Ne Davutoğlu’nun 3 milyar avroyu cebe koyarak dönüşü, ne vatandaşa “Abi Avrupa’yla vize kalkmış” dedirten hava çözüm. Avrupa egemenlerinin “köprüyü geçene”, AKP’nin ise “yumurta kapıya dayanana” kadar diyerek yaklaştığı mülteci anlaşması çözümden çok sorun vadediyor “Sınırları her an açıp sığınmacıları otobüslere doldurabiliriz”, “AB, kıyılarında ölü bir çocuktan çok daha fazlasıyla yüz yüze gelir”, “Bu insanlar […]
Ne Davutoğlu’nun 3 milyar avroyu cebe koyarak dönüşü, ne vatandaşa “Abi Avrupa’yla vize kalkmış” dedirten hava çözüm. Avrupa egemenlerinin “köprüyü geçene”, AKP’nin ise “yumurta kapıya dayanana” kadar diyerek yaklaştığı mülteci anlaşması çözümden çok sorun vadediyor
“Sınırları her an açıp sığınmacıları otobüslere doldurabiliriz”, “AB, kıyılarında ölü bir çocuktan çok daha fazlasıyla yüz yüze gelir”, “Bu insanlar Avrupa’da terörist olmaya devam edecekler”… Kasım 2015’te G20 Zirvesi’nde AB’li yetkilileri bu sözlerle tehdit eden Tayyip Erdoğan, 7 Mart günü ise avuçları kaşıyarak “3 milyar avro vereceğiz dediler. 4 ay geçti, hâlâ verecekler. Sayın Başbakan şu anda Brüksel’de. Temenni ederim bu parayı alarak döner” dedi.
Hakkını vermeli; Davutoğlu, Erdoğan’ı utandırmadı. Ülke içinde resmi verilere göre 2,7 milyonu bulan, sınırına on binlercesi yığılan mültecileri IŞİD tehdidi eşliğinde AB’ye karşı bir koz olarak kullanma çabası “şimdilik” sonuç verdi. AKP-AB arasındaki “mülteci pazarlığı”nın ikinci zirvesinden prensip anlaşması çıktı.
Üç maddelik prensip anlaşması
Nihai sonucu 18 Mart’taki üçüncü zirvede ortaya çıkacak uzlaşı üç maddeden oluşuyor.
Birinci madde; Ege’den kaçak geçiş yapan mültecilerin Türkiye’ye gönderilmesini, her bir Suriyeli için Türkiye’den bir Suriyeli mültecinin yasal yollardan Avrupa’ya kabul edilmesini içeriyor. Geçişlerin yasal prosedüre büründürülmesi; hem “terörist” geçişini engellemeyi hem de yasal geçişle birlikte bir dizi sorumluluk altına giren mültecilerin bu yola başvurmayıp Türkiye’de kalmasını amaçlıyor. “Mültecilere karşılık sus payı” anlamına da gelebilecek ikinci madde; Türkiye’ye ilk etapta 3 milyar dolar, 2018’e kadar ise ilave yardımlar verilmesini öngörüyor. Üçüncü madde ise Türkiye’nin uzun zamandan bu yana bastırdığı Schengen Anlaşması kapsamında Türk vatandaşlarına yönelik vize uygulamasının kaldırılması, daha önce verilen Ekim 2016 tarihinin Haziran 2016’ya çekilmesi.
Prensip anlaşması, sokaktaki vatandaşın ilk anda “Abi Avrupa’yla vize kalkmış” demesine yol açacak bir zafer gibi sunulsa da; içeriği ve olası sonuçları, mülteci sorununa iç politikada somut bir çözüm üretemeyen AKP için işlerin o kadar kolay olmadığını gösteriyor.
Çözümler değil, sorunlar kapıda
Her şeyden önce; AKP’nin pazarlık masasına sunduğu yeni öneri AB ile anlaşmaya duyduğu ihtiyacı gözler önüne serdi. Davutoğlu’nun “Sadece Suriyelileri değil, tüm mültecileri barındıralım” önermesi öylesine akıldışıydı ki, İrlanda Başbakanı Enda Kenny bile “Bu gerçekten önemli ve ilginç bir öneri. Türkiye neyine güveniyor, anlamak olanaksız” yorumu yapmaktan kendini alamadı. Şaşkınlığına karşın AB, elbette ki bu fırsatı kaçırmadı.
Ege’deki mülteci geçişi bir diğer esaslı sorun. AKP, aralık ayında imzaladığı plan çerçevesinde Ege Denizi’nden mülteci geçişini engellemeyi taahhüt etmişti. Ne var ki o günden bu güne geçişler, engellenmesi bir yana akışa dönüştü. BM, sadece şubat ayında 55 bin 222 mültecinin Yunanistan adalarına geçtiğini tespit etti. Avrupa egemenleri rahatsızlıklarını hem AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın ağzından Davutoğlu’nu basının önünde eleştirerek hem de NATO kanalıyla askeri alanını genişleterek gösterdi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg; Brüksel zirvesinden iki, Davutoğlu ile görüşmesinden bir gün önce “NATO gemilerinin artık Türkiye karasularına da gireceğini” açıkladı. Stoltenberg’den birkaç saat sonra ise Fransa ve İngiltere Ege’ye gemi göndereceğini ilan etti.
AB yetkilileri ile Almanya, Fransa ve İtalya liderlerinin basın-ifade özgürlüğü konusundaki sert eleştirileri, Brüksel’de AKP’ye verilen bir diğer mesajdı. G20’den sızan görüşme tutanaklarında Türkiye ile ilgili ciddi eleştirileri barındıran İlerleme Raporu’nu açıklamayı ertelediği anlaşılan AB, artık eleştiriden geri kalmayacağının sinyalini verdi. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın, Davutoğlu Türkiye yolundayken “Vize serbestisinin haziranda hayata geçmesi için Türkiye’nin 72 kriteri sağlaması gerekir” cümlesi eleştirilere tuz biber oldu.
Davutoğlu’nun “hazır yan yana gelmişken” diyerek Suriye konusunu açması ve PYD-YPG’ye karşı ortak çözüm önermesi ise ciddiye dahi alınmadı. Stoltenberg, Davutoğlu ile ortak basın toplantısında açık bir şekilde “Suriye sınırı için diyaloğu ve gerginliğin azaltılmasını tavsiye ediyoruz” dedi.
Avrupa çıkış, AKP bela arıyor
Olası sorun başlıklarını çoğaltmak mümkün ama olası sonucu kestirmek zor değil. Almanya’da yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi boş yere “Avrupa’nın kibirli elleri bu kez bomboş ve Türkiye’yle işbirliğini umuyorlar. Ancak bunun ileri görüşlü bir taktik olmadığı aşikar” demiyor.
Görülüyor ki; çaresizlik, güvensizlik, tehdit, sus payı ve engeller ile örülen mülteci pazarlığı yolculuğu Avrupa egemenleri için “köprüyü geçene”, AKP için ise “yumurta kapıya dayanana” kadar sürecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.