Düzenin bilinçli şekilde birer “örnek” gibi sunmaya çalıştığı nostaljik topluluklar, zaman zaman eylemsizliğin gerekçesi olarak kullanılırlar
Kendi halinde kaldığı sürece masum bir etkinlik olan nostalji, istismar edilerek endüstriyel kültürün bir eklentisine ve dahası mücadelenin önünü tıkamak için kullanılan bir silah haline gelebilir. Bu silah kalabalıkların harekete geçirilmesi noktasında önemli bir engeldir
Nostalji kavramının dayandığı antik Yunan dilinden türetilmiş nostalgia ifadesi, Türkçe karşılığı eve dönüş olan nóstos ve acı ya da sızı olan álgos sözcüklerinin birleşiminden oluşur. Kavram, anlamca, şimdi ve geçmiş arasındaki bir kıyasın sonucu olarak, biriktirilmiş anılar eşliğinde geçmişin yâd edilmesi ve geçmişe ya da geçmişe dair olanlara özlem duyulması fiillerine karşılık gelir. Bu noktada nostaljik olan, eski bir eşya ya da eskiden vuku bulmuş bir etkinliğin tekrarı olabilir. Her iki bakımdan da nostaljik olan bir anımsama ritüelinin parçası olarak kullanılır.[1]
Bireyin nostaljik olan öğe ya da etkinlik aracılığıyla belirli bir uzam ve zaman birliğini, aslına sadık kalarak ya da görece kurgulayarak, zihninde canlandırdığı ve böylece söz konusu koşullar dahilinde içinde bir özlemin uyanmasını tetiklediği bir süreç söz konusudur. Bu süreç boyunca birey, olay örgüsünü zihninde bir kez daha yaşatır ve belirlenen an içinde olma istemini açıkça ortaya koyar.
Bu haliyle nostaljinin kültürel dokulara tat katan bir yeri olduğu düşünülebilir. Ne var ki nostaljinin sermaye ilişkileri dâhilinde istismar edildiği ve metalaştırıldığı aksi örneklerden de bahsedilebilir. Bunlar nostaljinin endüstriyel kültürün bir bileşeni kılındığı ve bir aldatma aracı olarak kullanıldığı örneklerdir.
Bireylerin tekil ya da toplumsal sorunlar karşısında kendilerini kimi zaman çaresiz hissettikleri ve böylece bir kaçış olarak geçmişe sığındıkları görülebilir. Burada bireyin geçmişi bir tanık olarak çağırdığına ve onu destekleyen anlara tutunduğuna rastlanır. Bireyin kaçış istemi endüstriyel kültürün istismarı için öncelikli hareket noktasıdır. Öyle ki bireyin kaçışına olanak veren anları, kimi metalar ve belirli ortamlar aracılığıyla daim kılabileceği yanılsamasını zihinlere yerleştirmeye çalışır.
Bugün giyimden aksesuara ve dekorasyona kadar birbirinden çok farklı tüketim metalarının nostalji etiketiyle satışa sunulduklarına rastlamak mümkün. Bu kapsamdaki metalardan her birinin, belirli zaman aralıklarına dayanan kültürel dokulara uygun şekilde üretilmeleri beklenir. Buna karşın, metaların öykündükleri ürünleri andırmanın ötesine geçemedikleri eleştirisiyle sıkça karşılaşırlar. Kaldı ki değişen koşullar göz önüne alındığında, bir aynılık aramanın beyhude olduğu da düşünülebilir. Ayrıca nostaljik ürünlere ilişkin başlıca mesele, seleflerine ilişkin benzerlik oranları da değildir. Zira nostalji etiketli birçok ürün, eskilerin toplanması ve elden geçirilmesi sonucu satışa sunulur. Başka bir deyişle, bunlar tam da yeniler için model oluşturan ürünlerdir. Ne var ki onlar da içten içe hissedilen nostaljik eksikliği gidermekten oldukça uzaktırlar.
Bahsi geçen nostaljik eksiklik, satın alınan metaların bireyler nezdinde bir anının parçası olmamaları koşuluna dayanır.[2] Bu durumda böylesi bir ürünün bireye anımsattığı herhangi bir şey yoktur. “Geçmiş”e dokunuyor ve onu imliyor olsa bile, bireyin zihninde özlem uyandıran herhangi bir anının parçası değildir – birey için yanında taşıdığı bir hikâyesi yoktur. Öyleyse eski olsun ya da olmasın, satın alınan meta, birey nazarında daima “yeni”dir.
Bu yoksunluk halini örtmeyi ya da bir nebze olsun gidermeyi amaçlayan endüstriyel kültür, birey için tatmin olmasını beklediği bir hikâye kurgular. Kurguda yer alan karakterlerin yaşantılarını birey ve nesne arasında namevcut olan anılar yerine ikame etmeye çalışır. Böylece düzenin dilediği gibi sergilenen geçmişin bireyin zihnine yerleşimi sağlanır. Bu rasyonalizasyon süreci, reklamlardan diğer kültürel ürünlere ve bunlar içinden uzamsal kurmacalara kadar birçok incelikli araç sayesinde yürütülür.
