmayacağını öğretti. Madencilik projesini duyunca, dedemin hikâyelerini düşündüm. Mücadeleye işte böyle katıldım, fakat bunun kendim için savaşmakla değil, topluluğum ve gelecek kuşaklarla ilgili olduğunun da farkındayım.
Deneyimlerinizden yola çıkarak, kurulu güce meydan okuyabilen ve yağmacı kapitalizme alternatifler oluşturabilen hareketler inşa etmek için temel unsurların neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Bertha: Birincisi, hareketler tabandan örgütlenmelere sıkı sıkıya bağlı olmalı ve adaletsizlik mağdurlarının, toprak ve su gibi doğal kaynakların kontrol ve kullanımı mücadelesine ana karakter olarak liderlik etmesine izin vermelidir.
İkincisi, bu mücadelelerin birbirleriyle bağlantılı olduğu hep aklınıza gelmelidir: Bir meseleyi –toprak gibi– diğerlerinden ayıramazsınız; çünkü bu bütün sisteme karşı bir mücadeledir. Örneğin, okula erişim için kampanya yürütürken, sağlık ve sağlıklı yiyecekler için de savaşıyorsunuz demektir.
Üçüncüsü, değerlerimizle örtüşen hareketler inşa etmeye ihtiyacımız var ve hareketlerimizin içinde olanların bunu yansıtması gerekir. Bu, kendi hareketlerimiz içinde de kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi anlamına gelir, çünkü burada da aynı baskı olabilir.
Dördüncüsü, enternasyonalist olmak önemlidir. COPINH, Honduras’a özgü bir sürecin sonucudur; ancak, kıtamızda egemen olan ekonomik ve sosyal sistemi protesto eden birçok yerli halkın mücadelesi gibi, Amerika’daki çeşitli ayaklanmalardan ortaya çıkmıştır.
Nonhle: Bence kilit nokta dürüst, şeffaf ve hareket halinde olmaktır – sadece kendimiz için değil aynı zamanda gelecek kuşaklar için de savaştığımıza inanıyoruz. Ayrıca kadınları mücadelenin ön saflarına koymak da kritik öneme sahiptir. Dikkat ederseniz, mücadelemize çoğunlukla kadınlar öncülük etmektedir – biz o kadar kolay vazgeçmeyiz. Ayrıca, topluluğun kendisi dışındaki herhangi birine bağımlı olamayacağını da biliyoruz. Hükümetin, topluluklarımızı ezmek için şirketlerle el ele çalıştıklarını biliyoruz; bu yüzden, onların çalışmasını imkânsız kılmalıyız.
Hayır diyebilme hakkını talep ediyoruz – ihtiyaç duyduğumuz şey, Özgür ve Önceden Bilgilendirilmiş İzin (FPIC) ve biz bunun için savaşıyoruz. Bu yıl Nisan 2018’de, Güney Afrika’da ilk kez görülecek davada bu hakkı talep edeceğiz. Davayı kazanırsak, diğer topluluklara yardımcı olacaktır. Ancak davayı kaybetsek ya da hükümet devam etse bile, her ne olursa olsun toprağımızı savunmak için savaşmaya devam edeceğiz.
Kampanyamızın mesaj vermesi ve başkaları ile dayanışma kurması da önemlidir. Kırsal alandaki insanların neler olduğunu bilmesi zor, bu yüzden mesajımızı medyaya iletmek ve diğer STK’larla dayanışma kurmak için yardıma ihtiyacımız var. Eğer sadece burada konuşuyorsak ve başkaları bilmiyorsa, mücadele asla bütün dünyaya ulaşmaz. İnancımız o ki, bir ev yapıyorsanız, bunu diğer insanlar için yaparsınız; bu nedenle bu karşılıklı dayanışma çok önemlidir.
Medha: Her şeyden önce, daha geniş bir ideolojik çerçeveye ihtiyaç duyarsınız; bu çerçevede mikro olanı makro olanla ilişkilendirerek belirli hedeflere yönlendirirsiniz. Bir harekete katılan herkesin tüm vizyonu paylaşması şart değildir –her birimiz farklı yollardan ve farklı bakış açılarından konulara yaklaşacağız– ancak hareketin temel aktivistleri, ortak bir yaklaşımı paylaşmalıdır. Aktivistler, ideolojik netliğin yanı sıra, topluma dair derin bir anlayışa sahip olmalıdır. Onların ihtiyaç duydukları şey, insanlara ilham verecek ve onları heyecanla mücadeleye dahil edecek vizyon ve araçlardır.
