Keenga-Yamahtta Taylor, 8 Mart kadın grevi ve gösterileri öncesinde Socialist Worker’a konuştu ve bu seneki eylemlerin mücadeleye getireceği yeni soluk üzerine değerlendirmelerini paylaştı
#SiyahlarınYaşamıDeğerlidir’den Siyahların Özgürlüğüne kitabının yazarı ve ABD Uluslararası Kadın Grevi ABD Ulusal Organizasyon Komitesi üyesi Keenga-Yamahtta Taylor, 8 Mart kadın grevi ve gösterileri öncesinde Socialist Worker (Sosyalist İşçi) internet sitesine konuştu ve bu seneki eylemlerin mücadeleye getireceği yeni soluk üzerine değerlendirmelerini paylaştı
8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü, fakat bu sene aynı zamanda 30’dan fazla ülkede kadınların uluslararası eylem günü olacak. “Sadece Trump’a ve onun kadın düşmanı politikalarına karşı değil, aynı zamanda Trump’ı yaratan koşullara, yani onlarca yıldır süregelen ekonomik eşitsizliğe, ırkçı ve cinsel şiddete ve yurtdışındaki emperyalist savaşlara karşı da” direnişi örgütleyecek olan, ünlü akademisyen ve aktivistlerin grev çağrısının destekleyenler arasında 21 Ocak’ta Washington’da kitlesel Kadın Yürüyüşünü organize edenler de yer alıyor.
#SiyahlarınYaşamıDeğerlidir’den Siyahların Özgürlüğüne kitabının yazarı ve ABD Uluslararası Kadın Grevi ABD Ulusal Organizasyon Komitesi üyesi Keenga-Yamahtta Taylor, Socialist Worker (Sosyalist İşçi) adlı internet sitesine 8 Mart’ın direnişe nasıl yeni bir soluk getirebileceğini anlattı.
Bir çok nedeni var. Bunlardan ilki ve en önemlisi ise Donald Trump’ın başkan seçilmesinin, onun rejimine ve gündemine muhalefet eden kadınlar arasında muazzam bir patlamanın gün ışığına çıkmış olması.
Ülkenin dört bir yanındaki şehirleri eşi benzeri görülmemiş protesto selinin yaşandığı 21 Ocak bunu en aşikar bir şekilde gösteriyordu. Binlerin katılması beklenen eylemlere milyonlarca kadın ve erkek katılarak, Trump’a sert tepkilerini ve karşıtlıklarını göstermek için ülkenin dört bir yanında sokakları doldurdu.
Elbette şaşırtıcı olan karşıtlık duygusu ve direniş değil, sokaklara taşan selin kendisiydi.
Trump, “cinsiyetçi domuz”un bilinen eski aşağılamasına yeni bir soluk getirdi. Birçok kadın tarafından cinsel saldırı ile suçlanmakta, kadınlara cinsel saldırıda bulunmaktan böbürlenmekte, kadınların görünüşü, zekası ve daha başka şeylerle ile ilgili saldırgan ve küfürbaz yorumlar yapmaktadır. Daha da önemlisi, Trump sıradan kadınların hayatlarını daha da zorlaştıracak bir politik gündem izliyor.
21 Ocak bize feminist hareketin yeniden ortaya çıkma potansiyelini gösterdi; ancak 8 Mart özel bir feminist harekete çağrıdır. Eğer 21 Ocak hareketine bir eleştiri getirilecekse, bu örgütleyicilerinin siyaseti, muhalefeti ve militanlığı kucaklamaktaki isteksizlikleri hakkında olur. Bilakis Yürüyüşün Trump’a karşı bir tavır takınmasını istemediler ve siyaseti küçümsüyor göründüler.
Bu yüzden 8 Mart’ı, sadece Beyaz Saray’daki Neandertali protesto etme çağrısı değil, aynı zamanda direnişin odağına radikal siyaseti koyma çağrısı olarak da görüyoruz.
