Yasanın taslağı henüz ortaya çıkmadı; lakin kimi bakanların açıklamaları gösterdi ki müjdeledikleri kadronun kapsamı dar; “ama”sı, “fakat”ı ve “şart”ı çok!
Yıllardır seçim vaadi olarak sunulan “taşeron işçilerin kadroya alınması” konusu, geçtiğimiz günlerde Erdoğan tarafından “bir kez daha” ilan edildi. Yasanın taslağı henüz ortaya çıkmadı; lakin kimi bakanların açıklamaları gösterdi ki müjdeledikleri kadronun kapsamı dar; “ama”sı, “fakat”ı ve “şart”ı çok!
Oylar düştüğünde hatırlanan ve oylar yükseldiğinde unutulan taşeron işçiler, AKP iktidarının bir sıkışık döneminde daha “imdat kolu” olarak kullanılmak isteniyor. Man Adası belgelerinin ve Reza Zarrab duruşmasının yarattığı sarsıntıyı “taşerona kadro müjdesi” ile hafifletmek isteyen Erdoğan, 5 Aralık günü AKP grup toplantısında “kadroya geçiş” planını açıkladı. Ne taşeron işçilerin ne de sendika ya da derneklerin fikri alınarak hazırlanan bu planın ayrıntıları hâlâ netleşmemiş olsa da, Çalışma Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun açıklamaları gösteriyor ki taşeron işçilerin kadroya geçişleri sancılı olacak, birçok taşeron işçi bu düzenlemeden yararlanamayacak.
Duyurulan planı dört ana başlıkta incelemek mümkün:
Öncelikle ve en önemlisi, kadroya geçişin garantisi yok! Açıklandıktan iki gün sonra belli olan “sınav ve güvenlik soruşturması” şartı pek çok taşeron işçiyi kara kara düşündürüyor. Taşeron olarak çalışırken herhangi bir şart koşulmayan işçiler, aynı işi yapmaya devam etmek için önce yazılı, sonra sözlü sınava tabi tutulacak, ardından da güvenlik soruşturmasından geçmek zorunda kalacak. Mevcut sözlü sınavlarda “Reis hakkında ne düşünüyorsun?”, “15 Temmuz gecesi neredeydin?” gibi soruların sorulduğu düşünüldüğünde, taşeron işçilerin nelerle yüzleşebileceğini tahmin edebiliyoruz. “Taşerona kadro eylemlerine katıldın mı?” diye sorulması muhtemel olan bu sözlü sınavların sonucunda, cevabı “Evet” olanların kadroya alınmaması da yüksek ihtimal. Sınavlar gibi güvenlik soruşturmaları da güvenilir değil. İşçilerin attığı tweetten Alevi olmasına kadar pek çok sebep, güvenlik soruşturmalarına takılıyor, kadro yanıyor. “Ama”lı, “fakat”lı, “şart”lı AKP tipi kadro, işçiye korkudan başka bir şey sunmuyor!
Tüm bunları atlatıp daimi işçi kadrosuna geçecek olan taşeron işçilere ücret artışı da yok. Yani taşeron işçiler, aynı yerde, aynı işi yapmaya, aynı ücretle devam edecek. Bir işyerinde, aynı statüde çalışan ancak farklı ücret alan işçiler çalışacak. Taşeron işçilerin tek artısı, daha önce dava açıp kazandıkları ve geriye dönük aldıkları 52 günlük yevmiyeleri tutarındaki “ilave tediye”lerini, bundan sonra dava açmalarına gerek kalmadan alacak olmaları. Devletin taşeron şirketlerine ödediği para ise işçilerin maaşlarına yansıtılmayacak, devletin kasasında kalacak.
Belediyelerde çalışan işçiler, yani yaklaşık 400 bin işçi dışarıda bırakılıyor. İşçiler, belediyeler tarafından kurulacak imtiyazlı şirketlerin altında toplanacak. AKP tarafından değiştirilen ve belediyelerde taşerondan başka istihdam biçimine olanak tanımayan yerel yönetim mevzuatının başa döndürülmesi anlamına gelen bu düzenleme ile belediye işçilerinin kadro beklentisi boşa çıkarıldı.
Henüz yasa taslağı dahi oluşturulmayan kadroya geçiş düzenlemesi, taşeron işçilere ne bir lütuf ne bir müjde. Pek çok işçi sınavdan ya da güvenlik soruşturmasından geçemediği takdirde işsiz kalacak olmanın korkusunu yaşarken, bir de umutları boşa çıkarılan 400 bin belediye işçisi var. Taşeron işçilerin yıllardır verdiği kadrolu-güvenceli çalışma mücadelesini ve mahkeme kararlarını yok sayan bu düzenleme, işçilerin taleplerinin önemli bir kısmını karşılamadığı gibi; zaten kazanılmış bir hak olan ve hukuk dışı biçimde gasp edilen kadroyu da sadaka gibi sunuyor.
Öte yandan, kamuda çalışan taşeron işçilerin mücadelesi açısından yeni bir dönem başlıyor. İşçi sendikalarına üyelikleri devam edecek olan işçilerin, başta kadroya geçiş sorunları, sonrasında ücret dengesizlikleri gibi konularda bir mücadele odağı yaratılması gerek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.