Sırf Erdoğan’a yalancı bir zafer kazandırmak, bir fetih pozu verdirebilmek için, Türkiye sonu düşünülmemiş kanlı bir maceraya itildi
Sırf Erdoğan’a yalancı bir zafer kazandırmak, bir fetih pozu verdirebilmek için, Türkiye sonu düşünülmemiş kanlı bir maceraya itildi. TSK komuta kademesinde, şu an ülke savunmasının gereklerinden çok Erdoğan’ı hoşnut etmek esas olduğu için, sonunda Rusya’nın galip gelip Türkiye’nin kullanıldığıyla kalacağı bu kanlı maceranın sürdürülmeyeceğini iddia edemiyoruz
TSK, Ağustos ayından bu yana Suriye’nin kuzeyinde yürütülen Fırat Kalkanı operasyonu El-Bab kentine ulaştığında ağır kayıplar vermeye başladı. Diğer kasaba ve köyleri çatışmadan teslim eden IŞİD, El-Bab’da haftalardır sert bir direniş sergiliyor. Resmi açıklamalara göre yaşamını yitiren asker sayısı 60’ı aştı; yaralılar ise yüzlerle ifade ediliyor.
Hükümet ve TSK kayıpları gizlemeye çalışsa da Suriye’de sahadan bildirim yapan kaynaklar ağır kayıplar verildiğini ortaya koyuyor. Örneğin Aralık sonunda yaşanan çatışmaların ağır bilançosunu aşağıdaki haberde ayrıntılarıyla görebilirsiniz.
http://sendika14.org/2016/12/akpnin-el-bab-hezimetinin-belgesi-15-tank-zirhli-arac-hurdaya-dondu/
29 Ocak’ta yaşamını yitiren 54. askerin ardından TSK kayıpları açıklamayı durdurmuştu. Ancak El-Bab’da çok yoğun bir direniş sergileyen IŞİD’e bağlı medya organları sürekli TSK ve ÖSO birliklerinin verdiği kayıplara ilişkin görüntüler yayımlıyordu.
TSK tarafından bölgeye büyük bir yığınak yapılmasının ardından El Bab’ın batısında çatışmaların yeniden şiddetlendiği 8 Şubat’ta ise yeniden resmi kayıp açıklamaları yapılmaya başladı.
Resmi açıklamaya göre 8 Şubat’ta 5 asker yaşamını yitirdi, 12’si yaralı. 9 Şubat’taki ilk resmi açıklamaya göre de 1 asker yaşamını yitirdi 10 asker yaralandı. (İlerleyen saatlerde yaralı 4 askerin daha yaşamını yitirdiği açıklandı.)
IŞİD’in yayınlarını dikkate almasak dahi TSK’nın şimdiye kadar 50’yi aşkın tank ve zırhlı araç kaybettiğini biliyoruz. IŞİD, ele geçirdiği TSK tankları ve kobra tipi araçlarla şov yapıyor. Bu araçlarla savaşın farklı taraflarına intihar saldırıları düzenliyor.
TSK’nın savaşta ana güç olacağını söylediği “ÖSO” çatısı altında hareket eden cihatçılar ise darmadağın oldu. Savaş asıl olarak TSK birliklerinin sırtına binmiş durumda.
Bu arada operasyondan önce IŞİD’in eline düşmüş iki Türk askeri Aralık sonunda yakılarak katledilmişti. Ne TSK ne hükümet bu askerlere sahip çıktı. Ancak daha sonra IŞİD’e karşı yürütülen bir soruşturmada, görüntülerde yakılanların asker olduğu resmen kabul ediliyordu.
Peki bu operasyona neden girilmişti? “Sınır güvenliğinin sağlanması ve IŞİD tehdidinin bertaraf edilmesi” gerekçesiyle. Ancak IŞİD tehdidi Türkiye açısından artık sınır ötesi bir tehdit olmadığı gibi El-Bab kenti de sınırımızın çok ötesinde.