Son birkaç yıldır adeta Hilary Clinton’ın başkanlık kampanyasıyla cisimleşen ” Lean-In Feminizmi”[1], tüm kadınlar için bir ülkü olarak gündeme getirildi. Bu politikaya sarılanlar ise, feminizmin gerçek hedefleri olarak şirket yönetim kurullarına, seçim siyasetine ve beyaz ve varlıklı Amerika’daki diğer istikametlere yükselmekten kendilerini alıkoyan cam tavanları parçalamakla uğraşmaktadırlar.
Bu 8 Mart’ı o anlamda bir geri alma projesi olarak, kadının ezilmesini kapitalizme ve serbest piyasaya oturtan,1960lar ve 1970’lerin sosyalist feminizmi ve Siyah feminizminin militan ve radikal politikasıyla yeniden ilişkilendirme çabası olarak görüyoruz.
Uluslararası Kadınlar Günü senelerdir fark edilmeden geçmekte ya da depolitize edilmektedir. Artık çoğu insan, bu günün temelinde ABD’deki kadın tekstil işçilerinin mücadelesinin yattığını veya 1917 yılında Rusya’da 1. Dünya Savaşına karşı çıkan kadınların seferberliğinin Çar’ın devrilmesine yol açan ve Rus Devrimini ateşleyen ayaklanmanın kıvılcımı olduğunu bile bilmiyor.
Bu 8 Mart’ta umuyoruz ki kadınlar ve onları destekleyenler, işçi-sınıfı kadınlarının yaşam koşullarına ve bu koşulları dönüştürülmek için mücadelenin gerekli olduğuna dikkat çekmek amacıyla ülkenin dört bir yanındaki politik eylemlerde biraraya gelecekler.
Trump’a karşı direniş şu anda bir çok cephede veriliyor.
High Plains’deki Dakota Petrol Boru Hattına karşı devam eden mücadele var; mülteci hakları ve sınır dışı etmelerin durdurulması için gelişen bir mücadele var; kampüslerde hayata geçen anti-faşist örgütlenme var; polis tacizine ve şiddetine karşı süren mücadele var ve şimdi de gelişmekte olan feminist hareket söz konusu.
Bu mücadeleler birbirlerinden tamamen bağımsız değil. Siyahların Yaşamı Değerlidir’e (Black Lives Matter) büyük oranda, birçoğu kendini kuir olarak da tanımlayan Siyahi kadınlar önderlik ediyor. Kuzey Dakota’daki petrol boru hattına karşı mücadelenin sözcülüğünü yapan liderlerin çoğu kadındır.
Bu mücadelelerin her birinde kadınların liderliğin merkezinde yer alması; çevrenin tahribi ve polis terörizminin kadınlar ve reisi oldukları aileler üzerindeki orantısız etkisini gündeme taşımaya yardımcı oldu.
Fakat 21 Ocak’taki gösteriler, buna ek olarak 1 Şubat’taki Planlı Ebeveynliği savunan hayati derecede önemli protestolar, yeni bir feminist hareketin potansiyelinin bir tezahürüydüler. 8 Mart grevinin, Trump karşıtı radikal, siyasal muhalefetin oluşmasında bir yapıtaşı olabileceğini umut ediyoruz.
Vurgulamak istediğimiz şu ki muhalefet uğruna bir muhalefete değil, sadece 2018 yılı ortasında yapılacak ara-dönem seçimlerinde Demokratları yeniden işbaşına getirmeye yönelmeyip, radikal siyaset izleyecek bir muhalefet e ve direnişe ihtiyacımız var. Bu grev, yaşadığımız toplumda kadının ezilmesinin sistemik köklerine bakmak hakkındadır.
