John Berger’in, 2006 yılında BDS Hareketi’nin (Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar) İsrail’e karşı boykot çağrısını desteklemek için kaleme aldığı yazıyı paylaşıyoruz
Sendika.Org’un notu: John Berger dün (2 Ocak) yaşamını yitirdi. Bu zamanda sanırız az sayıda isim sanatla ve toplumla böylesine kuvvetli bir eleştirel hatta buluşabiliyor. Berger, başta Görme Biçimleri olmak üzere geride bıraktığı bir dizi eserin yanısıra birçok toplumsal, siyasal konuda da söz söylemekten sakınmadı. Bu konulardan biri de İsrail işgali altında olan Filistin’e dairdi. Berger, 2006 yılında Guardian’da yer alan aşağıdaki yazıyı, BDS Hareketi’nin (Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar) İsrail’e karşı boykot çağrısını desteklemek için yazmıştı.
Bugün yüzlerce Filistinli akademisyen ile sanatçı tarafından ve asıl önemlisi, ülkelerinin Batı Şeria ve Gazze’deki Filistin bölgelerini illegal işgaline açık bir şekilde karşı duran tanınmış İsrailliler tarafından da öğretmenlere, entelektüellere ve sanatçılara yapılan İsrail devletine karşı kültürel boykota katılma çağrısını destekliyorum. Bugün Guardian’da basılan çağrı buradan okunabilir. İmzacıların tam listesine ise buradan erişilebilir.
Boykot, diğer protesto biçimlerine karşın 60 yıldan uzun süredir, neredeyse üç kuşaktır, iki dışlama biçimine karşı sürdürülen aktif bir protestodur. Bu süre zarfında İsrail devleti, kendisini BM kararlarını veya herhangi bir uluslararası mahkemenin hükmünü dikkate alan herhangi bir uluslararası yükümlülüğün dışında tutmuştur. Bugüne kadar, 246 Güvenlik Konseyi Kararı’na meydan okumuştur.
Doğrudan bir sonuç olarak, yedi milyon Filistinli, uluslararası olarak kendilerine ait oldukları kabul edilen arazilerde yaşama hakkından dışlanmıştır; Ve giderek, her geçen hafta, bir ulus olarak herhangi bir geleceğe yönelik haklarının dışında tutuluyorlar. Nelson Mandela’nın belirttiği gibi, boykot bir ilke değildir, koşullara bağlı olarak bir taktiktir. Boykotçular adaletsiz ya da ahlaksız bir gidişatın olduğunu düşündüklerinde, seçilmiş ama sıklıkla açgözlü hükümetlerinden farklı olarak halkın tahakküm edenler üzerinde kesin bir baskı uygulamasına imkân veren bir taktik. (Dün beyaz Güney Afrika’da ve bugün İsrail’de, ahlaksızlık ırkçı bir Apartheid biçiminde kodlanmıştı veya kodlanıyor.)
Boykot bir ilke değildir. Bir ilke haline geldiğinde, kendisi ayrıcalıklı ve ırkçı olma riskini taşır. Hiçbir boykot, bizim algıladığımız anlamıyla, bir halk ya da bir ulusa karşı yöneltilmemelidir. Bir boykot bir politikaya ve bu politikayı aktif ya da sessizce destekleyen kurumlara karşı yöneltilir. Amacı, reddetmek değil, değişim getirmektir.
Bir kültürel boykot nasıl uygulanır? Malların boykot edilmesi daha basit bir meseledir, ancak bu durumda herhalde daha az etkili olacaktır ve hız daha kritik öneme sahiptir, çünkü durum her ay kötüleşmektedir (bu, dünyanın en güçlü siyasi liderlerinden bazılarının neden, en kötüsünü ümit ederek, sessiz kaldıklarını tam olarak açıklıyor).
Bir boykot nasıl uygulanır? Akademisyenler için belki biraz daha nettir, devlet kurumlarından gelen davetleri geri çevirmek ve neden olduğunu açıklama meselesidir. Davet edilen aktörler, müzisyenler, akrobatlar veya şairler için bu daha karmaşık olabilir. Herhangi bir durumda, uygulanmasının sistematize edilmemesine iknayım; kişisel bir değerlendirmeye dayalı kişisel bir seçim olmak zorunda.
Örneğin: önemli bir ana akım İsrailli yayıncı bugün kitaplarımdan üçünü yayınlamak istiyor. Ben bir açıklama ile boykotu uygulamak niyetindeyim. Bununla birlikte, açık bir şekilde Araplar ve İsrailliler arasındaki değiş tokuşu ve köprüleri teşvik etmek için çalışan birkaç küçük, marjinal İsrailli yayıncı var ve eğer içlerinden biri bana ait bir şeyi yayınlamak isterse tereddütsüz bir biçimde kabul ederim ve ayrıca yazarlık ile ilgili telif ücretinden feragat ederim. Boykotu destekleyen diğer yazarların tam olarak aynı sonuca gelmesini istemiyorum. Sadece bir örnek sunuyorum.
Önemli olan, seçtiğimiz protestoları birlikte gerçekleştirmemiz ve yüksek sesle konuşmamızdır, böylece bizi temsil ettiklerini iddia edenler tarafından sürdürülen suç ortaklığının sessizliğini kıracağız ve böylece sözün özü ortak eylemimizle, yakın tarihli olaylardan dolayı dehşete düşmüş ancak öfkeyi etkili bir biçimde anlamlandırma fırsatı olmayan çok sayıda insanı temsil edeceğiz.
[The Guardian’daki 15 Aralık 2006 tarihli İngilizce orjinalinden Diyar Saraçoğlu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.