Burada bir uzamsal kurmaca örneği olan nostaljik kafelere[3] de değinmek mümkün. Böylesi örneklerde dekorasyon, kurmacanın en önemli bileşenini oluşturur. Dekorasyon öyle bir hazırlanmalıdır ki, sanki yansıtmayı amaçladığı zaman aralığına hakikaten aitmiş gibi olmalıdır. Birey kapıdan içeri girdiğinde, adeta bir zaman makinesinin içinden geçtiğini düşünmelidir. Bunun için dekorasyonun ötesine geçilmeli ve oturma alanından servis edilen ürünlerin sunumuna, sunumu yapan işçilerin giyimlerinden konuşmalarına ve davranışlarına kadar mümkün olduğunca uygun bir atmosfer yaratılmalıdır. Bu atmosferin yaratıldığı ölçüde bireyler kurmacanın bir parçası olacaklardır. Örneğin kendilerine düşen rolün gereği olarak, kafenin yansıttığı kurgunun etkisiyle geçmişe doğru süzülen bir sohbetin oluşmasını sağlayacaklardır.
Bu oluşan sahte atmosferin arkasında gizledikleri ise emek sömürüsü, rasyonalizasyon ve kurmacanın ücretinin de dâhil olduğu yüklü bir hesaptır…
Nostalji metalaştırılırken tasarım, paketleme, etiket gibi araçlar kullanılarak, anılar yerine ikame edilen kurgunun, kimi zaman kara bir umutsuzluk hali sergilediği görülür. Bu umutsuzluk hali için nostaljinin içerdiği özlem bir aşırılık noktasına çekilirken, zamanın odağı da şimdi yerine geçmiş olarak belirlenir. Sonrasında ise geçmişin yitirilenlerin ve şimdinin yitirilenlerin yasının içerildiği anlardan oluştuğu yanılsaması sunulur. Bu şekilde birey, nostaljinin kaybeden insanın farkındalık hali olduğuna ve buna karşı sergilenecek en iyi tutumun, nostaljinin içerdiği anımsama ritüelini bir umutsuzluk girdabı içerisinde sürekli kılmak olacağına inandırılmak istenir. Bu şırınga edilen umutsuzluğun karşılaşıldığı başlıca uğrağın, kültür alanından siyaset alanına çeşitli düşünce ve eylem yığınlarının geçiş anı olduğu düşünülebilir.
İşçiler üstündeki sömürünün arttığı bir ortamda, zihinlere yönelik saldırıların da yükselişine tanıklık edilebilir. Bu saldırılardan birisi de, düzenin kendi yanında olmayan kalabalıklar arasında nostaljik tutumları siyaseten yaygınlaştırma çabasıdır. Bu çabanın ardındaki başlıca amaç, mümkün olduğunca insanın toplumun kısmi ya da köklü değişimine dair her türden değişim pratiğini terk etmesini, söz konusu kimselerin siyasi etkinliklerini ancak bir nostaljik sohbete dönüştürerek yürütmelerini ve kendilerini adım adım düzenden arta kalan çatlaklara doğru sürmelerini sağlamaktır. Böylesi tutumları benimsemiş bireylerden oluşan toplulukların, özellikle mücadelenin ivmesinin düşük olduğu zamanlarda yaygınlaştığı görülebilir.
Bu toplulukların esasen önemli bir kitlesellik oluşturamadıkları söylenebilir. Buna karşın kalabalıklar üstünde dikkate değer bir etkileri vardır.
Daha çok bir “eğlence masası” etrafında kümelenen topluluğun, siyasi meseleleri tartışırken kendisine daima düzenin argümanlarının ve endüstriyel kültürün oluşturduğu kurguların eşlik ettikleri düşünülebilir. Bu doğrultuda tartışmaların sonunda ulaştıkları başlıca sonuçlar, şimdinin mahkûm edilmesine ve mücadele yürütenlere ilişkin eleştirilere (!) dayanırlar.
Bu sonuçların ulaşıldığı “eğlence masası”, düzenin cismi saldırılarına maruz kalmadan caka satılan bir alan oluşturur. Bu alan bilinçli ya da bilinçsiz, düzen için bir truva atı işlevi görür; düzenin saldırıları karşısında örgütsüzlüğü ve umutsuzluğu örgütleyen mecralardan birisi olarak konumlanır.
Kendi halinde kaldığı sürece masum bir etkinlik olan nostalji, istismar edilerek endüstriyel kültürün bir eklentisine ve dahası mücadelenin önünü tıkamak için kullanılan bir silah haline gelebilir. Bu silah kalabalıkların harekete geçirilmesi noktasında önemli bir engeldir. Düzenin bilinçli şekilde birer “örnek” gibi sunmaya çalıştığı nostaljik topluluklar, zaman zaman eylemsizliğin gerekçesi olarak kullanılırlar. Öyle ki düzenin sözcüsü gibi konuşan “solcular”ın eylemsizliği teşvik etmesi tam bir umutsuzluk kaynağıdır…
Bu topluluklar karşısında ilkelere bağlılık ve kararlılık ilk zorunlu basamaktır. Fakat pratik olmaksızın kalabalıklar üstündeki umutsuzluğun kırılması bütünüyle olanaklı değildir. Pratik burada ikinci basamak olarak öne çıkmaktadır. Bu durumda düzenin kalabalıkların dikkatini “eğlence masası”na çekmeye çalıştığı yerde, kimsenin kayıtsız kalamayacağı pratikler sergilemek ve böylece kalabalıkların dikkatini mücadeleye çekmek, devrimcilerin en elzem görevlerinden biri olarak alınmalıdır…
[1] Kimi zaman nostaljik olan hem öğe hem de etkinlik bakımından bireyin kendisidir.
[2] Bir yaşanmışlık içermeyen söz konusu metalar en fazla anılarda bulunan bir başka nesnenin muadili olabilirler, ancak böylesi bir koşulda söz konusu eksikliği ne kadar giderebileceği bir belirsizlik içerir.
[3] Bu noktada elbette endüstriyel kültür izlerinden uzak, alternatif ya da görece alternatif olan örnekler tenzih edilmektedir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.