Fakat aynı zamanda, Trump yönetimi tarafından başlatılan saldırıların birçoğu ile kadınların ezilmişliği arasında bağ kurmaya bile bile önem verdik. Demek istediğim şey; ırkçılık, İslamafobi, göçmen karşıtı ırkçılık ve yobazlık, düşük-ücretli sömürü, refah devletinin kalıntılarına durmak bilmeyen saldırılar, ABD hükümetinin bitmek bilmez savaş ve işgal ilanları gibi bütün bir sorun yelpazesiyle meşgul olmayan bir kadın hareketi, işçi sınıfından kadınları ve ailelerini etkileyen güncel meseleleri gerçekten seslenemez.
Bu amaçla 8 Mart, Amerikan toplumunda yolunda gitmeyenlere dair süren sistem eleştirisine katkıda bulunabilir.
8 Mart’ta ne gibi eylemlikler görmeyi bekliyorsunuz? Destekleyenler ne tür grevler örgütleyecekler?
ABD’deki 8 Mart, en az otuz ülkenin [bu sayı 50’ye yaklaştı] katıldığı ululararası “kadın grevi” çağrısının bir parçasıdır. Bu çağrı; Polonya’da kadınların kürtaj yasağını kaldırmak için harekete geçmesi, İrlanda ve Güney Kore’de üreme hakları için kitlesel protestolar gibi dünya çapında zaten var olan kadınların öncülük ettiği mücadelelere yanıt olarak ortaya çıktı.
Bazıları “grev” kavramına ve bu kavramın 8 Mart eylem çağrısını tanımlamak için kullanılmasına dair kafa karışıklığı yaşıyor. Ben inanıyorum ki, bu kafa karışıklıklarının ve anlaşmazlıkların bazıları, “grev”i sendikalar tarafından ilan edilecek bir eylem olarak gören dar bir bakıştan, ve ABD emek hareketinin zayıflamış halini göz önüne alarak bu tür bir greve gitmesinin gerçekçi olmadığı inancından kaynaklanıyor.
Bence bu tür bir “genel grev” çağrısı yapmak uygunsuz ve şu anda gerçekleştirmesi imkansız olduğu konusunda hemfikiriz. Fakat “kadın grevi”nin başka bir tarihi var ki o da kadın grevi “toplumsal yeniden üretim” olarak atıfta bulunulan kadın emeğinin ücretsiz ve çoğu zaman görünmeyen katkılarına dikkat çekme niyeti taşır.
Mesele de tam olarak bu: Kadın emeği -özellikle evdeki işler fakat bunun dışında başka biçimlerde kadınlaştırılan bazı işler- değersizleştiriliyor veya farklı değer görüyor. Çoğunlukla ücretsiz olan veya en azından değersizleştirilen, değerinin altında ödenen bu işlerin yapılmayışı, kadınların toplumsal işleyişteki önemli rolüne dikkat çeker.
Özellikle Siyahi kadınlar, Latinler ve göçmen kadınlar için bu durum tam olarak böyle. Siyahi kadınlar, beyaz adamların kazandığı her 1 dolar başına 63 cent kazanıyor. Tarım ve ev işlerinde kaçak çalışan kadınlar sadece düşük ücret karşılığında ter dökmekle kalmıyor, aynı zamanda göçmenlik statülerinden dolayı herhangi bir işyerleri veya kamu korumasının yokluğu yüzünden sürekli fiziksel ve cinsel şiddet tehlikesi altındadır.
Bu eşitsizlik kendisini, kötüleşen sağlık sisteminde, hapishane koşullarında, konut güvensizliği ve daha birçok istikrarsızlaşan durumda gösteriyor.
1970 yılındaki Eşitlik İçin Kadın Grevi çağrısı Ulusal Kadın Örgütü tarafından yapılmış ve kadınların oy hakkını kutlama niyetiyle gerçekleştirilmişti fakat aynı zamanda kadınların ücretsiz emeğine dikkat çekmiş, kadınlar için eşitlik ve “ücretsiz kürtaj hakkı” talep etmişti. 1970’lerin kadın hareketinin bir sonucu olarak greve binlerce kadın katılmıştı.
