Bu mektubu size Ankara’dan şans eseri kurtulmuş bir kadın ve bir anne olarak yazıyorum. Ankara Tren Garı önünde elimi tutup beni uzaklaştıran kadına manasız gözlerle bakıp sayıklarken hala tüp patlaması ya da ses bombası olduğuna inanmak istediğim gürültünün, onlarca insanı öldürmüş bir bomba olduğunu hayatım boyunca unutamayacağım 3-4 saniyelik sessizlikte anladım. O 3-4 saniyelik sessizlikte […]
Bu mektubu size Ankara’dan şans eseri kurtulmuş bir kadın ve bir anne olarak yazıyorum.
Ankara Tren Garı önünde elimi tutup beni uzaklaştıran kadına manasız gözlerle bakıp sayıklarken hala tüp patlaması ya da ses bombası olduğuna inanmak istediğim gürültünün, onlarca insanı öldürmüş bir bomba olduğunu hayatım boyunca unutamayacağım 3-4 saniyelik sessizlikte anladım.
O 3-4 saniyelik sessizlikte İstanbul’da bıraktığım oğlumu düşündüm, alanda az önce yanından ayrıldığım kardeşimi, beraber büyüdüğüm arkadaşlarımı düşündüm. Kurtköy’de halay çeken, sigara içen, çay içen isimlerini bilmediğim ama tanıdık simalar bir gölge gibi geldi gözümün önüne.
Bombayla katledilenlerin benim için kimler olduğunu anlamanız için şöyle söyleyim: DOĞUP BÜYÜDÜĞÜM MAHALLEMİ BOMBALADILAR!
Kardeşlerimi, kuzenlerimi, uzak akrabalarımı, beraber minibüse bindiğim, otobüs beklediğim arkadaşlarımı, annem yokken beni doyuranları, param yokken para verenleri, kimsesiz kaldığımda bana evini açanları, mahalleye ilk taşındığımız gün sıcak çorba getiren Batman’lı komşumu öldürdüler, kalbime düşen ilk delikanlıyı öldürdüler OĞLUMA KÜÇÜLMÜŞ GİYSİLERİNİ GİYDİRDİĞİM VEYSEL’İMİ ÖLDÜRDÜLER!
Yerdeki kol bir düğünde halay çekerken omzumdaydı, yerdeki göz ilk sevdalı bakışımdı, yerdeki gövde babamın cenazesinde tabutu taşıyordu.
Şimdi ben nereye gideyim, kimlere sığınayım söyleyin bana… Bir çocuk nasıl büyüyor en iyi siz biliyorsunuz, ben bilmiyordum yeni öğrendim. Dünyanın en kıymetli emeği bir çocuğu büyütürken annenin verdiği emek değil mi? Yemeyip yedirmek, içmeyip içirmek, hani saçını süpürge etmek denilen… işte o annenin canının en kıymetlisini bombaladılar. Katlettiler, parçalara ayırdılar.
Hangi dava, hangi kutsal amaç bu acıyı anlaşılır kılar? GÖZÜMÜZDEN SAKINDIKLARIMIZI SİNSİCE PUSU KURARAK NASIL DA GÖZLERİNİ KIRPMADAN PARAMPARÇA ETTİLER!
Şimdi ben yolda karşılaştığımda acımı paylaşacak kadınlar arıyorum, öfkemi bileyecek benimle birlikte hesap soracak anneler arıyorum, hepimizin çocuklarına pırıl pırıl bir geleceği birlikte kurmak için bana güç verecek kız kardeşlerimi arıyorum.
Biliyorum hiçbir kadın bu iktidar hırsıyla gözü dönmüş katillerin arkasında değil, ama bu yetmeyecek artık. Elinizden geldiğince hesap sorun, elinizden ne gelirse; iyi olmuş diyenlerin yakalarına yapışın, sokakta standlarını gördüğünüzde hesap sorun, oyunuzu barışa ve kardeşliğe verin, oyunuzu katillere vermeyin! Hesap sorun, hesap sorun, hesap sorun!
Bu hesabı en çok kadınlar sormalı çünkü bu hayatı ilmek ilmek işleyen biziz, hayat kadınların eseriyse ölümlerin hesabını kadınlar sormalı, bizi “yıkıntılarımızın arasından yeni bir yaşam kurarken” yalnız bırakmayın!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.