Düşünün iktidar iş güvencesini, 657 sayılı yasayı ve kadrolu istihdam etmeyi kaldırıyor ama en büyük kitleselliğe sahip sendikada tık yok
Düşünün iktidar iş güvencesini, 657 sayılı yasayı ve kadrolu istihdam etmeyi kaldırıyor ama en büyük kitleselliğe sahip sendikada tık yok
Aynı başlığı taşıyan daha önceki yazımızda kamu emekçileri üzerinde duracağımızı söylemiştik. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2016 Temmuz ayı istatistiğine kamu emekçileri bağlamında bakarsak durum nedir?
2016 Temmuz istatistiğinde toplam kamu emekçisi sayısı: 2.452.249 olarak verilmiş. Bu sayılarda İŞ KUR ve taşeron çalıştırmalar yok sanırım. Çünkü herhangi bir açıklama yapılmamış. Toplam sendikalı kamu emekçisi 1.756.934, sendikalıların tüm kamu emekçilerine oranı ise % 71,64. Sayılara baktığımızda ve ona inandığımızda tüm kamu emekçilerinin bilinçli, hak ve çıkarlarını savunan; örgütlülüğe inanan, örgütlü mücadele ile kazanımlarını taçlandırabilecek bir anlayışa sahip olduğunu düşünür insan. Ama maalesef durum böyle değil. Düşünün iktidar iş güvencesini, 657 sayılı yasayı ve kadrolu istihdam etmeyi kaldırıyor ama en büyük kitleselliğe sahip sendikada tık yok.
Bu noktaya tekrar dönmek kaydıyla kamu emekçileri içinde örgütlü olan sendikalara ve üye sayılarına bakalım isterseniz. MEMUR SEN, yani iktidar sendikasının üye sayısı: 956.032; iktidar ortağı sendikanın yani MHP’lilerin oluşturduğu KAMU SEN’in üye sayısı: 420.220; iktidarın yeni ortağı ulusalcıların oluşturduğu BİRLEŞİK KAMU İŞ’in üye sayısı: 63.990 ve son olarak iktidarın muhalifi sol, devrimci, sosyalist ve ötekilerin üye olduğu KESK’in toplam üyesi ise: 221.069’dur.
Şimdi tam da burada size tasfiye edilen eğitim emekçileriyle ilgili bu sendikalar tarafından hangi eylem ve etkinliklerin, açıklamaların yapıldığını söylemeliyim. Birinci kaynak KAMU SEN’e bağlı TÜRK EĞİTİM SEN ve 2016 Temmuz istatistiklerinde üye sayısı 210.951. Bu sendikanın sitesinde Genel Başkan İsmail KONCUK tarafından 22 Temmuz 2016’da yapılan “Açığa Almalar Sendikal Bir Operasyon Değildir” başlıklı açıklamaya rastlamaktayız. O nedenle kitlesel büyüklüklerine göre değil de bu açıklamadaki sayıları esas aldığımız için TÜRK EĞİTİM SEN’den başlamalıyız ilk incelemeye.
Metinde, EĞİTİM BİR SEN’den 3318; TÜRK EĞİTİM SEN’den 1371; EĞİTİM SEN’den 88 kişinin açığa alındığı ilan edilmiştir. İsmail KONCUK “Yukarda açıkladığım rakamlar dikkate alındığında, yapılan operasyonun bir sendikal operasyon olmadığı açıktır ve sebepleri herkesçe bilinmektedir.” … “Telaşa düşmeye gerek yoktur, yetkililerle yaptığım görüşmeye göre, en fazla 3 ay içinde her şey ortaya çıkacak, suç tanımına girmeyen isnatlarla açığa alınanlar göreve iade edilecek ve mali hakları da ödenecektir. Türkiye Kamu Sen, bu süreçte üyelerine hukuki destek verecektir“ gibi neresinden tutarsanız elinizde kalacak bir açıklama yapılmış; güya üyelerini koruduğu gibi bir izlenim verilmiş ancak açıklamanın başlığına baktığımızda bile bununla çelişkiye düşüldüğü açıkça görülmüştür. Başlık iktidarın uygulamalarını destekleyen bir tavrı ortaya koyarken içerik ne şiş yansın ne kebap kıvamındadır. Söylenmesi gereken tek şey “hukuksal süreçten geçmeyen hiçbir açığa almayı, cezalandırmayı kabul etmeyeceğiz ve gerekli tepkiyi göstereceğiz” değil midir?
Bu minvaldeki yani “hukuka bağlı kalınsın” açıklamalarını kendi internet sitesinde Başkan KONCUK epeyce yapmış, ama 1371 üyesi açığa alınan sendikanın, üyelerine karşı sorumluluğu, iktidarı sadece hukuka davet etmek değildir; ayrıca hukuksal hiçbir girişimde bulunduklarına dair bir bilgiye de rastlanılmamaktadır. Yine eylem ve etkinliklerle bu yaşatılanlar kınanmamış, iktidar hiçbir şekilde sorumlu gösterilmemiştir. Başkan KONCUK’un tüm açıklamalarındaki dile de dikkatinizi çekmek isterim.
