Afrin önlerinde çalan savaş tamtamları, şimdiden derinleşen siyasi ve ekonomik krizin dışavurumlarını bastırmaya başladı bile
Afrin önlerinde çalan savaş tamtamları, şimdiden derinleşen siyasi ve ekonomik krizin dışavurumlarını bastırmaya başladı bile
Walter Benjamin’in Tek Yön isimli çalışmasında, felsefesi bakımından en ilgi çekici metinlerden biri, Yangın Alarmı bulunur.[1] Birbiriyle ilişkili birçok farklı bağlam dâhilinde okunabilen söz konusu metinde Benjamin, felakete koşan insanlığın dikkatini olası bir kurtuluş olanağına çekmek ister.[2] Benjamin’e göre burjuva toplumu, ya proletaryanın mücadelesinin bir sonucu olarak ya da emareleri beliren felaketin tüm insanlığı ve belki de yerküreyi yıkıma uğratmasıyla son bulacaktır. Burada Benjamin, metnin başındaki yangın alarmı ifadesi üstünden ilk seçeneğe, yani bir farkındalık haline odaklanır. Başka bir deyişle, yangın alarmı işlevi gören birtakım fiillerin kalabalıkları bahsi geçen olanağı gerçekleştirmek üzere mücadeleye katmasını umar. Öyle ki insanlık, önünde duran felaketi görmekten uzak, yangın alarmının çalmasına muhtaçtır.
Düzen bireyleri beden ve bilinç bakımından uyuştururken, onları belirli bir rutin içinde kalmaları için güçlü bir ideolojik baskı altında bırakır. Birey çalışma zamanından boş zamanına kadar adeta bir labirent içindedir. Kendi olağan akışı içinde böylesi bir labirentten çıkmanın olanağı yoktur. Bireyin karşısına çıkarılan sahte çıkış yollarıysa, onu istenilen şekilde yönlendirmenin araçlarıdır.
Bu durumda çıkış yolu birey nezdinde bulunacak değil ancak yaratılacak bir şey olarak belirir. Bunun yapılabilmesi için labirentin içinden dışına veya dışından içine doğru bir gedik açmak gerekmektedir. Fakat bireyleri böylesi bir gedik açmaya veyahut açılan gedikten çıkmaya ikna etmek için önce rutin dışında kalmalarını sağlamak ve dikkatlerini çekmek gerekir. Bunu bilen burjuvazi, yangın alarmı minvalindeki her türden fiilin önüne geçmeyi amaçlar. Bu engellemelere karşı koymak, ötesine geçerek bireylerin dikkatini çekmek ve böylece onları mücadeleye katmak, yaklaşan felaket ve emareleri karşısındaki tek seçenektir.
Afrin önlerinde çalan savaş tamtamları, şimdiden derinleşen siyasi ve ekonomik krizin dışavurumlarını bastırmaya başladı bile. Bu savaşı gündeme sokan iktidarın başlıca amacının ne olduğu ise halen bir tartışma konusu. Birçok öngörü de bu tartışmalar dâhilinde. Bu öngörülerin içerikleri bir yana, hemen hepsinin başlıca iki sonuca vardıkları görülebilir.
Bunlardan ilki iç siyasete yöneliktir. Bu noktada savaş üstünden o eski Milliyetçi Cephe benzeri bir birleşim oluşturmak için ulusalcı kesimi yanına almayı ve böylece düzen muhalefetini daha da parçalamayı ya da siyaseten kendisine eklemleyerek daha da zayıflatmayı amaçladığı aşikârdır. Bu sayede hem içteki hoşnutsuzluğu daha kolay bastırabilir ve hem de bir başarı hikâyesi kurgulayarak seçim ��ncesi işini kolaylaştırabilir.
Diğer sonuç ise dış siyasete yöneliktir. Bu savaş ister sınırlı, ister kapsamlı olsun, iktidarın amacı yeniden Ortadoğu denklemine eklemlenmek ve edilgen rolünü sıyırıp atmaktır. Bunun için elde ettiği kazanımları masada ABD’ye ve Rusya’ya sunmak ve bu doğrultuda Ortadoğu için belirleyici alternatiflerden biri olduğunu kabul ettirmek istemektedir. Bunlarla ilişkili olarak, hem Kürt hareketinin önünü kesebilme hem de İdlip’te sıkışan paramiliterlerin önünü açma olanaklarını da elde edebilir.
Afrin Savaşı büyüyen felaketin kritik adımlarından biri olarak belirmektedir. Bu savaşın sonuçlarına dair olası telafilerin son derece güç olacağını öngörmek mümkün.
Halkların canı pahasına, iktidarın yerini sağlamlaştırmak için erişebildiği son noktaya kadar ilerlemek istediği açıktır. Daha şimdiden kendi nazarında birçok “başarı” elde etmiştir. Örneğin “ana muhalefeti” hiç zorlanmadan kendi siyasetine eklemlendirdiği görülmektedir. Bu sayede, edineceği başarılara(!) kimseleri ortak etmeden, sıkılan her kurşunun, atılan her bombanın sorumluluğunu kendi ötesinde bir güç birliğine yükleme olanağını edinmiştir. Böylesi bir ortamda kurgulayacağı başarı hikâyesinin ise malum seçim için kullanılacağı bellidir. Buradan hareketle kaybedilen desteğin geri kazanılması amaçlanmaktadır. Bu durum, beklenen sonucun yalnızca bir boyutudur.
Bununla birlikte, iktidarın “ana muhalefet”ten aldığı destek marifetiyle yekûn muhalefeti bölmeye çalıştığı fark edilebilir. Örneğin “ana muhalefet” ve ilerici, devrimci kesimlerle hâlihazırda ancak birkaç milletvekili ve kimi kadrolar üstünden kurulan sınırlı iletişim kesintiye uğramıştır. Ayrıca Kürt hareketiyle daima pamuk ipliğine bağlı olan iletişimi de bir kez daha kopmuştur. Bu noktada Kürt hareketi içerisinde tartışılan yalnızlaşma eğiliminin de güç kazandığı görülebilir. Bunun sonucu ise, Kürt hareketinin ilerici ve devrimci çevrelerle olan bağının bir belirsizlik içerisine girmesidir…
Halk güçleri, önüne domino etkisi misali devrilen engeller karşısında henüz yeterince etkili olamamıştır. Bu engeller karşısında önünde, farklı koşullarına rağmen 1 Mart 2003 tarihinde elde ettiği bir kazanım durmaktadır. Bu kazanımın artılarını ve eksilerini mevcut koşullar bakımından gözeterek, derinleşen siyasi ve ekonomik krizin dışavurumlarını öne çıkarmanın eşliğinde, etkili bir siyaset geliştirmelidir. Benjamin’in deyişiyle, yangın alarmını çalmalı ve daha kıvılcım dinamite gelmeden önce yanan fitili kesmelidir.[3]
Dipnotlar:
[1] Walter Benjamin,“Fire Alarm”, One-Way Street and Other Writings, ed. H. Arendt ve çev. H. Zohn, New York: Schocken Books, 2005, s. 80.
[2] Bu noktada Marx’a karşıt çıkarılan değil eklemlendirilen bir Benjamin okuması söz konusudur.
[3] A.g.e., s. 80.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.