Hedef, benim kitle-kök [mass-roots] örgütü (çimler herhangi bir zamanda çekip çıkarılabileceği için taban örgütü [grass-roots] değil [burada taban örgütü İngilizcede “grassroots” olarak karşılandığı için ve “grass” aynı zamanda “çim” anlamına geldiği için bir kelime oyunu yapılıyor – ç.n.) dediğim yöne doğru ilerlemektir. Diğer bir deyişle, birçok kökü olan, yerel liderliğin var olduğu, aktivistlerin insanları motive ettiği ve harekete geçirdiği, birleşmiş güçler inşa eden bir örgüt.
Sadece bu hareketin kendisini açıkça ifade etmesiyle ve ortaya koymasıyla yetinilmemeli, bu aynı zamanda –topluluklar içinde ve de uluslararası açıdan– farklı cephelerde gerçekleştirilmelidir. Sardar Sarovar barajları için, projeyi finanse eden Dünya Bankası ve Uluslararası Finans Kurumları ile uğraşmak zorunda kaldık ve bu, uluslararası alanlardan destek almayı ve uluslararası hareketlerle birlikte çalışmayı gerektirdi.
İktidar ve insan hakları anlayışımız nedeniyle farklı cephelerde de uğraşmamız gerekir. İnsan haklarıyla ilgilenmek devletle ilgili olduğu halde, devlete meydan okumak için hukuk ve yargı kurumlarını kullanmalıyız. Sonuçta halkın gücüne ve bunun demokrasinin ve çalışmalarımızın temel direği olduğuna inanırız. Toplumun gücünü ve karar vermeye hakkımız olduğunu sürekli göstermemiz gerekir, aksi halde insanlar sizinle birlikte hareket etmez ve siz de artık bir hareket sayılmazsınız. Bu nedenle sürekli yasal girişimleri ve kitlesel eylemleri kullanıyoruz.
Yine, bu sadece taktiklerle değil, aynı zamanda değerler ve yaratıcılık ile ilgilidir. Örneğin Hindistan’da Satyagraha’yı (şiddetsizlik politikası-sivil itaatsizlik) hem etkili bir taktik olduğu için hem de değerlerimizi ve vizyonumuzu gösterdiği için seviyoruz.
Ayrıca, baskıya yönelik alternatiflerin öğretilmesi ve gösterilmesinin de önemli olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden Ulusal Halk Hareketleri İttifakı’nda, gerçek-hayat okulları ile sağlık, eğitim ve su idaresi alanlarındaki projelerin de dahil olduğu okullar yürütüyoruz. İnsanlar bütün zamanını savaşarak, savaşarak ve savaşarak harcayamazlar; alternatiflerin de olduğunu göstermeliyiz.
Çok fazla baskıya maruz kaldığınız zamanlarda seferberliğinizi sürdürmeye nasıl devam edersiniz?
Bertha: Bu, COPINH tarihinin her zaman bir parçası olmuştur. Topraklarımız için mücadele ederken aldığımız karşılık, özellikle de 2010 darbesinden bu yana hep çok baskıcıydı. Fakat mücadelemizin köklerinde, kesinlikle bu durumda pes edemeyeceğimize dair sonuna kadar benimsediğimiz inancımız var. Bizi seferber edip harekete geçmeye yönlendiren de budur. Adalet ihtiyacı mücadele etmek zorunda olduğumuz anlamına gelir, çünkü böyle yaşayamayız.
Aynı zamanda, biz, yüzyıllardır haklarımız için, önce İspanyol sömürgeci güçlerine karşı savaşmış ve şimdi bugün sömürgeciliğin diğer türlerine karşı savaşan isyancı halklarız. Ülkeyi özgürlüğüne kavuşturan ve yerli halkı kimliğimizi koruyan atalarımızdan güç aldık. Atalarımızın hala bizimle yürüdüğü, bize eşlik ettiği, dünya görüşümüzün bir parçasıdır. Maneviyatımız bu zor durumlarla baş etmemize yardımcı olur.
Annem adaletsizlik karşısında asla sessiz kalmadı; dokunulmazlık ve adaletsizliğe karşı savaşmaya azimle kendini adadı. Bize geleceğimizi baltalayan elitlere karşı koymamız gerektiğini öğretti. Her zaman, haklarımıza saygı duyan bir ülkede yaşama ve yolsuz bir oligarşiden ziyade halka hizmet eden bir devlete sahip olma hakkına sahip olduğumuzu söyledi.
Bu mücadelede yalnız olmadığımızın da farkındayız. Honduras’ta, kıtada ve dünyadaki birçok topluluk ve gruptaki hareketlerin bir parçasıyız. Bu benim annemin tecrübesiydi. Onun gücü ve enerjisi; desteklendiğini bilmesinden, bunun bir birey mücadelesi olmaması, daha uzun ve daha geniş bir tarihin parçası olması gerçeğinden kaynaklanıyordu.