Eğitim iş kolunda 402.171 üyeyle en çok üyeye sahip olan EĞİTİM BİR SEN’in bu ilk dalga açığa alma sonrasındaki açıklamalarına bakalım. İlk dalga için 3318 üyesi açığa alınan sendika (ne kadarının ihraç edildiğini bilmiyoruz, her iki sendika üyeleri için de) iki açıklama yapmış. Son 11.285 öğretmenin açığa alınması da dâhil üç açıklama yapmıştır. Üç açıklamada da tam bir iktidar dalkavukluğu yapılmış, sanki ülkeyi kendileri yönetiyormuşçasına bir dil kullanılmıştır. Hatta bu dil kendi üyeleri dâhil açığa alınanları suçlayıcı bir dildir. Dolayısıyla böyle bir yapı “sendika” olabilir mi adının sendika olması bile emekçiler için utanç kabul edilebilir mi buna, yine kamu çalışanları en genel anlamda emekçiler karar verecek.
Eğitim iş kolundaki diğer bir sendika EĞİTİM SEN’in üye sayısı 119.876’dır. EĞİTİM SEN de kendi üyelerine saldırının yoğunlaşmasına kadar basın açıklamalarıyla iş kolundaki bir sendikanın tüm üyelerinin açığa alınması olayını ve ihracını geçiştirmiştir. Bu durum gerçekleşir ve FETÖ’cü sendikanın üyeleri görevden alınırken ve ihraç edilirken 20 Temmuz 2016’da “Darbe Girişimine Karşı Mücadele Hukuk İçerisinde Yürütülmelidir!” başlıklı bir basın açıklaması yapmıştır. Ardından kendi üyelerine saldırı yönelinceye kadar üç-dört basın açıklaması ile yetinmişlerdir. Bu açıklamalarında darbeye ve tek adam diktatörlüğüne karşı çıktıklarını, hukuk içinde kalınması gerektiği dile getirmişlerdir.
Son olarak bu iş kolunda EĞİTİM SEN’den üye devşirerek hızla büyüyen Atatürk ve ulusçulukla (milliyetçilik) bolca solculuktan dem vuran ve solculuğun, sosyalistliğin içini Atatürk ve vatan bütünlüğüyle dolduran, “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganını sol jargonla söyleyen EĞİTİM İŞ’in 15 Temmuz’dan sonraki tutumuna bakalım. Bu sendikanın üye sayısını belirtmek gerekirse 49.542’dir. Bu sendika darbeye karşı çıkan, meclisi savunan açıklamalarının yanı sıra “Antidemokratik ve Hukuk Dışı Uygulamalar Kabul Edilemez” başlıklı merkez yönetim kurulu açıklamasında “tüm paralelciler temizlenmeli ama temizlik harekatı muhaliflere yönelmemeli, hukuk içinde kalınmalı” düşüncesi işlenmiştir.
Sonuç olarak adı geçen tüm sendikaların bir de bağlı bulunduğu konfederasyonlar var ve onların da bu konuda açıklamaları olduğunu belirtelim. Bizim sadece eğitim iş kolundaki sendikalara bakmamız en dar anlamıyla eğitim iş kolundaki emekçilerin birbiriyle dayanışma içinde olup olmadıklarını irdelemektir. Her gün birlikte mesai yaptığı, kendilerinden hiçbir farkı olmayan ve darbe girişimine dair herhangi bir ipucu, izlenim edinmedikleri arkadaşlarına sahip çıkamamaları, bir başka söyleyişle onları kolayca feda etmelerinin nedenlerini anlamaya çalışmaktır.
Bu bağlamda artık sendikalar sadece ve sadece iktidara yaranma, görevde yükselme işlevi gören içi boşaltılmış adı dışında emek ve emekçiyle bağlantısı olmayan yapılara dönüşmüştür. Bunlar artık örgüt bile değildir. Örgüt için en genel anlamıyla dayanışma ve sınıfsal çıkar gereklidir. Ülkeyi yönetenlerin kandırıldığına inananlar kendi sınıf arkadaşlarının kandırıldıklarına inanmamıştır. Sarı öküz mü sarı inek mi her ne ise o canlı çoktan verilmiştir. Binlerce arkadaşı, eşleri ve çocuklarıyla sefalete sürüklenirken “Bir sendikaya üye olmak neden cezalandırılıyor? Bir sendikanın aldığı eylem kararına katılmak neden suç oluyor?” diye soramamışlardır. Yasalara, hukuka göre kurulan ve değişik nedenlerle üye kaydeden bir sendika zamanında kapatılmamış, adeta insanların oralara üye olmaları beklenmiştir. 29 Aralık eyleminin üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş ve pek çok hukuksal karar varken o eylem bahane edilerek 9.843 öğretmenin açığa alınması demokrat, sosyal demokrat, devrimci, sosyalist öğretmenlerin tasfiyesinin ilk adımıdır. Artık bireyler kişisel çıkarları yoksa sendikalara üye olmayacaktır, üyeler kendini tehlikeye attığını düşündüğü hiçbir eyleme katılmayacak ve muhalif hiçbir sendikanın üyesi olmak istemeyeceklerdir.
Sendikalar artık ya iktidarın olacak ya da iktidara ses çıkaramayacak yani yandaşlaşacak ya da yok olacaktır. Bu açmazdan kurtulmanın yol ve yöntemini ise yine emekçiler yaratacaktır, bürokratlaşan sendika yöneticileri ve devlet/iktidar memurları değil…
Kaynaklar:
* Taylan OĞUZ, 1990 Antalya doğumlu. Anadolu Üniversitesi ÇEKO bölümü mezunu, kamu emekçileri sendikaları üzerine yüksek lisans yapıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.