Mao’nun pasif savunmanın karşısına çıkardığı öneri, aktif savunmadır. Bu savunma biçimi, iradenin kendi mevzilerini muhafaza etmenin ötesine geçmesini içerir
İradenin kendisini hâkim olduğu alanlara hapsetmesi, geriye kalan alanlara dair iddiasını geçici ya da kalıcı olarak terk etmesi anlamına gelir. Bu durum imkânlar bakımından daha avantajlı olan düşman karşısında büyük bir geri çekilmeyi temsil eder
Mao, olası bir savunma halinde bir iradenin karşısına iki seçeneğin çıkacağını belirtir.[1] Bunlardan ilki, pasif savunmadır.[2] Böylesi bir savunma biçiminde amaçlanan, sadece eldeki mevzilerin muhafaza edilmesidir. Bu noktada irade, elindeki alanların işlerliğini korurken, düşmanı da sınırları dışında tutmayı amaçlar. Mao bu savunma biçimine karşı çıkar. Bunun muhtemel bir yenilginin sebebi olacağına, çünkü savunmanın pasif kaldığında eksik bir pratik oluşturduğuna işaret eder.[3]
İradenin kendisini hâkim olduğu alanlara hapsetmesi, geriye kalan alanlara dair iddiasını geçici ya da kalıcı olarak terk etmesi anlamına gelir. Bu durum imkânlar bakımından daha avantajlı olan düşman karşısında büyük bir geri çekilmeyi temsil eder. Burada irade, içe kapanarak, bir yandan imkânlarını geliştirme olanağından önemli ölçüde mahrum kalırken, diğer yandan düşmanın kendini savunma ihtiyacı duymadan üstüne gelmesine neden olur. Bu sırada, sıkışmışlık halinden doğan ve iradeyi içten içe kemiren politik melankoli ise kitleler nezdinde yangınlaşmaya başlar. Ve sonunda, irade, ya elindekileri yitirir, ya da elindekilerin bir kısmını korur, ancak iktidar perspektifinden sapar.
Saldırılar sürerken yalnızca her şeyin kötü olduğundan ve buna karşı bir şeyler yapmanın da ancak nafile olacağından dem vuran birilerine sıklıkla rastlamak mümkün. Bu düşünme biçimi esasen anlaşılırdır da. İçinde bulunulan sıkışmışlık hali ve onun kaynağı olan zor ve baskı ortamı, söz konusu bireyi karşı koyulamadığı oranda bir tükenmişlik haline itmiştir. Birey, iradi zayıflık dolayısıyla, kendisini bir çıkmaz sokağın sonunda sıkışmış ve öylece kalmış gibi hissetmektedir. Başka bir deyişle, kendini düşman karşısında edilgen görmektedir. Birey edilgenlik hissini belirli yanılsamalara bağlamış, zihninde sürekli kıldığı melankoliyi dost sohbetleri içinde yaymaya koyulmuş ve böylece melankolinin politikleşmesi eğilimine de bir anlamda dâhil olmuştur.
Bu noktada, bireyin kendisini kuşatan tüm toplumsal koşulların onun aksine, eşdeyişle kötülüğüne olduğuna inandığı bir düşünme biçimini ve ona bağlı etkinlik halini içeren politik melankolinin, içi boş bir yanılsamaya tutunduğundan bahsedilebilir.
Burada bahsi geçen politik melankoli, kötülük mefhumunun koşulların kendisine içkin olduğu, çünkü koşulların ancak egemen sınıf tarafından belirlenebildiği düşüncesine dayanır. Bu düşünce yekûn güç dağılımının sadece mevcut haliyle göz önünde bulundurulması, kadroların ve kitlelerin açığa çıkabilecek, çıkartılabilecek potansiyel gücünün yok sayılması anlamına gelir. Koşullar, politik melankoliye göre, daha baştan kitleler yararına bir değişime kapalıdır. Bu durumda toplumun kısmi ve/ya da köklü değişimi için mücadele eden kimselerin çabaları da nafile, ancak olsa olsa onurlu bir duruş olarak kabul edilir.