Nonhle: Kan döküldüğünü gördüğümüzde, bizim için bu ateşe benzin dökmek gibiydi. Bu, bizi korkutmak yerine harekete geçirdi. Yolumuzdan dönersek, aynı toprağı savunurken canından olanlara ihanet edeceğimizi anladığımızda daha çok öfkelendik. Bunun işe yaramayacağını söylüyoruz, hepimizi öldürmek zorunda kalacaklar. Kan dökenlerle uzlaşamayız. Onlar büyük bir hata yaptılar.
Medha: Bu sürekli bir mücadeledir. Dünya Bankası, barajın ancak kabul edilemez yollarla ve korkunç sosyal ve çevresel kayıplarla tamamlanabileceğini söyleyerek çekildi ve dedikleri gerçek oldu. Baraj tamamlanmış olabilir, ancak su altındaki alanda hala 35.000 ila 40.000 kişi (44 köy ve bir ilçe) var. Buna rağmen mücadeleye devam ediyoruz. Temmuz 2017 itibariyle, vadide, kadınların açlık grevi yaptığı, terk etmeyi reddederek yalın ayak suyun içinde durduğu ve vaat edilen iyileştirmeynin talep edildiği 21 bölge vardı.
Umut veren, insanları harekete geçiren ve motive eden, bu kolektif eylem ve ruhtur. Bu yüzden iyimserim; çünkü hem bu, hem de cesaret ve kararlık olmadan devam edemezsiniz.
Karşı-güç hareketlerimizin sistemin bir parçası haline getirilmediğinden –ya da daha kötüsü– baskıcı güç yapılarının bir kopyası haline gelmediğinden nasıl emin olabiliriz?
Bertha: Her olay farklıdır. Ancak hareketlerimizin tutarlı olması gerektiğini söylediğimizde, o yolsuz uygulamaları tekrar etmemekten bahsediyoruz. Hareketleri ahlaki temeller üzerine inşa etmemiz gerekiyor. Örneğin, COPINH, hareketimizdeki kadınlara yönelik şiddet olaylarının ihbar edilmesi için halk mahkemelerini kurdu. İstismar suçu işleyen ve bize baskı uygulayan şirketleri ilan etmekten korkmuyoruz. Özerkliğimizi, bölgemizi savunan ve baskıcı uygulamaları, sorumlusu hangi parti olursa olsun ifşa eden bir hareket olarak sürdürüyoruz.
Medha: Halk hareketlerinin her zaman hareket halinde olması ve hükümetlere meydan okuyan destekleyici partiler var olsa bile; hatta bu partiler iktidarda olsalar bile, halkı örgütlemeleri gerektiğini açıkça belirtmek önemlidir. Partiler uzlaşmaya varıyorlar çünkü iktidara gelmek istiyorlar. Bu nedenle hareketler merkezi iktidar yapılarından uzak durmalı ve gerçek muhalefet rolünü oynamalıdır. Toplumsal hareketler uzlaşmaz bir güç olmalıdır.
Halk hareketlerinin değerlerine sadık kalabilmesi için kitle tabanının kemikleşmesi, sağlamlaşması ve hedeflerine bağlı kalması gerekir. Anahtar şeffaf olmaktadır; iletişim kurmakta, çalışma şeklinizi düzenli olarak değerlendirmektedir. Eleştiri önemlidir, çünkü açıklığa kavuşturmanın ve yeniden düşünmenin bir yoludur. Yaptıklarımız zaman alır ve birçok kez yetersiz kalırız, fakat elimizden gelen çabayı göstermeliyiz.
Nonhle: Geçmişte demokrasi için savaşanları düşündüğümde gözlerim yaşarıyor, çünkü aynı insanlar hâlâ bizi korumak yerine eziyor ve hayatımızı zorlaştırıyor. Dürüst olmak gerekirse, ANC (Güney Afrika Kongresi) ile olanların sadece büyük bir ders olmasını umuyoruz. Atalarımızın uğruna savaştığı şey bu değildi. Umarım bir gün ANC, kırsal alanlar kadar demokrasi için de savaştığımızı anlayacaktır. Tahrip edici kazanca karşı koyduğumuzda, bize ‘kalkınma-karşıtı’ diyor ve düşman gibi davranıyorlar. Bizimle konuşmaları gerekir. Aldığımız dersler, hareketlerimizi ayakta tutmamız ve onları paradan uzak tutmamız gerektiğidir. Hareketler para kazanmakla ilgili hale gelirse, mücadelenizi bitirir, odağınızı kaybedersiniz ve neye karşı savaştığınızı unutursunuz.