Zaten Türkiye-Suriye sınırının önemli bir bölümü IŞİD’in elindeyken iktidar sesini çıkarmamış, IŞİD elindeki sınır bölgeleri YPG’nin eline geçtikçe harekete geçmişti. Harekatın dolaylı olarak ifade edilen hedefi Kürtlerin bir tür özerk yönetim kurduğu Afrin ve Kobane bölgelerinin birleşmesinin engellenmesi.
TSK, IŞİD’le savaşma gerekçesiyle El-Bab’a kadar ilerleyerek şimdilik Afrin ve Kobane’nin arasına girmiş oldu. AKP medyasına bakarsak El-Bab’dan sonra Münbiç’e ilerleyecek. Ama AKP’nin bunun için hem Suriye’yi hem Rusya’yı hem de ABD’yi ikna etmesi lazım.
Suriye yönetimi, TSK’nın Suriye’deki varlığını başından beri yasadışı kabul ediyor, Fırat Kalkanı harekatına kerhen göz yumuyor. ABD, YPG’yi zırhlı araçlarla destekliyor, YPG kontrolündeki topraklarda üs kuruyor. Rusya ise Suriye yönetiminin davetiyle bölgede bulunuyor ve Şam isterse hava savunma sistemi ile Türk savaş uçaklarını anında engelleyebilir.
7 Şubat tarihli bu haritada yeşil ile gösterilen alanlar TSK’nın, kırmızı ile gösterilen alanlar da Suriye ordusunun kontrol sağladığı bölgeleri gösteriyor. Bab’a doğru bu yarışta Suriye ordusunun ilerleyişinin nerede duracağı ve illegal ilan ettiği TSK varlığı karşısında ne yapacağı meçhul.
Sahaya dair bütünlüklü bir stratejiden, yeterli istihbarattan ve askeri kapasiteden yoksun TSK birlikleri açısından tek başına hareket etmek gibi bir seçenekse yok. Sadece olağanüstü kayıplar vermek pahasına bir süre daha bölgede macera sürdürülebilir. TSK komuta kademesinde, ülke savunmasının gereklerinden çok Erdoğan’ı hoşnut etme esas olduğu için maceranın sürdürülmeyeceğini iddia edemiyoruz.
Bu konuya ilişkin asker gözünden bir analizi de alttaki çeviride bulabilirsiniz:
http://sendika14.org/2017/02/el-bab-turkiyenin-yenilgiden-baska-bir-cikis-stratejisi-var-mi-purgednato/
TSK’nın bölgede kalıcı bir varlık göstermesi mümkün değil. Çekildiğinde, şimdi aldığı yerleri elde tutabilecek gerçek bir ÖSO varlığı da söz konusu değil.
TSK eninde sonunda çekilecek ve bölge ABD-Rusya arası dengelerin de belirleyiciliği altında Esad yönetimi ile PYD-YPG arasındaki bir iktidar bölüşümü ile Arap ve Kürt güçlerin kontrolüne girecek.
Erdoğan ve Bahçeli de bunu biliyor ancak ikilinin en azından referandum sürecinde vaziyeti kurtaracak bir “milli mücadele”ye ve “zafer”e ihtiyaçları var. Ama ne mücadeleleri milli ne de zafer elde etmeleri mümkün.
Ancak Erdoğan ve Bahçeli’nin atıldığı bu macera sayesinde Rusya, hasım olarak gördüğü üç gücü (TSK, ÖSO ve IŞİD) birbirine kırdırıyor. IŞİD dışındaki cihatçılar da Türkiye’yle hareket edenler ve etmeyenler diye ikiye bölündü. Türkiye, Rusya’yla iyi geçinmek için Suudi Arabistan’dan koptu. Bedel ödeyen Türkiye, kazanan Rusya oldu.
Sırf Erdoğan’a yalancı bir zafer kazandırmak, bir fetih pozu verdirebilmek için, 15 Temmuz’un ardından Saray’a biat eden komutanlar öne sürülerek TSK sonu düşünülmemiş kanlı bir maceraya itildi. Şimdi Türkiye’yi ya ağır bir yenilgi ya da en iyi ihtimalle nihayetinde Türkiye’nin kalıcı bir kazanım elde edemediği ve kullanıldığıyla kaldığı sahte bir zafer bekliyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.