Birçok insan gibi bizler de 21 Ocak’ta yaşanan patlamadan esinlendik. Bu bağlamda kısa sürede greve katılım çağrısı yaptık. Gelen destek ve ilgi seli karşısında da cesaretlendik.
Grev fikri, 21 Ocak protestolarını organize edenler ve Trump’ın yasadışı Müslüman seyahat yasağına tepki eylemlerini gerçekleştiren New York’un “bodega grevcileri”nce de uygun görüldü. 8 Mart’a giderken gelen bu tür desteklerin, Trump karşıtı direnişin örgütlenmesinde oldukça önemli bir tür dayanışma oluşturduğunu düşünüyoruz.
Uluslararası Kadın Grevi’nin ABD sayfasında insanların 8 Mart’a nasıl katılabileceğine dair bir liste hazırladık; grevin mümkün olmadığı yerlerde yürüyüş düzenlemek, konuşmalar yapmak, forum düzenlenlemek, hatta kırmızı giyinmek bunlardan birkaçı.
Mümkün olan yerlerde ise, “kadın emeği”nin ABD ekonomi politiğinde nasıl hayati bir rol oynadığını vurgulamak amacıyla kadınların her tür emeğini bir gün boyunca geri çekmesi için grev noktaları olacaktır.
8 Mart’a katılım ülke çapında farklılık gösterecektir.
New York, Philadelphia ve Washington gibi hareketli ve organize yerlerde daha geniş çaplı eylemlerin olacağını düşünüyorum. Fakat ülkenin geri kalanında da başka türden eylemler bekliyoruz.
Bu eylemler farklı biçimlerde gerçekleşecektir. Cenevre, New York’ta kadınların hayatını şekillendiren maddi sorunların tartışılacağı bir “kadın meclisi” kurulacağını duydum. Chicago’da organizasyon Chicago Öğretmenler Sendikası ve diğer aktivistleri de kapsayacak. Los Angeles’da ise organizasyonda son birkaç senedir Küresel Kadın Grevi’ne katılmış muhteşem bir grup Siyahi feminist var.
Doğrusu 8 Mart’ın ne kadar kalabalık olacağı veya ne çeşit eylemlerin olacağını kestirmek zor. Biliyoruz ki, 21 Ocak’ta talepler çok azdı ve katılmak için çıta çok düşüktü.
Bu sefer Filistin’in kaderini tayin hakkı da dahil olmak üzere, kürtaja mazeretsiz erişim hakkı, toplumsallaşmış çocuk bakımı gibi siyasal hedefler koyduk önümüze. Tomurcuklanan kadın hareketinde siyaseti-radikal siyaseti- gündeme getirmeye kararlıyız.
Bunun, katılması gerektiğini düşünen hatırı sayılır sayıda insan üzerinde de etkisi olacaktır. Ancak sadece “muhalefet” ve direnişten daha çok derin siyaset arayanlar için çekim merkezi olacaktır.
Bunu aynı zamanda bir son değil, bir başlangıç olarak görüyoruz. 9 Mart ve sonrasında yapılacak fazlasıyla iş olacak önümüzde. Ana mesele, ülke genelinde göçmen hakları için 1 Mayıs protestolarını hızlandırmak olacaktır. Sınırdışıların görünen yüzü şimdiye kadar ailelerinden koparılan anneler,fakat aynı zamanda gözaltında kaybolan erkekler, umutsuzca ihtiyacı olan kaynaklardan mahrum bırakılan aileler oldu.
Bunlar 8 Mart’ta vurgulamak istediğimiz türden ilişkiler. Böylelikle 8 Mart’ın bu ülkede büyüyen hareketlere bir katkısının olacağını umuyoruz.
Dipnot:
[1] Sheryl Sandberg’in 2013 yılında yayınladığı Sınırlarını Zorla adlı kitap, kadınların iş hayatında liderliğe oynamalarını gözeten bir tür feminizmi savunuyor ve bu akıma “Lean-In feminizm” deniyor.
[socialistworker.org’daki İngilizce orijinalinden Deniz Özge Gürsu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.