Neden kadınlar hareketinizde önemli bir rol oynadı? #metoo ve #niunmenos’un yükselişini, patriyarka karşıtı mücadelede birer dönüm noktası olarak görüyor musunuz?
Nonhle: Bence bu harekete kadınlar öncülük etmiştir, çünkü maden çıkarma gerçekleşirse bundan en çok etkilenecek olanlar onlar. Orada çalışamayacaklar, çocuklarını doyurmaları, temiz su bulmaları gerekecek – yani maden çıkarmanın sonuçlarının ne olacağını biliyorlar. Aynı zamanda kadınlar, baş kaldırmaktan korkmazlar; inançlarına sadık kalırlar ve kolaylıkla satın alınmazlar. Apartheid-karşıtı mücadelede, ‘yasa geçirme’ye karşı mücadelelere öncülük edenler kadınlardı ve şimdi de bu madene karşı mücadeleye liderlik ediyorlar. Çocuklarını düşünmek, yemek yapmak, aileye bakmak ve aynı zamanda mücadele etmek kolay değil. Ama kadınlar bunu yapabilirler.
Medha: Kendi hareketlerimizden biliyoruz ki kadınlar büyük bir güçtür ve bu nedenle kadınlar olmadan toplumsal dönüşüm mümkün değildir. Kadınlar hayata bağlıdır, çünkü hayat verirler, çünkü gelecek nesillerle değerleri ve tecrübeyi paylaşırlar, doğayla yakından ilgilidirler ve insani ilişkilerimizde daha bilinçlidirler. Bu ülkedeki emeğin çoğunu, gerek kırsal kesimde, gerek gecekonduda onlar üstleniyorlar. Deneyimlerden biliyoruz ki, kadınlar olmadan hareketlerimiz uzun vadeli eylemler sürdüremezdi. Dünya Bankası’na, hükümete, polise her meydan okuduğumuzda ve her şiddet içermeyen militan eylemde, kadınlar kilit rolü oynuyorlar. 2017’deki baraj karşıtı protestolarda kadınlar polise karşı büyük güç gösterdiler.
Bu nedenle kadınlar, yerleşik iktidara meydan okumada ön saflarda olmalıdırlar. Ayrıca kadın perspektifini ön plana koymalıyız. Feminist tasavvur, alternatif bir ilerleme görüşünün anahtarıdır. Bu tasavvur, sevgiyi ve merhameti, yabancılaşmadan ziyade insaniyeti vurgular. Kadınların bakım faaliyetlerinin çoğu (çocukları beslemek, yaşamı desteklemek) paraya dayanmadığı için, kaynaklarla da farklı bir ilişkisi vardır. Bu değerleri, nehirleri ve toprakları anne olarak görme biçimimizde ve dolayısıyla korunması gereken kaynaklarda görebilirsiniz. Buna karşın, sürdürülebilir olmayan ve sömürücü ilerleme, ataerkil şiddet sistemine dayanıyor.
Bertha: Ataerkil güç, belki de tahakkümün kırılması en zor olan sistemidir ve bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerine adanmış hareketler inşa etmek çok önemlidir. Bu meselenin tüm dünyada gözler önüne serilmesi konusundaki netliğin, kendi hareketlerimize ve toplumumuza yansıyabileceğine dair umudum var. Fakat Honduras’ta, hareketlere, çoğunlukla kadın liderlere yönelik giderek artan acımasız devlet şiddetiyle kadın bedenine yüksek düzeyde şiddet uygulanıyor.
Berta ve hareketten diğer kadınların suikasta uğramaları; barajların, bankaların ve şirketlerin sahiplerini suçlamaya cüret eden kadınların lider olmasını kabul edemediklerini yansıtıyor. Honduras’ta bu durumun daha iyiye gidip gitmeyeceğini bilmek zor, çünkü kadınlar için bir adalet ve eşitlik sistemi oluşturmaktan çok uzağız. Ancak yolumuzdan ve yaşamı savunmak için inancımızdan emin olmaya devam etmeli ve şiddete bir son vermeliyiz.
Bence hepimiz toplumumuzu –ve kendimizi– daha insancıl yapmaya çalışan mücadelelere katılıyoruz. Karşı-güç için belirlenmiş bir formül yok, çünkü hepimiz farklıyız, ancak istikrarlı ve birbirine bağlı bir şekilde, insanlık için beraber ilerlemenin birlikteliğini paylaşıyoruz. Bir yaşam mücadelesinde yan yana durduğumuzu, mücadelelerimizin bizi yakınlaştırabileceğini ve bizi daha güçlü hale getirebileceğini bilerek, öğrendiklerimizi birbirimize aktarabiliriz.
[Longreads’teki İngilizce orijinalinden Gamze Boztepe tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.