Mücadele karşısında politik melankolinin sıkça taraflar arasındaki asimetrik imkânlara dikkat çektiği fark edilebilir. Bunu devrimcilerin karşılaştıkları ağır bedelleri örnekleyerek destekler. Ona göre böylesi asimetrik bir savaşın kazanılması asla olanaklı değildir. Olası kazanımlar ise sadece birkaç istisnadan ibarettir…
Politik melankolinin mücadele etmek yerine ne önerdiği merak edilebilir. Ne var ki o sadece melankolisine ortak olunmasını bekler. Başka bir deyişle, eriyen bir buz misali damla damla avuçlardan kaymış olan kayıplar için beraber yas tutulmasını bekler. Bu bir anlamda karşısındakine mücadeleden çekilmesini salık vermektir. Bunun sonucu, bireyin zihninde ördüğü melankoli duvarlarına bağlı politik bir asketizmdir.
Mao’nun pasif savunmanın karşısına çıkardığı öneri, aktif savunmadır.[4] Bu savunma biçimi, iradenin kendi mevzilerini muhafaza etmenin ötesine geçmesini içerir. Başlıca amacı, kendisine yönelen saldırıları püskürtmek, olası kuşatma halini yarmak ve etkili bir karşı saldırıda bulunmaktır.[5] Başka bir deyişle, savunmasını, sürekli kolladığı bir karşı saldırı uyarınca sürdürmektir. Bu karşı saldırının ilk adımı, kendisinden cismen daha güçlü olan düşmanın bir ya da birkaç adım geri çekilmesini, böylece kimi boş alanlar bırakmasını ve saldırıda bulunduğu alanlar üstündeki dikkatinin dağılmasını sağlamayı amaçlar. Böylesi bir adım atılabilmesi, iradenin olası kayıplarını önleyebilir, kaybettiklerini geri almasını sağlayabilir, alanlarını ve dolayısıyla imkânlarını genişletmesine olanak verebilir.
Bahsi geçen karşı saldırı, saldırı serilerinden oluşan kuşatmanın kırıldığı bir noktadan, ya da düşmanın hiç beklemediği bir noktadan gerçekleştirilebilir. Bu noktada önemli olan sınırlı imkânlara karşın ince düşünülmüş ve etkili bir hamlede bulunmaktır. Böylesi bir hamlenin en büyük getirilerinden biri, sıkışmışlık halinin aşılması ve iktidar perspektifi bulunan iradenin kendi konumunu sergilemesidir. Bu durum kadroların ve kitlelerin potansiyel gücünün açığa çıkmasında önemli bir adımdır. Ayrıca politik melankoli gibi ideolojik sapmalara karşı da daha baştan bir engeldir. Bu durum bir örnek aracılığıyla biraz daha açılabilir.
Misalen daha önce kazanılmış belirli bir uzamın etkinliklere kapatıldığı bir durum karşısında ne gibi bir savunma örüleceği üstüne düşünülebilir. Bu noktada, uzam için diretme, engelleme karşısında tepki gösterme, ancak yetersiz kalındığı ölçüde geri çekilme ve sonunda uzamı terk etme, sık karşılaşılan pasif savunma haline karşılık gelir. Diğer yandan, uzam için ısrarlı olma, yetersiz kalındığı noktada kadronun ve kitlenin potansiyelini açığa çıkarmak için çabalama ve mümkünse karşı bir hamlede bulunma, savunmanın aktif kılındığını gösterir. Bu noktada karşı hamlenin biçimi ve içeriği ise iradenin zanaatçılığına dayanır. Örneğin burada, engellenen etkinliği birden fazla uzama yayma, etkinliğin birden fazla yerde, hatta birden fazla zamanda vuku bulmasını sağlama ve böylece sıkışmışlık halini aşma ve düşmanı birden fazla uzam ve zaman dâhilinde hazır bulunmaya zorlama fiilleri akla gelebilir -bu şekilde düşmanın gücünü ve daha da önemlisi dikkatini bölmek mümkün olur…
İradenin aktif bir savunma örmesi, savunmadan saldırılara açılan Stalingrad Muharebesi misali örnekleri ona sunabileceği gibi, olası bir yenilgi halinde dahi bir gelenek yaratılmasını, dolayısıyla savaşın her koşulda sürdürülmesini ve nihai zafere giden yolun daima açık tutulmasını sağlar.
Dipnotlar:
[1] Mao’nun askeri açıdan konu ettiği bu savunma biçimleri, burada da konu edildiği gibi, tüm siyaset nazarında genişletilebilir.
[2] Mao Tse-tung, “Problems of Strategy in China’s Revolutionary War”, Selected Works of Mao Tse-tung Volume 1 içinde, Peking: Foreign Languages Press, 1967, s. 208.
[3] A.g.e., s. 208.
[4] A.g.e., ss. 208, 224.
[5] A.g.e., ss. 224-234.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.